|
|
| Maviş'le bir kahve molası!..... | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:18 | |
| Bir süre sonra,bir eli tutmakla, bir ruhu zincirlemek arasındakiince farkı öğrenirsin,Ve aşkın yaşlanmak,birlikte olmanın da güvende olmak anlamına gelmediğini öğrenirsin.Ve öpücüklerin sözleşme ve hediyelerin de vaat olmadığını öğrenmeye başlarsın.Ve yenilgileri başın dik ve gözlerin açık karşılamaya başlarsın,bir çocuğun üzüntüsü ile değil,bir yetişkinin zarafeti ile…Ve herşeyi,bugünü düşünerek yapmayı da öğrenirsin,çünkü yarın ile ilgili herşey belirsizdir.Bir süre sonra güneş ışığınınyakıcı olduğunu öğrenirsin,eğer fazla maruz kalırsan.Bu yüzdenbaşka birisinin sana çiçek getirmesini beklemeden kendi bahçeni yarat ve kendi ruhunu kendin süsle.Ve göreceksin ki dayanıklısın ve kuvvetlisin ve değerlisin… | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:18 | |
| NEYİ YAŞAMAK İSTİYORSAN
ONU YAŞA
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedim ki “söz ver kendine”
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım.
Nietzsche | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:19 | |
| İlişik Yaşayacaksın. Ucundan Tutarak..
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. “o olmazsa yaşayamam.” Demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o’nu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini… hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Sahiplenmeyeceksin o kadar. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davaranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, güneşi, ayı, yıldızları…mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. “o benim.” Diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin… mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
CAN YÜCEL | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:20 | |
| YÜREĞİNDEN ÖPEBİLİR MİYİM.Hüzünlerimi yapıştırıverip gözbebeklerine Yüreğinden öpebilir miyim okuduğun her satırımda.
Attığın her umutvari adımda, Duyduğun her hüzünvari seste. Görmediğini bildiğim her güzelliğini, Acısını dayanılmaz ağırlığını hayatın, Çıkardığımda karşına Gülümsediğini düşleyebilir miyim herşeye rağmen.
Denize dokunurken, Serçelere göz kırparken Doğan güne olmuşsa, olacağa gülümserken... Görmeden hiç tanımadan Saçlarındaki aklara Yarım kalan tebessümler asıverdiğin yüzüne Yitirmekten korktuğun hüzünlerine Mutluluklarına dair Şiirler yazabilir, okuduğun her mısrada Seni yüreğinden öpebilir miyim. Gamzelerinden taşıveren mutluluklarına Bir şarkıda vurulan umutlarımı karıştırabilir Tek başınalığının farkındalıklarından, Sevdaya sevdalanışlarımı, kaçışlarımı, merhabalarımı, umutlarımı, arayışlarımı anlatabilir, Yabancım değilsin diyerek. Gönlümün gurbetini dinletebilir miyim? Hayır dersen eğer Güle güle umut meleğim, Candostum diyebilir, Seni yüreğinden son kez ama son kez öpebilir miyim..... | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:26 | |
| | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:31 | |
| DOSTLARIMIZ ...FIRTINALARIMIZDAKİ DALGAKIRANLARIMIZ...
Deniz hırçındı, dalgalar ise; asi...
Ansızın yakaladılar kucuk kayıgi
Sinsice yaklaştılar ve bir anda saldırdılar...
Acımasızdılar.
Ne istiyor olabilirlerdi ki küçük kayıktan?
Oysa; küçük kayık için ne güzel bir sabahtı...
Günün ışıklarla dansı henüz başlamışken, onun da
denizle dansı başlamıştı. Saatlerce, hiç durmadan dans ettiler.
Ama ne olduysa, bir anda hırçınlaştı deniz,
belki de rüzgârlı havanın, yağmurun etkisiyle...
Asi dalgalar hırpalamaya başladı...
Şimdi küçük kayığın aklında tek şey vardı.
O da bir an önce dalgakıranına sığınabilmek.
