|
|
| Maviş'le bir kahve molası!..... | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 22:45 | |
| Hayata dair öğütlerKendine, bugün yapmakta olduğun şeyin seni yarın varmak istediğin yere yaklaştırıp yaklaştırmadığını sor......Başarılı bir evlilik yapmanın çiftçilik gibi olduğunu unutma: her sabah yeniden başlamalısın......Her türlü mecburi yol değişikliğini yeni şeyler öğrenmek için fırsat diye düşün......Ailende çocuk doğduğunda o günkü gazeteyi sakla ve on sekizinci doğum gününde ona ver...Başkalarının ecza dolaplarını, gardıroplarını ya da buzdolaplarını karıştırma......Senin için önemli olan bir insana kızdığında, ona neden kızdığını anlatan bir mektup yaz, ama postalama......Birkaç kilo verip içine sığabileceğini düşünerek asla bir giysi alma......Takımının kazanması için tezahüratta bulun, öteki takımın yenilmesi için değil......Her ay en az bir kere ter ve toz toprak içinde kalacağın bir iş yap......Değişiklik olsun diye, yatarken çocuğundan sana masal okumasını iste......İnsanları banka hesaplarının büyüklüğüyle değil, kalplerinin büyüklüğüyle ölç......Ailevi problemlerde, para problemlerinde, ya da saç kesimi konusunda akıl verme......Hak eden çalışanlarına, şirket için ne kadar önemli olduklarını her fırsatta söyle......İlk kez tanıştığın insanlara ne iş yaptıklarını sorma onlarla ahbaplığını etiketlerinden bağımsız başlat......Anne babanı, eşini ve çocuklarını eleştirmek için dayanılmaz bir arzu duyduğunda dilini ısır......Fırsat ara, güven arama. limandaki bir tekne güvendedir ama bir süre sonra altı çürümeye başlar......Başucunda kağıt kalem bulundur... Milyarlık fikirler bazen sabaha karşı üçte gelir......Atak ve cesur ol...Bir gün geriye dönüp baktığında yaptıklarından çok, yapmadıkların için pişmanlık duyacaksın...(H.Jackson Brown) | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 22:47 | |
| HER ANIN GÜZELLİĞİNİ YAŞAYANLAR İÇİN "Farz edin ki her sabah hesabiniza 86400 Amerikan Dolari kredi veren bir bankaniz var, ama bir günden digerine hiç bakiye devretmiyor.Tutari ne olursa olsun, kullanmadiginiz bakiye miktari her aksam iptal ediliyor. Böyle bir durumda ne yapardiniz? Tabii ki son kurusuna kadar çekerdiniz!!!! Aslinda, hepimizin böyle bir bankasi var. Adı ZAMAN...Her sabah ise, iyi seylere yatirim yapmadiginiz kismini silip, hesabiniza zarar kaydediyor. Hiç devretmiyor. Kredi miktarindan bir kurus fazla kullandirmiyor. Hergün size yeni bir hesap açiyor. Heraksam günün bakiyesini yakiyor. Eger günlük depozitolarinizi kullanmadiysaniz, bu zarar sizindir. Geriye dönüs yok. Yarindan avans çekmek yok. Bugünü, bugünkü depozitonuzla yasamalisiniz. Ona yatirim yapin ki, size saglik, mutluluk ve basari olarak geri dönsün. Zaman akip gidiyor gününüzü gün etmeye bakin!BIR SENE' nin degerini anlayabilmek için sinifta kalan bir ögrenciye sorun. BIR AY' in degerini anlayabilmek için, premature bir bebegi dünyaya getiren anneye sorun.BIR HAFTA' nin degerini anlayabilmek için, haftalik derginin editörüne sorun.BIR DAKIKA' nin degerini anlayabilmek için, treni henüz kaçirmis bir kisiye sorun.BIR SANIYE' nin degerini anlayabilmek için, bir kazayi kil payi atlatmis bir kisiye sorun.BIR MILISANIYE' nin degerini anlayabilmek için, olimpiyatlarda gümüs madalya kazanan kisiye sorun.Sahip oldugunuz her ani degerlendirin. Daha fazla deger verin, çünkü onu çok özel biriyle, zamanini harcamaya degecek kadar özel biriyle paylastiniz. Sunu untumayin ki zaman hiç kiseyi beklemez.Dün artik mazi oldu. Yarin ise muamma. Bugün ise avuçlarimizin içinde bize sunulmus bir armagandır. Dostlar nadide mücevherlerdir, süphesiz. Sizi güldürür, basari için cesaretlendirirler. Size kulak verir, sizinle övgü sözlerini paylasir ve her zaman kalplerini size açmaya hazirdirlar.Dostlariniza ne kadar deger verdiginizi gösterin..." | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 22:47 | |
| BİR KİTABE KALINTISI
