|
|
| UD--- | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
ne-fer Yönetici
| Konu: UD--- 21st Nisan 2010, 22:23 | |
| [Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]'Ud ya da Ut kelimesinin aslı Arapçadır: "sarısabır veya ödağacı" anlamındaki el-oud dan gelir. Baştaki el- kelimesinin, bazı dillerde olup bazılarında olmayan harf-i tarif (belirgin tanım edatı) olduğunu bilen Türkler bu edatı atmış, geriye kalan 'oud' ('eyn, waw, dal) kelimesini de - gırtlak yapıları 'eyn'e uygun olmadığı için - "ud" şekline sokmuşlardır. Dillerinde tanım edatı olan batılılar, 11-13. yüzyıllar arasındaki Haçlı seferleri sırasında tanıyıp Avrupa'ya götürdükleri bu saza, fr:luth, en:lute, de:Laute, it:liuto, Alaud (İsp.), Luit (Dat.) gibi hep L ile başlayan isimler vermişlerdir. Hatta 'saz yapıcılığı' anlamında kullanılan 'lütye' kelimesi de yine luth'den yapılmadır (aslı Fr. luthier). YAPISI Tekne (gövde), göğüs (kapak), sap, burguluk ve teller olmak üzere beş esas elemandan meydana gelen Ud'un yapımına, eleman sıralamasında da görüldüğü gibi, tekne'den başlanır. Ud'un teknesi; gemi karinasını andıran, enine ve boyuna yapıştırılmış 4-5 cm kalınlığındaki parçalardan oluşan bir kalıp üzerine, 70 cm boy, 2 ila 4 cm en ve 3 mm kalınlıktaki dilim yaprak veya çenberlerin, çoğunlukla aralarına - hem estetik, hem sağlamlık amaçlı - kontrast renkli tek veya çift fileto'lar konularak işlenmesiyle meydana getirilir. Günümüzde bazı yapımcıların, parçaları tekne kavsine uygun boşluksuz olarak yapıştırılmış veya yine aynı formda yekpare alüminyum olarak kullandıkları kalıplar üzerine, ortada geniş, uçlarda sivri ve işlem orta eksenden başladığı için hep tek sayıda çevirdikleri dilimler, genellikle maun, ceviz, paduk, vengi, nadiren de kelebek, erikveya zeytin ağacındandır. Önceden ısıtılarak kalıbın eğimli profili kabaca verilen dilimler ütü ve ince kağıt yardımıyla kalıba çekildikten sonra, belirli yerlerdeki küçük monte çivileri çıkarılarak kalıptan alınır ve bu defa dilimlerin içbükey yüzeyi, çenber ve filetoların uzun birleşme hattı boyunca kalın kağıt veya extrafor yapıştırılarak kuvvetlendirilir. UD YAPIMI HAKKINDA TEMEL BİLGİLER : Ud imalinde bazı özel bilgileri vermekte fayda görmekteyim. Yaylı sazlarda olduğu gibi udun da bir şekli (formu) var. Yapımdan önce malzemeyi şeçmek gerekir. Ud teknesi; ceviz, maun, erik, kayısı, akça ağaç, kiraz, ithal ağaçlardan magase, vengi, pelesenk gibi birçok ağaçlardan yapılmaktadır. En önemlisi kemanda da olduğu gibi üst tabladır. Seste başarı elde edebilmek için tablanın yani göğüsün kaliteli ve çok kuru ladin ağacından yapılması gerekir. Ancak güzel ve yumuşak bir ses elde etmek için tabla kalın olmamalıdır. Çünkü ses molekülleri udun teknesine aksederek tablaya yansıyarak titreşim sağlar. Bazı ud yapımcıların tablalarını tetkik ettiğimde çok kalın olduğunu gördüm bu durumda güzel ses almak mümkün değildir. Udta ses tablasının yüzde yetmiş beş önemi vardır eğer buna uyulduğu takdirde güzel ses almak mümkün olacaktır. Bu hususta konservatuar görevlisi olan Cafer Açın beyle 1964 yılında, ud yapımcısı Fikret Özer’le 1983'te ve müzik aletleri yapımcısı Salim Usta ile fikir alışverişinde bulundum. Ud her ne kadar Araplara mal edilmek istenmişsede aslında bir Türk sazıdır, Araplar bizden alıp gövdesini (tekne) biraz daha büyütmüşlerdir. Daha sonra Avrupa milletleri alıp tekamül ettirip, lut'u yapmışlardır. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: UD--- 8th Mayıs 2010, 05:37 | |