Bir ulaşabilseydi, ah bir başarsaydı, dalgakıranı korurdu onu. Kimse bir şey yapamazdı küçük kayığa orda. Ne deniz, ne dalgalar... Bunları düşünürken biraz daha hızlandı ve ufukta kayboldu...
Siz, en son ne zaman
bir dalgakırana sığınmak istediniz?
Siz, en son ne zaman
bir dalgakırana ulaşmak umuduyla çırpındınız hırçın denizde?
Siz en son ne zaman
bir dost elinin size uzanmasını istediniz ya da
elinizi uzattınız bir dostunuza?
Dostlarımız...
Fırtınalarımızdaki dalgakıranlarımız...
Hırçın denizden, asi dalgalardan kaçarken gözümüz
hep uzaktaki bir dalgakıranı aramaz mı?
Koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca sığınabileceğimiz, bizi koruyacak biri mutlaka vardır, dalgakıran misali...
Ulaşabilmişsek oraya, bir de atabilmişsek halatlarımızı limana,
korkmayız artık fırtınalardan...
Dışarıdaki korkunç fırtınanın gölgesi bile giremez içeri...
Herkesin bir dalgakıranı olmalı fırtınalı günlerde sığınabileceği ve
herkes bir dalgakıran olmalı koşulsuzca, sorgusuzca, sınırsızca...
Dostlukların ve sevginin bile yozlaştırılmaya çalışıldığı günümüzde,
ne mutlu bir dalgakıranı olanlara,
ne mutlu bir dalgakıran olmayı başarabilenlere... | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:32 | |
| İNSAN!....
5 yaşına gelmeden anlıyor;açlığın öldürdüğünü,soğuğun dondurduğunu,ateşin yaktığını..Sevgisizliğin insanın canını acıttığını..Duyguları,nesneleri,kişileri,çevresini tanıyor.Her şey ona çok büyük görünüyor;ev,masa,anne,baba..10'una gelmedenoyunla,sayılarla,harflerle tanışıyor.Azgın bir iştahla öğreniyor.Kız ya da erkek olduğunu fark ediyor.Dünyanınevde,okuldakendisine anlatılandan dabüyük olduğunun farkına varıyor.15'inde tam da en çok kendini sevdireceği çağda,sivilcelenen yüzünden,değişen bedeninden utanırkenaşkı keşfediyor.Dış dünya kadariç dünyanın da büyük salonlarıve kendisinin bile bilmediği odaları olduğunu,açıldıkça o odalardan devasa bahçelere çıkıldığınıhissediyor,büyüleniyor.Şarkıların içinde sevdalar gezdirdiğini,şiirin her türden hasreti dindirdiğini anlıyor.Aşk acısını öğreniyor.Yine de seviyor;ille seviyor;inadına seviyor.20'sinde putlarını yıkıyor,başkaldırıyor,kanatlanıyor.Her şey ona küçük görünüyor;ev,masa,anne,baba.."Dünya küçükmüş;büyük olan benim."efelenmelri başlıyor.Lakin dünya bunu bilmiyor.O yüzden 20'ler çoğu zamanhayal kırıklıklarıyla geliyor.25'inde ayaklar biraz yere değiyor.Okul bitiyor,iş telaşı başlıyor.Sınıfta öğrenilenlerin akı,sokaktaki gerçeklerin karasına çarpıp grileşiyor.Yolu hızlı gelenler çabuk yorularak,sevdiğini bulanlarsakalbinden vurularak evleniyor genelde..5 yıl önce uzak bir ülke olan"istikbal"daha yakına geliyor."Bir denizde yangın çıkarma"hayali erteleniyor."Dünya zor"laşıyor.30'unda muhasebeye başlıyor insan."Dünya hala beni tanımadı,üstelik ben de dünyayı tam tanımıyorum."dönemi..Mevcut bilgilerin sorgu yeri..Kuşkunun beyliği..Tehlikeli yaşlar:"Bunun nesine hayran oldum ki ben"pişmanlıkları,"Hakkımı yediler."sızlanmaları,sırta saplanan hançerler,çelmeler,dost