Gürültü ve batırtının ortasında sukunetle dolaş; Sessizliğin içinde huzur olduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gelmedikçe, Herkesle dost olmaya çalı. Fakat kimseye teslim olma... Telaşsız, açık ve seçik konuş, Başkalarına da kulak ver. ***** ve cahil oldukları zaman dinle onları... Çünkü dünyada herkesin bir hikayesi vardır. Yalnız planlarının değil, Başarının da tadını çıkarmaya çalış Ne kadar küçük olursa olsun İşinle ilgilen! Hayattaki dayanağın önce odur... Olduğun gibi görün göründüğün gibi ol! Sevmedinse sever gibi yapma... Aşka burun kıvırma sakın; O, çöl ortasında çimenli bir yerdir.. Ve yılların geçmesine öfkelenme, Gençliğine yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe... Ara sıra, bile isyana yönelecek olursan bile unutma ki, Kainatı yargılamak imkansızdır.. Onun için kavgalarını sürdürürken bile, Kendi kendinle barış içinde ol! Ve görmeye çalış ki, Bütün pisliğine, Ve kalleşliğine rağmen, Dünya yine de çok güzeldir. İki şey asıldır varoluşta,
KİN TUTMA Ve ASLA SEVMEYİ UNUTMA....Baltimore | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 22:50 | |
| Susarız…Konuşulan konuyu boş, basit ve anlamsız buluyoruzdur, konuşmayı da gereksiz ve anlamsız buluruz…Susarız…Konuşulanlar öyle abes ve mantık dışıdır ki sadece hayretle dinler ve sessiz bir tepkiyle belli ederiz duruşumuzu…Susarız…Sessiz bir onaydır susuşumuz…Biraz utangaçlık belki ama içten bir katılıştır söylenenlere…Susarız…Sessiz bir bekleyiş olur susmak…Ya kendimizin yada karşımızdakinin ortak değerleri yeniden gözden geçirmesine tanınmış bir fırsattır sessizliğimiz…Yada birinin bizi fark etmesi, doğru algılayabilmesi için tanınmış bir süre… Susan için endişe ve olasılık hesapları arasındaki gel git lerle biraz da huzursuz bir bekleyiştir susmak…Susarız…Dile getirilmeyen bir öfkedir bazen suskunluğumuz… Öylesine yaralanmışızdır ki yaralamak isteriz, yüreğini acıtmak ve kanatmak…Ve biliriz ki hiçbir söz acıtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar…Ve susmak en acımasız, öldürücü silahtır bazen…Susarız…Hassas ve kırılgan bir tepkidir…Küçücük bir hatırlatmadır belki…Fark edilmesi ve onarılması incelik ister…Ya yeniden bir kazanıştır yada aleyhte bir delil olarak kalır karşımızdaki için…Susarız…Bir ilişkide negatiflerin gözümüze batmaya başladığı, karşımızdakine ait aleyhte deliller dosyasının kabarmaya başladığı ve hatta dosyayı masanızdan kaldırmaya gerek duymaz olduğunuz bir noktadasınızdır…Bir duruş, bir soluklanmadır susmak…Ortak geçmişin değerlendirilmesi ve geleceğin muhasebesidir…Durup yeniden, şimdi bulunduğunuz noktadan bir daha bakmak istersiniz yaşananlara ve eldekilerle geleceğe gitmenin ne kadar mümkün olduğuna…Bir içe kaçış ve söylenemeyenlerin biriktirilmeye başladığı yerdir susmak…Susarız…Ayağımız yerden kesilmiş, bulutların üstündeyizdir ve çiçek çiçek bahardır yüreğimiz…Sevdiğimizl e yan yana ve can cana yızdır…Öyle bir ruhsal bütünleşmedir ki hiçbir söz tanımlamaya yeterli gelmez hissedilenleri ve susarız…Sadece yüreklerin ve gözlerin konuştuğu yerdir suskunluğumuz…Susarız…İletişimin tıkandığı yerdeyizdir , hiçbir iletinin bize yeterli gelmediği ve hiçbir iletimizin doğru algılanmadığı…Yanlışl ıklar, yanılgılar ve kim bilir belki de gerçeklerdir bir fırtınaya tutulmuşçasına savrulup duran…Sözler yerini sessizliğe bırakmaya başlar ve siyah, tek nokta konur cümlelerin sonuna…Zamanla cümlelerimizin sonuna konan o tek ve siyah nokta büyüyerek bir kara deliğe dönüşmeye başlar…Güven ve sevginin içten içe çürümeye başladığı yerdir ve gitmek zamanının ertelenmiş halidir susmak…Susarız…Kabul edilmiş bir hata yada suçtur susuşumuz ve söylenecek her söz kaybetme riskidir…Korku eşlik eder suskunluğumuza…Susarız…Bir gidişi kabullenmektir susmak, yerinde ve zamanında olduğunun ayırdımında olduğumuz bir gidişin…Susarız…Hayata karşı bir susuştur bu kez yaşanan…Bizi can evimizden vuran bir kayıp, yaşanan büyük bir acı, ölesiye bir çaresizliktir yaşadığımız…Söylenece k hiçbir sözümüzün adrese teslim olmayacağından emin olduğumuz, bütün sözcüklerin anlamını yitirdiği bir yerdeyizdir…Hayatın bize bir şey katamadığı ve bizim de hayata bir şey katmak için anlamımızı kaybettiğimiz bir yer…Belki de boş gözlerle, algılamadan bir seyirdir hayat o noktada ve belki de amacı ve beklentisi olmayan, bir mesaj kaygısı taşımayan ve hedefi olmayan tek susuştur yaşadığımız…Susmak; eylemsiz ve durağan bir edim gibi görünse de her susku bir şey anlatır yine de ve her suskunun bir nedeni vardır ve her susku içinde pek çok sesi hapseden sessiz bir eylemdir… | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 22:50 | |