| [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Ud'da Tel'in Önemi ve Özellikleri :Ud'un 5. ana elemanı olan teller, tarihte önce çeşitli kalınlıklarda ipekten, sonra bazı teller bağırsak, bazıları ipekten yapılmıştı. Günümüzde de alt iki tel 0.55-0.70 ve 0.65-0.80 mm çapında nylon’dan, üstteki üçü çift, biri tek dört teli de bakır-nikel-gümüş alaşımlı çok ince sargı ile kaplanmış ipekten yapılmaktadır ki en kalitelileri ud değil, ortaçağ lavtası için yapılan “Pyramid” marka Alman telleridir. Bizimkinden çok geniş Arap pazarı için yapılan Pyramid telleri bizim Ud'lara göre gerekenden çok kalındır, bu da nârin Türk Ud'larına zarar verir. Onun için satın alırken zarfın üstünde ‘Oud Seiten’ değil, ‘Laute Seiten’ yazmasına dikkat edilmelidir. Cinuçen Tanrıkorur'un kullandığı teller -ince Sol’den Bam’a- 0.55, 0.65, 1008, 1014, 1023 ve 1441 no.lu olanlardır. Bu numaralar, sazda titreşim derinliğinden çok volüm arayan piyasa udîleri için fazla incedir. Ancak volümü yüksek olan kalınca tellerin, saza fazla yük bindirip sapın atmasına (öne gelmesine) sebep olabileceği de unutulmamalıdır. Ud'un tel kalınlıklarının ölçümü mikrometre adı verilen hassa alet ile yapılmalıdır.Müstahsen akordunda çalmayı sevenlerin kullandığı az yukarıda verdiğimiz tel kalınlık ve no.ları, çoğunluktaki udîlerin alışık olmadığı Müstahsen akordunun gerektirdiği tel kalınlıklarıdır. Ud'un Akort çeşitleri : Ud tellerinin dört türlü akort şekli vardır ki şunlardır: 1) Geleneksel 5 telli Ud'da (inceden kalına); sol-re-la-mi-re; 2) Çağdaş 6 telli Ud'da (aynı sırayla): sol-re-la-mi-re-la (Targan bu kalın La’yı çalacağı parçaya göre bazen kalın Sol olarak da kullanmıştır); 3) Bacanos’un yaptığı değişiklik; sol-re-la-mi-si-fa diyez; 4) Cinuçen Tanrıkorur'un akort sisteminde sol-re-la-mi-si-en kalın mi. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: UD--- 8th Mayıs 2010, 05:38 | |
| Mızrab :
Ud'un, eskiden uzun süre zeytinyağına yatırılan genç ve erkek kartalın kanadından yapılan ‘mızrabı’ (teleği), bugün yerini hem esnek, hem sağlam kaliteli plastik malzemeden, 11-13 cm boy, 6 mm en ve 0.6-0.8 mm et kalınlığında ve hafifçe incelen uçları parabolik olarak yuvarlatılıp keçe ile parlatılmış mızraplara bırakmıştır. (İnce plastikten çanta sapı veya yoğurt kabı kapağından yapılmış mızraplar, kaliteli saz ve icrâcılar için söz konusu değildir.) Bunun ile beraber günümüzde imal edilen İ-20 adlı plastik malzemeden yapılma orta esneklikteki mızrablar da tercih edilmektedir.
Bunun yanında, mızrabın sertlik derecesi ve esnekliği (flexibilitesi) icrâcının alışkanlığına göre değişebilir. Bu konuda bir standart yada şart koşulması uygun olmaz. Zîra kimi büyük icrâcılar sert mızrab tercih ederlerken kimi icrâcılar ise daha yumuşak ve esnek mızrab tercih etmişlerdir. Meselâ, Targan'ın orta sertlikte ve ucu inceltilmiş esnek mızrab kullandığı, Yorga Bacanos'un ise oldukça sert mızrab kullandığı söylenir. Her ikisi de ud'un en büyük üstadlarından olduklarına göre mızrab konusunda bir standardın şart koşulması mümkün olmasa gerek.