kazıkları,ağır ağır olgunlaştırıyor insanı..35 yolun yarısı.Hiç okul asmadan,evden kaçmadan,bir terasta sevdiğiyle öpüşüpbir çadırda uyanmadan 20'sine gelenler içingecikmiş telafi çağları..Daha önce hiç yüz verilmemiş ana-babalarınsözüne yeniden kulak kabartılan yaşlar..Olgunluğun karasuları..40'ında eski kotlar dar gelmeye,saçlara ak düşmeye,aile büyükleri yaşlanıp ölmeye başladığındabocalıyor insan..Panik, kadınları kuaföre sürüklüyor,erkekleri araba galerilerine;ve ikisini birdenyeni sevda hayallerine..Yiten gençliğe,boyalı saçlarla,içe çekilen karınlarla,kırmızı arabalarlaçare aranıyor..45'inde"İstikbal"denilen o uzak ülkenin toprağına ayak basıyor insan..Hem ölüm yarınmış gibi,hem hiç ölmeyecekmiş gibiyaşamasını öğreniyor.Eski dostlar,hatıralar kıymete biniyor.Didişmenin yerini sükunet,böbürlenmenin yerini nedamet,kinin yerini merhamet alıyor."Keşke"ler"iyi ki"lerle,hırslar hazlarla yer değiştiriyor.Bu dünyayı silkelemekten,daha iyi bir dünya için kavga vermektenvazgeçmeseniz de,öbür dünya umudunu da kulak kabartıyorsunuz,ara sıra..Genellenemez tabii;bunlar benim yaşlarım..Sonrasını bilmiyorum henüz,öğrendikçe yazarım..yazan:CAN DÜNDAR(teşekkürler) | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:33 | |
| Yaş 5Anne babamın birbirlerine bağırmalarınınbeni ne kadar korkuttuğunu öğrendim.Yaş 7Meşrubat içerken gülersemiçtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.Yaş 12Bir şeyin değerini anlamanınen iyi yolununbir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.Yaş 13Annemle babamın el ele tutuşmalarınınve öpüşmelerininbeni daima mutlu ettiğini öğrendim.Yaş 15Bazen hayvanlarınkalbimiinsanlardan daha fazla işittiğini öğrendim.Yaş 18İlk gençlik yıllarımınkeder,şaşkınlık,ıstırap ve aşktanibaret olduğunu öğrendim.Yaş 24Aşkın kalbimi kırabileceğiniamabuna değer olduğunu öğrendim.Yaş 33Bir arkadaşı kaybetmenin en kestirme yolununona ödünç para vermek olduğunu öğrendim.Yaş 36Önemli olanınbaşkalarının benim için ne düşündükleri değil,benim kendi hakkımdane düşündüğüm olduğunu öğrendim.Yaş 38Eşimin beni hala sevdiğini,tabakta iki elma kaldığındaküçüğünü almasından anlayabileceğimi öğrendim.Yaş 41Bir insanın kendine olan güveninin,başarısını büyük oranda belirlediğini öğrendim.Yaş 44Annemin beni görmekten,her seferinde sonsuz mutluluk duyduğunu öğrendim.Yaş 46Yalnızca minik bir kart göndererek bilebirinin gönlünü aydınlatabileceğimi öğrendim.Yaş 49Herhangibir işi yaptığımdandaha iyi yapmaya çalıştığımda,o işin yaratıcılığa dönüştüğünü öğrendim.Yaş 50Sevgi,evde üretilmemişse,başka yerde öğrenmeninçok güç olabileceğini öğrendim.Yaş 53İnsanların bana izin verdiğim biçimdedavrandıklarını öğrendim.Yaş 55Küçük kararları aklımla,büyük kararları isekalbimle almam gerektiğini öğrendim.Yaş 64Mutluluğun parfüm gibi olduğunu,kendime bulaştırmadanbaşkalarına veremiyeceğimi öğrendim.Yaş 70İyi kalpli ve sevecen olmanın,mükemmel ılmaktan daha iyiolduğunu öğrendim.Yaş 82Sancılar içinde kıvransam bilebaşkalarına baş ağrısı olmamam gerektiğini öğrendim.Yaş 90Kiminle evleneceğin kararınınhayatının verilen en önemli karar olduğunu öğrendim.Yaş 95Öğrenmem gerekendaha pek çok şeyler olduğunu öğrendim.DÜN SABAHA KARŞI KENDİMLE KONUŞTUMBEN HEP KENDİME ÇIKAN BİR YOKUŞTUMYOKUŞUN BAŞINDA BİR DÜŞMAN VARDIONU VURMAYA GİTTİM,KENDİMLE VURUŞTUM (ÖZDEMİR ASAF)(teşekkürler) | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:34 | |