| Söylemeye gerek olduğunu sanmıyorum, çünkü bunu herkes bilir ki âşık ayrılığa düşünce inde yanan şeyin adı ateş olur. Aslında bu ateşin ilk kıvılcımı, sevgiliyi gördüğümüz ilk anda, onun ışığından sıçrayıp gözümüze, oradan da kalbimize girmiş, sonra da kalbimizi tutuşturmuştur. Sonraki zamanlarda duyulan özlem, sevgilinin adını her anış, onu her hatırlayış bu ateşi biraz daha alevlendirecek ve ah ettikçe dumanı aşığın ağzından dışarılara çıkacaktır. Gözde tutuşup, gönülde yanarak aşığı mütemadiyen yakan ve yaktıkça alevini arttıran bu ateş sönebilecek cinsten değildir. Âşık ona istediği kadar su serpsin (gözyaşlarını akıtsın), elinden geldiği kadar gözyaşlarını ırmaklara döndürsün nafile, ‘’Kim bu denlü tutuşan odlare kılmaz çare su!’’ Ateş manevi (ruhani), su da maddi (cismani) olunca elden ne gelir. Hani şair Karamanlı Nizami der ya: Yandırıp yaşımı dökse ne aceb zülf ü ruhun Ki biri ateşe benzer biri dütün gibidir ‘’Kara zülfün ile kırmızı yanağın beni yandırıp yaşımı dökse şaşılmaz. Çünkü zaten onlardan birincisi duman misali, ikincisi de ateş gibidir.’’ Suyla söndürülemeyen bu ateş, hava olup uzun ‘’aaaah!’’larla aheste aheste göklere çıkar. Ta ki âşık dört elementten süzülmüş, yani varlıktan geçmiş, yani kendinden vazgeçmiş ve sevgili için ad bulmuş, adı âşıklar defterine kaydolmuş olur. Yoksa Ferhad, Mecnun, Kerem, Romeo, Tristan, bülbül, pervane adlarını nereden bilecek, onları aşk ile anacaktık!?.. Âşığın içini kavuran ateşten başka onu çevreleyen bir ateş de vardır. Sözgelimi sevgilinin yanağı ve dudağı ateş rengindedir. Zaten aşkının yakıcılığı buradan gelir. Üstelik aşığını büyülerken bu ateşleri kullanır, onunla büyüler, sihir ve tılsımıyla kendinden geçirir. Her büyünün içinde elbette ateş yer alır. Dahası, âşık sarhoştur, mesttir, kendinden geçmiştir. Zaten şarap da ateş rengi dolayısıyla ‘‘ateş-i seyyale’’ (akıcı ateş) olup aşığın elinin altında bulunur. Onun bağrında yanan ateş lale misali sonunda varlığına bir dağ vurur. Hani gelinciğin bağrındaki çiğ tanesine düşen yıldırım gibi. Divan şairine göre tasavvufi seyr ü sülûktaki ‘‘Hamdım, piştim, yandım!’’ teslisi gibi âşık da hamlığından ateşle kurtulur, pişer ve sonunda yanıp varlığını sevgili için feda eder. Burada da âşık severek büyük bir ışık kazanır ve o ışıkla parlar. Âşığın parlaması için evvela maşukun ateşini hissetmesi gerekir. Pervâne şem’ini uyandıramaz Başta sevda kalbde nâr olmayınca Karacaoğlan Bu, ‘‘Başta sevda, kalpte ateş olmayınca pervane mumunu yakamaz’’ demeye gelir. Biz onu tersinden ifade edelim: ‘‘Mumun başında ışık uyanabilmesi için onun uğrunda başını sevdaya, kalbini ateşe vermiş bir pervane gerektir.’’ İskender PALA...ve aşk ateşi | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:02 | |
| Dört Güzeller/İskender PalaBütün aşk hikâyelerinin en unutulmaz en heyecan verici sahnesi, sevenin sevgiliye ilk baktığı andır şüphesiz. Daha doğrusu, onun yüzünü ilk gördüğü vakit. Âşıktaki içsel değişimin başladığı an, gözün sevgiliye ilk takıldığı saniye dilimidir ve aşığın bütün biyografisi, bu “ilk bakışın öncesi ve sonrası”ndan ibarettir. Kalpte ateşin yükselmesi, aklın ve sabrın ateşe düşmesi o ilk bakış ile başlar. Kılıcın kınından sıyrılması yahut okun yaydan fırlamasıdır bu. Sevgilinin yüzü kınında bir kılıç yahut sadakta bir yay gibidir; bakış onu kınından ve sadağından çıkarır.Sevgili’nin yüzümü; aşk yangınını alevlendiren ilk kıvılcımdır. Aşığın kalbi mi, ilk bakıştan sonra suda titreyen bir mehtap. Göz… Savaşı başlatan haberci. Bakış… Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve aşk… Kalp ile göz arasındaki kutlu bir hadise. Çok sonraları kalp göze diyecektir ki, “Ben bu onulmaz derde iten sensin. Safayı sen sürdün, acıyı ben çektim. Nimet senin, zahmet benim oldu. Sen sevinirken, kaygılanan ben oldum. Bakışlarını arttırdıkça sen, dertlerimi çoğalttın benim. Zafere eren sen, hezimete uğrayan ben. Sen emirlere itaat edilen hükümdar oldun, ben senin peşinde koşan tebaan. Sen emir ben esir. Sonra devam eder: - Ey göz! Sen ikisin ben birim. İki kişinin bir ferde saldırıp onu öldürmesi zulüm değil de nedir?… Şimdi ağla o halde; etiğin zulmün cezasını çek bakalım. Göz buna karşılık ayet-i kerime ile cevap verir: “Gerçek şu ki; gözler kör olmaz, ancak sinelerdeki kalpler kör olur” (Hacc 46) Göz görünce bir kez geriye ne kalır?