Bir başka açıdan bakıldığında mızrabın tel üzerindeki işleyişinin sert olması yada yumuşak olmasının önemi kadar, mızrabın el ile tutuş şekli ve açısı da önemlidir. Bu tutuş şekli ve açı, telden elde edilecek tını ve ses şiddeti (volüm) için de çok önemlidir. Muhtelif metodlarda değişik bilgilere ve tavsiyelere rastlanmakta. Mutlu Torun, metodunda mızrabın 4 ayrı tutuş şekli ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Bu şekiller, incelenip uygulaması yapılarak en ideal tutuş şekli tespit edilebilir. Özellikle yeni başlayanların buna çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Zira hatalı ve yanlış tutuş şekli alışkanlık olduktan sonra doğru olan mızrab tutuş şekline dönmek mümkün olmayabilir.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ud'un Türk Musikisindeki Yeri ve Önemi :
Türk mûsikîsini en zarif ve asîl halinde ifadeye muktedir Ney-Tanbur ikilisinin Osmanlı Sarayında da Ud'a üstünlük kurması sebebiyle, 16 ilâ 19. yy.lar arasında sazımız itibar kaybına uğramış, aksine ona ‘sazların kraliçesi’ adını veren Araplarca baş tâcı edilmişti (bu itibar el’an devam etmektedir). Tanbur ve ney mûsikîsinin zevk ve estetik seviyesine çıkmaları mümkün olmayan Araplar, ud ve dümbelekle çaldıkları göbek dansı müziğinden, 20. yy. başlarında, Batı taklidi orkestra müziğine sıçramışlardır ki bu -arabesk formunda- bizi de etkilemiştir. Mûsikîyi Tanburî Cemil Bey’in plaklarını dinleyerek öğrendiğini söylemiş olan Mısır’ın en büyük bestecisi udî M. Abdülvehhâb’dan başka, Muhammed el-Kassapçi, Rıyâz el-Sımbâtî ve Ferîd el-Atrâş’ın yanısıra, Ş. M. Targan’ın yetiştirmeleri olan (dolayısıyla Türk zevkini de tadabilmiş) Cemil ve Munir Beşir kardeşlerle Selman Şukur, Arap âleminin en ünlü udîleridir. Bizim mûsikî tarihimizde de Farâbî, Safiyyüddîn ve Merâgî gibi en büyük sanatçı-nazariyatçılarımızın, nazariyat çalışmalarına yardımcı olarak kullandıkları saz hep ud olmuştu.
Şerif Muhittin Targan Üstadın Konya Mevlana Müzesinde Sergilenen UD'u [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: UD--- 8th Mayıs 2010, 05:38 | |
| Geçmişteki Ud Üstadları :
Ud'a 19. yy. sonlarında Türk toplumunda yeni itibarını kazandıran, bu arada 6. bam telini de ilâve eden, udî-viyolonselist Şakir Paşa’dır. Onu Nevres Bey izlemiş, onun arkasından da -farklı ekollerden- Ali Rif’at, Musa Süreyya, İbrahim Ziya (Özbekkan) Beyler, Şerif Muhiddin Targan, Selânikli Ahmed, Serop ve Küçük Sarkis Efendiler, Şerif İçli, Yorgo Bacanos, Şekip Memduh, Hrant Emre ve Kadri Şençalar gibi isimler gelmiştir ki, Ud'u bir daha hiç azalmayacak bir aşkla Türk halkına sevdirenler, işte bu isimlerdir. Bu sanatkârları da klâsik, fantezist-atılımcı ve piyasa tarzı gibi üç ana ekole ayırarak incelemek mümkündür. Nevres Bey’den Şerif İçli’ye kadar olanları klasik, Targan ve Bacanos’u fantezist-atılımcı, Selânikli Ahmed’den Kadri Şençalar’a kadar olanları da piyasa tarzı ekollerinde sınıflandırabiliriz. Klasik hariç, bu ekoller, saydığımız büyük isimlerin göçmesiyle ortadan kalkmış değildir. Önce, gazino, kulüp ve kasetlerin arabesk müziğinde en geniş oranda kullanılan piyasa tarzı müzik devam etmektedir. Fantezist-atılımcı tarzı, günümüzün konservatuarlı gençlerinin büyük bir kısmı devam ettiriyor. Klasik tarzın son temsilcisi Cahid Gözkân ise kısa süre önce 93 yaşında vefat etti.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Manol Usta'nın yapısı bir ud. (1907)