| VİCDAN ÜZERİNE BİR YAZI.BİR ÖĞRENCİNİNKENDİ KENDİSİYLE KONUŞMALARIPazar günü sabah uyanıyorum.Pazartesi günü içinyetiştirmem gereken ödevlerve girmem gereken bir yazılı sınavım var.İçimden şöyle diyorum:"Önce kahvaltı yapayım,sonra oturup çalışmaya başlarım."Kahvaltım bitiyor;güne hazırım.Şimdi de içimden bir ses:"Biraz televizyon izle,güzel bir kovboy filmi var,sonra oturur çalışırsın."diyor.İçimdeki sesi dinliyorum;filmi izliyorum.Film bitince oturup başlayacaktım,ama içimdeki ses:"Dışarı çık biraz dolaş,biraz hava alırsın,birkaç arkadaşınla görüş iyice açılırsınsonra da gelip güzel güzel dersini çalışırsın."diyor.Ben de dışarı çıkıyorum,şöyle birkaç saat dolaşıyorum,rahatlıyorum.Eve döndüğümde yine aynı ses:"Biraz bilgisayar oyna,sonra kahve içersin sabaha kadar oturup çalışırsın,sabaha kadar daha çok zamanın var."diyor.Ben de öyle yapıyorum,bilgisayarın başından kalktığımda saat on iki,sabaha çok az kaldıbu saatten sonra oturup ders de çalışamam,ama çalışmadığım için rahat rahat uyuyamam da.İçimdeki sesin oyununa geldim,bile bile lades dedim.Her seferinde böyle oluyor:"Düşünüyorum ama yapmıyorum."erteliyorum.Aslında şunu fark ettim ki içimde iki ses var;biri hep ertelememe neden olan ses,öteki her ertelediğimdeyanlış bir şey yaptığımı bana bildiren ses.Bundan böyleyanlış bir şeyi yaptığımıbana bildiren sese kulak vermeliyim,yoksa çok geç kalacağım.Beni huzursuz eden dehuzurlu kılan da kendi kararlarım.Kararlarımı huzurlu,uyumlu birey olma yönünde vereceğim.Kendimle barışık kalabilmek içinbeni boşluğa,çaresizliğe iten sese değil,sabırla etkinlikte bulunmaya itensese kulak vermem gerek.Başarısızlık,kaderim olmayacak,çünkü ben kendimi şu anda olduğumdanbaşka türlü var edebilecek güce,yeteneğe sahip biriyim."Yapmayı düşünmek"ile"Yapmak"arasındaki farkı biliyorum,vicdanımı rahatsız eden de bu zaten,bu yüzden artık yapacağım."Yapıyorum,öyleyse varım."(BARIŞ KÖKSOY)(felsefe öğretmeni)(teşekkürler) | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:35 | |
| Andy Rooney derki..." Yaşım ilerledikçe,en çok otuz yaşını aşmış bayanlaradeğer vermeye başladım."İşte bunun sebeplerinden birkaçı:Otuz yaşını geçmiş bir kadınasla sizi gecenin bir yarısı uyandırıp"ne düşünüyorsun?" diye sormaz.Umurunda değildir çünkü ne düşündüğünüz.Eğer otuzunu aşmış bir kadınTV deki maçı seyretmek istemiyorsa,söylene söylene TV 'nin karşısında,yanınızda oturmaz.Yapmak istediği bir şeyi yapar.Ve bu genellikle daha enteresan birşeydir.Otuz yaşını aşmış bir kadın,kendini yeterince iyi tanır vekendinden emindir...Kim olduğunu, ne olduğunu,ne