En son maviş tarafından 20th Haziran 2010, 23:07 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:06 | |
| Küllenmiş her düşüncenin, her duygunun içinde iyi yahut kötü, acı yahut tatlı, neşeli yahut hüzünlü elbette bir kor sıcaklığı vardır ki, eşelendikçe alevi ortaya çıkar. Bazen ısıtır bu alev, bazen yakar. Olumlu ya da olumsuz bütün hayaller, bütün idealler ve bütün arzular sonuca ulaşmadıkça, hedefini bulmadıkça elbette kül içinde saklanan kor gibi sıcak bekler. Küçük bir esinti, azıcık bir savrulma... Bir hatırlama... Küçük bir dokunuş... Hele içinizi bir yoklayın... Zamanın hızlı akışı, feleğin hızla dönüşü içinde her şey bizim istediğimiz rengi göstermeyebilir, bizim istediğimiz biçimde tahakkuk etmeyebilir. Bağrımızı yırtmanın, yüreğimizi parelemenin, ciğerlerimizi kan doldurmanın faydası da yoktur üstelik. Bu bir ayrı sınav biçimidir. Tesellisi hep ertelenen bir sınav... Çoğu insan kendisinin, asıl bulunması gereken yerde olmadığını hisseder. Aslında belki tam da bulunması gereken yerde olduğu için kabullenmek istemez. Çünkü küllenen hayallerine alevlenmeyi bekleyen nice korlar gömmüştür. Bedel ödemeden, yüreğini tutuşturmadan, kendini yakmadan gelinebilecek mertebelerin elbette bir seviyesi vardır; ve bir de yolları çile ile yürünmüş ve kabullenilmiş makamları... Bütün korların küller içinde gül gül olduğu makamlar... Hayret makamı, aşk makamı, sükûnet makamı, teslimiyet makamı... İşinizde ve aşınızda, sevincinizde ve kıvancınızda, düşlerinizde ve görüşlerinizde tutuşmayı bekleyen korlar yurt tutmuşsa eğer, eskilerin düstur edindikleri şu beyti teselli babında vird edinmenizi tavsiye ederiz: Ele girmezse eğer sevdiğimiz Ne çâre, eldekini sevmeliyiz Erdem, işte bu asaleti gösterebilmek, kazaya rıza ile cevap verebilmektir. Hele bir düşünün, buraya ağlamaya mı gelmiştik, gülmeye mi; ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu?!.. İskender Pala | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:09 | |
| Dinle! Ayrılıklardan nasıl şikayet etmede şu ney, ve nasıl anlatmada ayrılıkları, dinle:
"Erkek ve kadın herkes ağlayıp inliyor feryadımdan; ağlayıp inliyor herkes beni kamışlıktan kestikleri gün başladığım feryadımdan...
Özlemimden açmaya bir kalp istemedeyim oysa ben, ayrılıktan parça parça olmuş, beni anlayacak bir kalp istemedeyim.
Hani vuslat zamanını arar ya aslından uzak düşen kişi, durmadan aslını arar ya hani!..
Her toplulukta ağladığım bu yüzden benim, her yerde inlediğim bu yüzden... İyilerle dost olmam da, kötülerle oturup kalkmam da bu yüzden...
Herkes dostum oluyordu kendi zannınca benim, kendine yakın buluyordu çokları... Ne çare araştırmadı kimsecikler içimdeki sırları, ve kimse anlamadı ayrılıktan şikayetimi... Oysa sırlarım çığlıklarımdan hiç de uzak değildir benim... Keskin bakan görür, ve dikkatle dinleyen duyar onları. Yazık, yazık ki her gözde yok o nur, her kulakta yok o dikkat!.. Gizli değildir elbette ten candan; ve can tenden gizli değildir. Lâkin canı görmek için izin çıkmadı kimseye..."