Ekollerden bahsederken, 28.Haziran.2000 tarihinde kaybettiğimiz büyük ud sanatkârı Cinuçen TANRIKORUR'dan bahsetmeden geçilemez. Kendi ifadesi ile "Bizim tanbur zevkine dayalı üslûbumuz." diye adlandırdığı ve son dönemde Ud'a gönül vermiş pek çok kişinin rağbet ettiği bir tür tarz yada ekoldür.Bu tarz sâde ve fazlaca ajitasyon (agitation) yapmadan, adeta tanbur tınısına yakın ses ve tanburun mızrab darbelerine yakın çarpmaları ile süslü, fevkalâde nâzik, nârin ve bir o kadar da zor bir tarzdır. Her ne kadar tanbur zevkine dayalı üslup olarak tanımlansa dahi, TANRIKORUR ekolünde ud tekniği daha bilinçli ve daha bilimsel bir nitelik kazanmıştır. Bu ekole yukarıdaki izahatlardan ziyade, TANRIKORUR'un dâhice terkîb ettiği makamlar gibi, ud-tanbur zevkine dayalı terkîb edilmiş ekol yada tarz denilebilir. Bu tür ud tekniği TANRIKORUR'un taksimlerinde, saz eserlerinde ve sözlü eserlerinde apaçık görülür. Sağlığında birçok öğrencisi olmuş, kendinden sonra bu ekolü yaşatacak isimler yetiştirmiştir.İlk yetiştirdiği talebesi 1996 yılında kaybettiğimiz Ankara Radyosu Ud Sanatçısı Saim KONAKÇI'dır.
Günümüz Ud Üstadları : Günümüzde yukarıda bahsedilen tüm tarz ve üslubun tamamını ustaca kullanabilecek kabiliyette pek az sayıda sanatkârımız vardır. Bu sanatkârlarımızın başında Necati ÇELİK gelir. ÇELİK icrâcılığı boyunca tek bir ekole yada tarza bağlı kalmadan, klasik-fantazist ve atılımcı tarzın tamamı ile ajitasyonun her türlüsünü büyük bir ustalıkla aynı anda uygulayabilen nadir sanatçılarımızdandır. Bu yeteneği ile başta Amerika olmak üzere birçok yabancı ülkede tanınmaktadır. Birçok ülkede verdiği konserlerle bir nevi Türk Musiki Kültürünün temsilciliğini de yapmaktadır. Ülkemizden ve yabancı ülkelerden birçok öğrenciyi bu yönde yetiştirmektedir.
Bunun dışında halen günümüz ustalarından Mutlu Torun, Samim Karaca, O.Nuri Özpekel, Coşkun Sabah, Yılmaz Yüksel, Teoman Önaldı, Bayram Coşkuner, Sedat Oytun, Yurdal Tokcan gibi birçok sanatçılarımız da çeşitli tarzlarla sanatlarını icrâ etmektedirler.
| |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: UD--- 8th Mayıs 2010, 05:39 | |
| Geçmişte ve Günümüzdeki Ud Yapımcıları :
Ud bütün Türk Mûsikisi çalgıları gibi tamamen el işçiliği ile yapılmaktadır. Bu nedenle yukarıda bahsedilen şeklinin aksine çok meşakkatli, uzun zaman isteyen ve gerçekte çok önemli bir sanat dalıdır.Günümüze kadar esasen usta-çırak yada baba-oğul usulu ile imal edilmiştir.Her ustanın ayrı bir tarzı ve imal şekli vardır.Bu nedenle Ud'lar imal edenin ismiyle anılır ve isim yapar.Dünyanın birçok yerinde özellikle Arap ülkeleri ve Amerika'da Ud imal edenler bilinmektedir.Ancak şu bir tartışılmaz gerçektir ki Türkiye'de imal edilen Ud'lar geçmiş tarih itibari ile birer şaheserdirler.Bu yapımcılardan Manol Usta (1845-1915) , İlya Usta (1870-1930) ve Onnik Usta'ların imal ettiği Ud'lar bugün için çok değer taşımaktadırlar.Günümüzde bu ses ve görünüm kalitesini yakalamış ustalarımız mevcuttur.Başlıcaları Ejder Güleç, Mustafa Arslan Biçicioğlu, Şinasi Özkan, Vasfi Çınlar, Nuri Tutpınar, Hadi Usta, Halim Özer, Sami Gül, Fevzi Daloğlu, Sabri Göktepe, Sadettin Sandı gibi Ud imal eden ustalardır.