istediğini ve kimden istediğini bilir.Otuzunu aşmış çok az kadınonun hakkında ya da yaptıkları hakkındane düşündüğünüzü önemser.Otuz yaş üstü kadınçoğunlukla büyük aşklara,ömür boyu sürecek bağlılıklara doymuştur.Hayatında en son ihtiyacı olduğu şeybir başka mızmız, devamlı söylenen,ne yapacağına karışan, yapışkan bir aşıktır.Otuzunu aşmış kadın,ağırbaşlıdır.Bir operanın ortasında ya dapahalı bir restoranda sizinle çığlık çığlığa kavga etmesi çok nadirdir.Ha tabii hakettiyseniz,sizi vururken de hiç tereddut etmez,sonuçlarına katlanmayı da planlayarak...Otuzunu aşmış kadınövgüler yağdırmakta çok bonkördür,çoğu hak edilmemiş bile olsa...Çünkü takdir edilmemenin ne olduğunu iyi bilir.Otuzunu aşmış kadın,sizi bayan arkadaşlarıylarahatlıkla tanıştıracak kadar kendine güvenir.Daha genç bir kadın,en iyi arkadaşını bile görmezlikten gelebilir,yanındaki adama güvenmediği için.Otuz yaşın üstündeki kadın,sizin onun arkadaşına ilgi duymanızıhiç sallamaz,arkadaşının onun aldatmayacağını bilir.Kadınlar yaşları ilerledikçe medyumlaşırlar.Ona günah çıkarmanızahiç gerek yoktur,Onlar her bir haltınızı bilirler.Otuz yaşını aşmış bir kadınkıpkırmızı bir ruj sürdüğündebu ona çok yakışır.Ama daha genç kadınlarda böyle değildir.Otuz üstü kadınlaraçıksözlü, doğrucu ve dürüsttürler.Ne kadar geri zekalı olduğunuzubir çırpıda açık açık söyleyiverir,eğer bir geri zekalı gibi davrandıysanız.Onun için ne anlam taşıdığınızımerak etmenize gerek yoktur.Evet, birçok sebeptenOtuz yaşını aşmış kadınlarıbeğeniyor ve takdir ediyoruz.alıntıdır.Teşekkürler | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:35 | |
| "Sevgiliye kavuşma devletine eren kişinin gözünde bu dünya,murdar bir şeyden ibarettir."***"Yandığı halde ham kalanı kim görmüştür?"***"Aşık altına benzer,bela ateşe...Halis altın,ateş içinde hoştur."***Aşığın vergisi, can vermektir.Hak uğruna ekmek verene ekmek verilir. Can verene can katılır. ***"Mekansız ve zamansızız."sufi söylemi***"Ruh, açık bir ayna gibidir.Bedense onun üstündeki toz.Bizdeki güzellik algılanamaz,çünkü tozun altındayız."***"Biçimi gördüğünüzde,anlamın farkına varamazsınız.Akıllıysanız,deniz kabuğundan inciyi alırsınız."***"Yanlış yapma ve doğru yapma fikirlerinin ötesinde bir alan var,seninle orada buluşacağım."***"Sen düşüncesin,Kardeşim,senin geri kalanın kemik ve lif.Gülleri düşünürsen,gül bahçesisin;dikenleri düşünürsen,fırına yakıt."***"Tanrıya giden yollar,her bir insan sayısı kadar çoktur."***"Sahip olduğum her şeyi kaybettim,ama bu arada kendimi buldum."***"Bütün aşklar, ilahi aşka köprüdür."***Kişinin değeri nedir?Aradığı şeydir. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:36 | |
| | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:48 | |
| | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:49 | |
| | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:50 | |
| | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:51 | |
| AŞK ÜSTÜNE... Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin.