Hava değildir neyden çıkan bu ses, ateştir söyledikleri, nefes nefes ateştir. Ve yok olsun kimde yoksa bu ateş!..
Bir aşk ateşidir içini yakan neyin... Hani bir aşk coşkusu gibi içine düşen meyin?!..
Sevgiliden ayrı düşmüşü teselli eder bir ney, yoldaş lur ve musiki perdeleriyle yırtar âşığın sır perdelerini; sırdaş olur...
Kim gördü ney gibi hem zehir hem tiryak, hem dert hem dermanı başı!?.. Kim gördü ney gibi hem özlemde, hem sarmaş dolaşı...
Kanla dolu yoldan bahsetmede hep ney; aşk yolunun, Mecnun'un gittiği yolun öykülerini dillendirmede hep...
Hani akılsızdır ya sırdaş olan akla, hani zordur ya müşteri bulmak kulaktan gayrı dile...
İşte o haldeyiz ki zaman erimede üzüntümüzden bizim, anlar yolunu şaşırmada... Ve günler yanışlara yoldaş durmada...
Geçip gidiyorsa varsın geçsin gitsin günler; yok korkumuz ondan... Ey temiz yaratılışın biriciği, hemen sen yanımızda kal, yeter...
Günler uzadıkça uzadı nasibi olmayan için, ve suya kandı balık dışında her şey (bencileyin bir balık kaldı susuz)...
Pişkinin hâlinden ne anlasın ki ham... Öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselâm!...
Mesnevî 1, b. 1-18
İskender Pala | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:10 | |
| Aşk!.. Tıpkı nefes gibi, zaman gibi, güzellik gibi... Hep var ve ebedi var olacak. Çünki kaynağı ezelidir onun. "Canlar canını bulan"dır elbette "Bu canıma yağma olsun" diyebilen. Bestami Hazretlerinin diliyle: "O, aramakla bulunmaz; ancak bulanlar, yine de arayanlar"dır elbet. Yunus Emre bir aşk adamı, bütün çağların en muhteşem aşıklarının ser-halkası. Allah aşkına tutulmuş, sonra da o ummanlara sığmayan aşkını insanlar için coşturup taşırmış, bütün mutasavvıf şairler gibi baştan sona aşkı tekellüm etmiştir onu. "Aşk gelicek cümle eksikler biter" demesi bu yüzdendir. O, iç dinamizmini bu aşk ile diri tutup halk arasında kendine bir aşk mabedi inşa eden adamdır. Bu mabedde cümle yollar hakikate çıkar ve bütün aşklar Mutlak varlığa ulaşır. Kendi basit hayatı içinde yalın bir anlatım ve ritmik bir eda ile devamlı aşkı tekrarlar ve "aşksız olımazın" dediği gibi kimseciklerin de aşksız olmasına gönlü razı gelmez. "Benden benliğim gitti hep mülkümü dost tuttu" diye dalıp içinde kaybolduğu o yüce sevgide Vahdet-i vücud'u yaşayıp bütün ikilikleri inkar ile bir Tek olana vuslatı arayan Yunus, insanlığın manasını aşkta bulur. Dünya aşk üzerine kurulmuştur ve aşk olmadan durması mümkün değildir. Yaratılanın Yaratıcı'yla tamamlanması, varlığın sırrı, kainatın idraki ve kemal, ancak aşk ile mümkündür. Aşk ki hakikattir, ölüm ona ilişemez. Yunus'a göre aşk, İlahi'dir ve yaratılışın sırrını taşır. Bu bakımdan bütün cihanı kuşatmıştır. Sarhoşluğu ve coşkunluğu ile insan olmanın tecellisi aşkta görülür. Aşık bir harabeye dönmedikçe aşkı hissetmiş sayılmaz. Aşkı hissettikten sonra da bütün kınanmışlıklar, bütün ayıplamalar onun için boştur. Aşk çıplak hakikattir ve ne dünyayı, ne de maddeyi ayakta bırakır. Aşktan şikayet edilemediği gibi aşka yine ancak kendisinden derman erişebilir. Aşk, sahili olmayan bir deniz misali benliği yutar, kendinde eritir ve sırrını asla ham gönüllere açmaz. Aşkın olduğu yerde ilim bir hiçtir ve aşksız iman taş misali kurudur, katıdır. Bilineni unutturan da, boşaltıp yeniden dolduran da aşktır. Aşkta menfaatten söz edilemez; ancak uğruna feda olunabilinir. Böylece bütün menfiler müspete dönüşür, kuruları yeşertir, durgunu coşturur. Aşk bir güzel ahlaktır. Aşık ki idrak eder, o asla yok olası değildir. Aşk, bir hakikattir ki bütün hakikatleri ortaya çıkarır. Kısacası aşk varlığı eriten varlıktır ve "Aşk oldur ki Hakk'ı seve." İskender PALA | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:11 | |