Ud'un Bakımı ve Muhafazası :
Ud icrâ esnasında ve çalınmadığı zamanlarda çok iyi muhafaza edilmesi gereken bir sazdır. Ud çalmaya başlanmadan önce ellerin muhakkak temiz olması gerekir. Bu parmakların hem tel üzerindeki hareketini kolaylaştırmak açısından, hem de tel üzerindeki tahribatı azaltması açısından önemlidir. Ellerin temiz olmadığı müddetçe de göğse temas ettirilmemesi gerekir. Bunun yanında sapın bittiği bölgedeki göğüs tahtasının temiz kalması bu surette mümkün olacaktır. Özellikle kolun dirsek bölgesine gelen kısmının icrâ esnasında mümkünse bir bez ile örtülmesi, yada kolluk giyilerek temiz kalması mümkündür.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ud'un göğsü ve teknesi hiçbir şekilde ıslak bez, sabun, alkol, mobilya cilâsı, oto cilâsı, ****l parlatıcılar gibi kimyasal maddeler ile silinmemeli yada temizlenmemelidir. Tekne üzerinde olabilecek toz veya lekeler kuru bez ile silinmelidir. Gögüs tahtası üzerindeki lekeler ise kesinlikle zımpara veya farklı aşındırıcı maddeler ile temizlenmemelidir. Burguların sıkışması gibi durumlarda da yine kurşun kalem, pudra, sabun, pastel boya, mâdenî yağ gibi maddeleri sürmek doğru değildir. Bu gibi durumlarda imalatçısına teslim etmek en doğru yoldur.
Ud çalınmadığı zamanlarda yüzüstü (göğsü üzerine) gelecek şekilde ışık alan bir dolap içerisinde muhafaza edilmelidir. Bunun dışında duvara asmak, üzerine güneş ışığı gelen yerde tutmak doğru değildir. Ud'u rutubetli ortamlardan uzak tutmak gerekir. Kimi zaman iklim şartlarından ve bölgesel vaziyet itibari ile (sahil kentleri gibi) Ud'u rutubetten muhafaza etmek zorlaşabilir. Bu gibi durumlarda Ud'u rutubetin en az olduğu odada ışık alan bir dolap içerisinde muhafaza etmek en doğru yöntemdir.
Ud uzun süre çalınmayacak ise telleri bir miktar gevşetilmek (1 ses kadar) sureti ile bırakılmalıdır. Ud günümüzde imal edilen bond tipi çanta yada fiberglas çantalar ile taşınmalıdır. Ancak bu gibi çantalar içerisinde uzun süre muhafaza edilmemelidir. Özellikle yaz aylarında kapalı ve sıcak ortamlardan uzak tutulmalıdır | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: UD--- 8th Mayıs 2010, 05:40 | |
| Önemli bir kaç husus :
Diğer Türk Mûsikîsi sazlarında olduğu gibi Ud'da da standart bir imal şekline rastlamak pek mümkün değil. Bu farklılık hem Ud'un ebadı hem de ses kalitesi için söz konusudur. Muhtelif ebatlarda boy boy ud imal edilmekte ve bu ebadlara eski ustaların isimleri verilerek alıcıların bir nevi etkilenmesi sağlanmaktadır. Halbuki eski ustalar dahi standart bir ebat kullanmamışlardır. Örneğin günümüzde lütiyelerimizin bir kısmı mütemadiyen Manol tipi kalıp kullandıklarını yada Onnik tipi kalıp kullandıklarını iddia ederler. Halbuki tecrübelerden ve bahsi geçen ustaların Ud'larının incelenmesi neticesinde bu iddiaların doğru olmadığı görülmektedir. Özellikle yeni başlayanlar ve bu konuda yeterli bilgiye sahip olmayanlar kendileri için bir ud satın alacakları zaman konusunda deneyimli biri beraberinde satın almaları tavsiye olunur.