Nazım HİKMET RAN | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 02:51 | |
| "HER İNSAN ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ"
Her insan öldürür gene de sevdiğini Bu böyle bilinsin herkes tarafından, Kiminin ters bakışından gelir ölüm, Kiminin iltifatından, Korkağın öpücüğünden, Cesurun kılıcından! Kimisi aşkını gençlikte öldürür, Yaşını başını almışken kimi; Biri Şehvet'in elleriyle boğazlar, Birinin altındır elleri,
Yumuşak kalpli bıçak kullanır Çünkü ceset soğur hemen. Kimi pek az sever, kimi derinden, Biri müşteridir, diğeri satıcı;
Kimi vardır, gözyaşlarıyla bitirir işi, Kiminden ne bir ah, ne bir figan: Çünkü her insan öldürür sevdiğini, Gene de ölmez insan
Oscar Wilde | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 03:03 | |
| Yaşayabilme İhtimali
soğuk ve şehirlerarası
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani`de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
(ankara`da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman)
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki,
adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra...
Bizim Kemalettin Tuğcu`larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık...
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu, pütürlü duvarlara
ve Türk Dil Kurumu`na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, Ş harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi...
Ankara`ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri
Oysa Ankara`da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim...
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak...)
Ankara`ya usul usul kurşun yağıyordu...
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri...
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim...
Ve hiçbir mahkeme tutanağına geçmedi adım...
çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece...
sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde
ama sen yoktun...
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni tenefüs saatlerinde...
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu...
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum...
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini...
Sonra otobüs oluyordum,
kırık yarık yoların çare bilmez sürgünü...
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş ovasının yalancı maviliği...
Otobüs oluyordum bir süre...
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum,
yanağım otobüs camının garantisinde...
Otobüs oluyordum...
Bir ülkeden bir iç ülkeye...
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin...
Korkuyordum...
Sonra iniyordum otobüsten...
Çarşıdan bizim eve giden,
ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa,
ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum...
Çünkü sonunda annem oluyordum
babam kokuyordum sonunda...
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim, çocuk olmaktan...
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Van`daki bir kahvaltı salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği) bir yol üstü lokantasında...
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan Doğubeyazıt`ın herhangi bir toprak damında...
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim...
Ben senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim!
Yılmaz ERDOĞAN | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 03:03 | |
| Yakılmış Mektup
Sana bu mektubu uzaklardan yazıyorum Adresini çoktan unuttum Bir şiirin şişesine kalbimi koyup Sulara bırakıyorum... Ah benim eski türküm Ah benim hazin öyküm Yanılışım, yenilişim Ne yaptıysam seni mutlu edemedim Oysa, bir kemanım vardı bir de sen Acımadın, ezdin beni, üzdün Hiç anlamadın Yavrusuna yanan bir anne gibi İçime gömdüm depremlerimi Ceketimi alıp gittiim Derin derin iç çekişim, bu yüzden İnadına suskundum oysa İnadına vurgun Geç uslandım Sen görmedin amaa Altı mosmor gözlerimde ıslandım..
En çok en çok istavriti severdin Sıkıp limonu maydanoza, Şaraba vururdun hani Eski bir kasette bizim şarkımız Alıp götürürdü seni Salaş meyhanelerde Ve kumsaldaki ayak izlerinde Kırılan hayallerim ümitlerim Ve seni bekleyişlerim Her yağmur akşamında
Daha bir mutluyduk o günler Herşeye rağmen özgürdük Kitap alacak paramız olmasa da Ucuz tütün içsek de Pahalıydı düşlerimiz Ne kadar çok isterdim şimdi Bu şarkımı duymanı Kanayan bir gül misali Saçlarına taktığım Suskun çığlıklarıyla inleyen şu kemanı Ki, her notası ödeşmenin Ve hayatla yüzleşmenin katranı
Hatırlar mısın Parasız kalmıştık da bir gün Kardeşinin kumbarasını boşaltıp Konsere gitmiştik İmzasını almıştık sevdiğimiz şarkıcının Birlikte fotoğraf çektirmiştik Bir şişe gazozu Ve kaşarlı tostu bölüşmüştük Hey gidi hey.. Az mı şiir yazdık ders kitaplarına Otobüse biletsiz mi binmedik Komaya mı girmedik Her beşiktaş maçında.. Şimdi bir hastane akşamının yorgun penceresinde Maziye dalıp dalıp gitmelerimsin artık Ne kemanım var yanımda Ne de sen varsın
Mevsimlerden hüzün Aylardan pişmanlık ve karanlık Sen ki bu mektubu saklayacaksın Öpüp öpüp koklayacaksın belki Ve artık gelmeyeceğimi bile bile Bekleyeceksin...