| Hazan ile hüzün“Eylül, malum a, hüzün ve matem ayıdır” Mehmet Rauf, edebiyatımızın ilk psikolojik romanı olmak dolayısıyla büyük ün kazanan ve adını edebiyat tarihine yazdırmayı hak eden Eylül adlı romanına bundan yüz yıl evvel bu cümle ile başlamıştı.Bu cümleye bakarak kitabın sonunu kestirebilir, konusunu kavrayabilir, özetini alabilirsiniz. Önemli iki kelime var çünki elimizde: Eylül ve hüzün... Telaffuzu bile insanı, bir lirik roman okumuş gibi etkileyecek iki kelime... Eylül... Fersude sonbaharların giriş kapısı... İlk yaz rüzgârından alınmış bir hızla savrulan düşüncelerin, hoyrat hayallerin ve avare zamanların yorgunluğu, kırgınlığı, pejmürdeliği içinde yeniden derlenip toparlanması gereken hayatın rengi... Ve yeniden başlamanın yorgun ritmini hatırlatan yağmurlar... Bölük pörçük hatıralar, kırık dökük sevinçler... Şiir kılığında gelen acı... Eylül işte; nâm–ı diğer, hüzün... Eylül... Her şair için ayrı bir Leyla; kurşunî gelinlikler giyinip de gelen... Dilemmaların çıldırtıcı sükunu bir yanda; ve bir yanda sislerin ve buğuların ardından sökün edip yürümüş sancıların ilhamı... Katar katar uzaklaşan kuşların kanatlarına yüklenen son arzular kadar umutsuz ve beklenesi...Eylül işte; nâm–ı diğer, pişmanlık... Bilmiyorum, siz bu yazıyı okurken yağmur yağıyor olacak mı?.. Belki yapraklar savruluyordur şimdi bulunduğunuz şehirde; belki sular kararıyordur yavaş yavaş... Altın kızılı bir gurubun soyunmuş dalında çifte kumruları seyrediyorsunuz belki de... Bir sanatoryum bahçesinde gezinen uzun saçlı, zayıf ve genç iki kaderdaştır belki ikindiler ve yağmurlar... Belki sizin kentin huzurludur akşamları, belki de alaca düşmüş gecenin bir yüzünde siyah tırnaklarını ruhunuza geçirmeye çalışan ifritler dolaşır...Eylül işte; nâm–ı diğer melal... Eylül... Yaşanmamış mevsimlerin en gerçeği... Uçuk benizli koşuşturmacalar, yeniden kurulan defter–kitap pazarı... Eski okul çantasına kalem yerine ancak gözyaşını koyarak okula giden minik adımlar... Yoksul mahallelerde gitgide çamurlanacak karanlık sokaklar... Camlara mıhlanıp 70 yıllık muhteşem bir sükût ile yolları seyreden kırçıl hatıralar... Ciğer paresini okula eksik kitapla gönderen annenin yüreğindeki çizik... Para etse canını da verir ama... Eylül işte; nâm–ı diğer, acının mührü... “Melali anlamayan nesle âşina değiliz” İnsanın bu mevsimde ya ağlayası, ya şair olası gelir ya!.. İskender Pala | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:12 | |
| Sarp dağları aşarak gelebilmek mesele.Gönülden maziyi silebilmek mesele.İnsan ilim öğrenir,herşeyi bildim sanır,asıl hüner kendini bilebilmek mesele. Sevgi için belki çok şeye katlanır insan,Ferhat gibi dağları aşabilmek mesele.
Nefsine hoş gelene gönül verir seversin,nefsine zor geleni sevebilmek mesele.
Ölmek elbe...t mukadder insan için,velakin asıl ölmeden ölebilmek mesele.
| |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:15 | |
| Selam Ver
Yola çıkınca her sabah,
Bulutlara selam ver. Taşlara, kuşlara, Atlara, otlara, İnsanlara selam ver. Ne görürsen selam ver. Sonra çıkarıp cebinden aynanı, Bir selam da kendine ver. Hatırın kalmasın el gün yanında. Bu dünyada sen de varsın! Üleştir dostluğunu varlığa, Bir kısmı seni de sarsın...
Üstün Dökmen | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:16 | |
| Günah var mı karıncayı kırınca?İstanbul’da güneşli bir günün sabahında Topkapı Sarayı’nın avlusunda bulunan Has Oda’nın kapısı açıldı.Uzun boylu genç bir adam arka bahçeye doğru ilerliyordu.Bu kişi, Avrupa’yı titreten,koca Akdeniz’i hâkimiyet altına alan Osmanlı Devleti’nin kudretli hükümdarı Kanunî Sultan Süleyman’danbaşkası değildi.Devlet işlerinden vakit buldukça soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi seyrederdi.O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi. Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar ölebilirdi. işin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı. Birkaç saat sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı. Kanunî bir ara tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış olduğunu gördü.Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’nin hocasına yazdığı sual vardı.Kanunî şöyle diyordu hocasına: -Meyve ağaçlarını sarınca karıncaGünah var mı karıncayı kırınca?Hocası Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:-Yarın Hakk’ın divanına varıncaSüleyman’dan hakkın alır karınca. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:18 | |
| GİTMEK İSTİYORUM Bugunlerde herkes gitmek istiyor.Küçük bir sahil kasabasina,bir baska ülkeye,daglara, uzaklara...Hayatindan memnun olan yok. Kiminle konussam ayni sey...Her seyi, herkesi birakip gitme istegi. Öyle ''''yanina almak istedigi üç sey'''' falan yok.Bir kendisi.Bu yeter zaten. Her seyi, herkesi götürdün demektir.Keske kendini birakip gidebilse insan.Ama olmuyor.Hadi kendimize raziyiz diyelim, öteki de olmuyor. Ani her seyi yüzüstü birakmak göze alinamiyor.Böyle gidiyor iste. Bir yanimiz ''''kalk gidelim'''',öbür yanimiz "otur'''' diyor.''''Otur'''' diyen kazaniyor. O yan kalabalik zira.Is, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu.. En kötüsü aliskanlik.Aliskanligin verdigi rahatlik, monotonlugun dogurdugu bikkinligi yeniyor. Kaliyoruz.Kus olup uçmak isterken agaç olup kök saliyoruz.Evlenmeler...Bir çocuk daha dogurmalar... Borçlara girmeler...Bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor.Misal, ben...Kapidaki Rex''i birakip gidemiyorum. Degil bu sehirden gitmek,iki sokak öteye tasinamiyorum. Alip götürsem gelmez ki...Bütün sokagin köpegi oldugunun farkinda. Herkes onu, o herkesi seviyor.Hangi birimizle gitsin?''''Sirtinda yumurta küfesi olmak'''' diye bir deyim vardir;evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin.Kendi imalatimiz küfeler.Ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada. Ölüm var zira. Ölüme inat tutunmak lazim. Inadina kök salmak lazim.Bari ufak kaçislar yapabilsek.Var tabii yapanlar. Ama az. Sadece kaymak tabakasi.Hepimiz kaçabilsek...Bütçe, zaman, keyif...Denk olsa. Gün içinde mesela... Küçücük gitmeler yapabilsek.Ne mümkün.Sabah 09.00, aksam 18.00.Sonra baska mecburiyetler.Sıkışıp kaldık.Sirf yeme, içme, barinmanin bedeli bu kadar agir olmamali.Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. Bir ömür karsiligi bir ömür yani.Ne saçma.Bahar midir bizi bu hale getiren?Galiba.Ben her bahar ásik olmam ama her bahar gitmek isterim.Gittigim olmadi hiç.Ama olsun... Istemek de güzel.CAN YÜCEL | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:45 | |
| ACI HARİKALAR DİYARINDA!... ''..ey kıvrımlarının debisi çağlayan acuze..! kan(a)ma bu sefil tapınmalara bedenimde uyu , gözlerimde uyan ; içindeyim dışında olmayacak kadar.." Ayakta durmam gerekiyor hayata karşı!Kahkahalarımı koruyarak!Oysa kılıcım yok!Gölgelerin gücü yok!Masallar bana yazılmamış.Benim hayatımda saat asla 12′yi vurmaz.Kurbağalar da beni sevmez zaten, neden prensim olsunlarUyumuyorum ki öpülüp uyandırılayım,Kırmızı başlık taksam kurt bile takılmaz peşime,Gidecek anneannem de yok ki artık,Üvey annem bile yok beni şömine önü eziyetlere bırakacak,Şeker evlerden korktum hep, dişlerim çürüyecek diyeBüyüdüm de kendim okudum masalları raflardan indirerek,Ayşegül diye bir arkadaşım, süperman diye bir kurtarıcım olmadı hiç,Sadece şarkılar vardı.İçinde aşk, acı, umut olan şarkılar.Dua etmeyi de bilmem aslında,Aydede de, Noel baba da masallar gibi yalandı,Ben çocukken bir tek yıldızlar kayardı! Çisel Onat | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:54 | |
| Şu dünyada üç beş günlük ömrün var, Nedir bu dükkanlar, bu konaklar? Ev mi dayanır, bu sel yatağına? Bu rüzgarlı yerde mum mu yanar?
Dün geldi: Nedir aradığın? dedi bana: Bensem, ne bakarsın o yana bu yana? Kendine gel de düşün, içine iyi bak: Ben senim, sen ben; aranıp durma boşuna!
Sabah doldu göklere mavi mavi; Doldur, ışık döker gibi, kaseyi! Acı olmasına acıdır şarap: Ama gerçek acıdır demezler mi?
Adam olduysan hesap ver kendine: Getirdiğin ne? Götüreceğin ne? Şarap içersem ölürüm diyorsun: İçsen de öleceksin, içmesen de!