Ah benim eski türküm Ah benim hazin öyküm Yanlışım, yanılışım Seni hiç üzer miyim Ben bu mektubu defalarca yazmış, Defalarca yakmışım!
Fatih Kısaparmak | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 19th Haziran 2010, 03:57 | |
| BİR GÜN BİR İNSANÖyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlamaYarım saat erkene kurulsun saatin.Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin...Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin...Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart,Çek kızarmış ekmek kokusunu içine,Bak güzelim kahvaltının keyfine.Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin..Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,Ohhh şöyle bir hafifleBir güzel kahve ısmarla kendine,seni mutlu eden sesi duymak için "alo "de Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çıkYağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa...Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bakÇiçek görürsen kokla ,köpek görürsen okşa ,çocuk görürsen yanağından makas al.Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı? Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen araHatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak.Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun.. Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..Saklama tabakları, bardakları misafireSizden ala misafir mi var bu dünyadaAilecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..Gece evinde, dostların olsunSohbetin yemeğin, kahkahan olsun..Arkadaşım,hayat bu daha ne olsun?Ama en önce ve illa ki sağlık olsun! Can Yücel | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 21:06 | |
| | Bu Resim Küçültülmüştür. Resim 797x539 Büyüklükte Ve 26 KB Boyutundadır. Resimi Büyültmek İçin Lütfen Buraya Tıklayınız. | ANLADIMBunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,kendi yolumu çizdiğimde anladım. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış.Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.Sevmek ile sevilmenin yolu önce kendini sevmekten geçermiş.Neden kendine aşık olduğunu anladım.Acı, doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden.Neden hiç ağlamadığını anladım.Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş.Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.Ve sevilenle ağlayamıyor, kaçıyorsan ondan, çaresizliktenmiş.Senin acın için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda anladım.Bir insanı herhangi biri kırabilir ama bir tek çok sevdiği acıtabilirmiş.Çok acıttığında anladım.Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her bir damla gözyaşını.Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.Yüreğini elime koyduğunda anladım.Tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüysen, yanında tutanlar varmış.Neden hiç yalnız kalmadığını anladım.Ve Sana ihtiyacım var, gel diyebilmekmiş güçlü olmak.Sana git dediğimde anladım.Biri sana git dediğinde, kalmak istiyorum diyebilmekmiş sevmek.Git dediklerinde gittiğimde anladım.Dostun seni bir kez terk edermiş, bin kez değil.Aslında hep yanımda olduğunu anladım.Ve bir kez terk etti mi seni, affetmek çok zormuş,Ben de affedemediğin şeyin ne olduğunu anladım.Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan.Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.Özür dilemek değil, affet beni diye haykırmak istemekmiş, pişman olmak.Gerçekten pişman olduğumda anladım. Affedemem, çok geç demek gururdan başka bir şey değilmişhâlâ sevgi varsa içinde eğer.Tutsak kalbimin kapılarını kırıp, içine baktığımda anladım.Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış.Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi.Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.Sevgi emekmiş, emek ise vazgeçmeyecek kadarama özgür bırakacak kadar sevmekmiş. Anladım... CAN YUCEL | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 21:22 | |
| DÜŞLERİME KAR YAĞIYOR ÜŞÜYORUM... Gece yıldız gibi kayıyor avuçlarımdan düşlerime kar yağıyor, üşüyorum. şimdi ay ışığını biriktiriyorum gözlerimde, senin gözlerine sunabilmek için bir gün. yüreğim buruk, içim ezik, gözlerim dolu, gözlerim ıslak, hasretin öyle bir vurduki; vakit yok oturacak. Bir kıyıya atmalı şimdi kendimi bir arzu bir fırtını bir kaos yaşamalı.