Omar Hayyam Dörtlükler -VIII- | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:55 | |
| AKLIN YOLU(AYKIRI TAVSİYELER)*İnsanlar çoğu kez akılsız,mantıksızve ben merkezli davranırlar;SEN YİNE DE ONLARI AFFET *Eğer iyi niyetliysen ve insanlar seni bencillik ve gizli amaçlar gütmekle suçluyorsa; SEN YİNE DE İYİ NİYETLİ OL *Eğer başarılıysan, sahte arkadaşlar ve gerçek düşmanlar kazanırsın; SEN YİNE DE BAŞARMAYA DEVAM ET *Eğer dürüst ve açık yürekliysen, insanlar seni aldatabilirler; SEN YİNE DE DÜRÜST ve AÇIK YÜREKLİ OL
*Senin yıllarca uğraşarak yaptığını, bir başkası bir gecede yok edebilir; SEN YİNE DE YAPMAYA DEVAM ET *Eğer huzuru bulmuşsan ve mutluysan, seni kıskananlar olabilir; SEN YİNE DE MUTLU OL *Bugün yaptığın iyilikler, yarın genellikle unutulur; SEN YİNE DE İYİLİK YAP *Dünya için elinden geleni yap, bu belki asla yeterli olmayabilir; AMA SEN YİNE DE ELİNDEN GELENİ YAP
*Gördün mü sonuçta, her şey Tanrı'yla senin aranda; HİÇ BİR ZAMAN ONLARLA SENİN ARANDA OLMAMIŞTI ZATEN
kaynak:bilinmiyor
| |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: Maviş'le bir kahve molası!..... 20th Haziran 2010, 23:58 | |
| SEVGİYİ YÜKLEYEN PROGRAM..Müşteri: Çok fazla teknik bilgim yok. SEVGİ yüklemek için ne yapmam gerekiyor? Yetkili: İlk olarak KALBİM dosyasını açmanız lazım. Açtınız mı? Müşteri: Evet,açıldı.Ancak şu anda GEÇMİŞ ACILAR.exe, DÜŞÜK GÜVEN.exe,HASET.exe isimli programlar da çalışıyor. Onlar çalışırken SEVGİ yükleyebilir miyim? Yetkili: Sorun değil.Yüklediğiniz anda SEVGİ otomatik olarak GEÇMİŞ ACILAR.exe yi silecektir.Gerçi bir süre geçici hafızada kalabilir ama artık diğer programları etkilemez. SEVGİ, er ya da geç DÜŞÜK GÜVEN.exe'yi silerek YÜKSEK GÜVEN.exe isimli bir modül yükleyecektir. Ancak siz,HASET.exe ve GÜCENME.exe'yi mutlaka kendiniz kapatmalısınız.Bu programlar SEVGİ'nin yüklemesine engel olurlar. Onları kapatabilir misiniz lütfen? Müşteri: Tamam kapattım,SEVGİ otomatik olarak yüklenmeye başladı.Bu normal mi? Yetkili: Evet ama unutmayın ki bu sadece temel program. Üst sürümlerinin yüklenmesi için başka KALPlerle bağlantı kurmanız gerekiyor. Müşteri: Haydaaaa....Daha şimdiden hata mesajı verdi. Ne yapmam gerekiyor? Yetkili: Mesaj ne diyor? Müşteri: Hata -412!Program ıc sisteminde çalışmıyor! Bu ne demek? Yetkili: Endişelenmeyin,bu çok rastlanan bir sorun, çözümü de var.Hata mesajı,SEVGİ programının başka kalplerde çalışmaya hazır olduğunu ancak sizin kalbinizde çalışmadığını söylüyor. Biraz karmaşık bir programcılık dili oldu galiba.... Sade bir dille şöyle diyor:Programın başkalarını sevebilmesi için,önce sizin kendi sisteminizi sevmeniz gerektiğini söylüyor. Müşteri: Peki ne yapmam gerekiyor? Yetkili: "KENDİMİ KABULLENME"isimli dosyanın içinde bulacağınız KENDİNİ AFFETME.doc, KENDİNE GÜVENME.txt, DEĞER BİLME.txt ve İYİLİK.doc isimli dosyaların üzerine tıklayıp hepsini KALBİM dosyasına kopyalayın. Müşteri:Tamam.Başka bir şey var mı? Yetkili: Şimdi çalışacaktır gerçi ama biz ilerisi için de tedbir alalım.... SÜREKLİ KENDİNİ ELEŞTİR, HAYATINI ZEHİR ET.exe diye çok uzun isimli bir dosya vardır. Onu bütün sistemde tarayın ve gördüğünüz her dosyadan silin, sonra çöp kutunuzdan da atarak tamamen kaybolduğundan emin olun! Müşteri:Yaptım.Hey harika.... Neler oluyor?? Kalp temiz dosyalarla doluyor. GÜLÜMSEME.exe monitöre geldi. SICAKLIK.com, BARIŞ.exe ve MEMNUNİYET.com hepsi KALP'e yerleşiyor. Yetkili: Güzel,demek ki SEVGİ yüklendi ve çalışıyor.Şu andan itibaren her şeyle başa çıkabilmeniz gerekiyor. Yalnız telefonu kapatmadan önce son bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.... Müşteri:Nedir? Yetkili: SEVGİ programı ücretsizdir. Onu ve onun tüm modüllerini tanıştığınız herkese verin. Karşılığında,onlar da başkalarıyla paylaşacak ve sonunda size tertemiz modüller olarak dönecektir.... MUTLULUKLAR yazan:bilinmiyor | |
| | | maviş Yönetici
| | | | | Maviş'le bir kahve molası!..... | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|