Gece karanlık,ay ışığıda yok artık Dışarıda lapa ,lapa kar yağıyor düşen her kar tanesinde adın yazıyor sevgili.
çekilip bir sokak lambasının altına kedersiz gülüşlerini getiriyorum aklıma, ağız dolusu , kahkahalarla gülüşünü yada ne bileyim ayaz bir gecede sımsıkı sarılışını bana. bir ılık rüzgar gibi, sıcak bir gülüş gibi, kar beyazı,dost gibi düşünüyorum seni menekşe gözlü bir kız çocuğunun kırmızı düşlerini biriktiriyorum yüreğimde senin yüreğine sunabilmek için bir gün. biliyorum sevgili,ikimizede yer var senin o kor ateşi yüreğinde
sokak lambalarının ışığıyla yıkıyorum ellerimi kar tanesine resmini çiziyorum sevgili yorgun, yılgın ve çaresizlik dolu yüzleri ve hayata meydan okuyan yürekleriyle sokak çocukları geçiyor önümden hepsi çıplak ayaklı, hepsi karanfil kokulu çocuklar ihtiyar bir kemancı çiçek satan bir çingene kadınına, aşkını anlatıyor yıllanmış kemanıyla tanıdık bir ses hüzünlü bir tını bu ah! rambetiko bu rembetiko, sokak ve gece rembetiko, çiçek ve kadın rembetiko, gece kadın ve ışık sokak ,ışık ve kar, kadın,kar ve müzik, kar, müzik ve dans., Ah! Esmeralda! altın bir tepside sunulmuş bu şölen sana, haydi kalk ayağa, hangi kadın dayanabilirki bu kadarına.
Gece yıldız gibi kayıyor avuçlarımdan düşlerime kar yağıyor üşüyorum şimdi, kırık ,dökük çerçeveli, eski bir siyah beyaz fotoğrafdan bakıyorum hayata Ey sıska çocuklar! Ey gözüyaşlı kadınlar! Ey ihtiyar kemancı! bomboş sokaklar ,ıslak duvarlar terkedilen aşıklar, terkeden aşklar gri ve siyah sizede yer var eflatun kokulu yaşamımda
Çığlıksız bir diriliş,doğum sancısı benimkisi sesi kısılan ışık altında eriyen, yada, tahta köprülerde yığılıp kalan ben değilim sevgili bilmeni isterimki benim gri renkteki gölgemdir aslında.
Ah sevgili! Yüzüm yanıyor, Yanaklarım al,al Şuramda bir ağırlık Tarih çıldırmış olmalı. Bu çocuklar neden aç? Bu toprak neden çorak? Savaşlar neden gerek? Çiçekler neden soluk? Yüreğim neden buruk? Neden hasretin karasaplı bir bıçak gibi saplanıyor göğsüme? Neden yanında değilim mesela? Saçların neden yüzüme savrulmuyor yada? Neden sesim çıkmıyor? Gözlerim neden bağlanmış?
Ah sevgili! bilmeni isterimki bu yorgun surat benim değil, gri renkli gölgemindir aslında.
Gece yıldız gibi kayıyor avuçlarımdan düşlerime kar yağıyor, üşüyorum umudu büyütüyorum ellerimle tertemiz ve sevdalı umutları senin umudun olması için biliyorum sevgili bir isyan bir arınma bir hürrüyet benimkisi, biliyorum, daha mevsim dönecek, şafak sökecek gün ışıyacak, çiğ düşecek toprağa, toprak yeşerecek. efil efil rüzgar esecek, başakla sevişecek rüzgar biliyorum. sen geleceksin bahar gelecek, yüreğine sevda,yüreğime sevda düşecek biliyorum.
En son sözüm şu ki sana seni canımdan çok seviyorum.
.. | |
| | | | Maviş'le bir kahve molası!..... | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|