Diğer bir husus ve bizce en önemli hususlardan biri de, piyasada oldukça fazla miktarda gördüğümüz kaliteli Ud'lara nisbeten sayıları oldukça fazla olan ucuz Ud'ların satılmakta olmasıdır. Ekonomik açıdan ilk bakıldığında ücretler cazip ve makul gelebilir. Ancak, bu saza gönül vermiş kişiler için bu tip Ud'lara sahip olmak, kanaatimizce ud öğreniminin başlamadan bitmesi anlamına gelir. Bu tip Ud'lar tel yüksekliği kabul edilebilir ölçüler dışında, sıradan ve kalitesiz malzemeden imal edilmiş, tını olarak ud sesine hiç benzemeyen, çabucak deforme olan kısacası sıradan ve kalitesiz Ud'lardır. Bu sebeple böyle bir saz ile ud öğrenmek kesinlikle hatalı olur. "- Önce bir ucuz Ud'la başlayayım, daha sonra kaliteli bir ud satın alırım." mantığı yaygın bir kanaat olmasına rağmen bu güne değil edinilen tecrübelerden bu mantık ile hareket edenlerin ud'a devam etmedikleri hatta saz icrâcılığından soğudukları görülmektedir.
Buna rağmen açık bir eleştiri yapmadan da geçemeyiz. Yukarıda bahsettiğimiz kalitesiz ve ucuz Ud'ların imal edilmesi ve satılmasının ana sebebi kaliteli Ud'ların fiyatlarının oldukça yüksek olmasındandır. Öyle ki; tabir caiz ise Ud için yanıp tutuşan bir gencin bu kaliteli Ud'lardan satın alması çok zor hatta imkansız olmaktadır. İşte, kaliteli ud imal eden lütiyelerimize burada bir görev düşmektedir. İlk bakıldığında malzeme maliyeti olarak talep edilen ücretin beş de birine dahi *** olmayan bir saza bu denli yüksek ücretlerin istenmesi akla yatkın gelmeyebilir. Elbette her şey malzeme maliyeti değildir, işletme giderleri, el emeği, göz nuru, yılların deneyimi ve bilgi birikimi göz ardı edilemez. Ancak bütün bu etkenleri dahi eklediğimizde fiyatların bu denli yüksek olmasını anlayamamaktayız. Öyle ki, çoğu zaman dünya çapında ün yapmış batı sazlarının üstünde fiyatlar talep edildiğini görüyoruz. Hatta üzülerek söylemek gerekir ki, çoğu zaman bu tür sazların satışı esnasında ülkemizdeki meşhur sazendelerin isimlerinin referans olarak kullanılması, araştırıldığında ise alakalarının olmadığının görülmesi, bu sanata yeni başlayanlar için itimat zedeleyici unsurlardır. Bir sazın fiyatı için şöyle değil, böyle olsun diyemeyiz. Şu fiyata değil, bu fiyata sat da diyemeyiz. Kimsenin böyle bir hakkı ve talebi olamaz. Ancak, mantıklı ve makul ücretler talep edilmesi, kolaylıklar sağlanması, iyi niyetli yaklaşımlar, dürüst ve samimi davranışlar, kişiye güven sağlayacağı gibi, Türk Musikisi'nin ve saz icrâcılığının gelişmesi ve nesiller boyu devam etmesi açısından önemlidir. Şunu hiçbir zaman göz ardı etmeyelim; her sanatta olduğu gibi Türk Musikisinde de ekonomik imkansızlıklar sebebi ile musikimiz adına kim bilir nice dehalar kaybettik yada henüz başlayamadan yitirdik. Bunu hep beraber bir kere daha düşünelim.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Ud perdesiz olması sebebi ile zengin bir ses aralığına sahiptir.Yüzyıllardır kullanılmasına Ud için binlerce eser yazılmasına rağmen hala melodik zenginliğini korumaktadır.Perdeli ve mızraplı aletlere göre çok teknik ve zordur.Ud uzunca bir zamanda sabır ve azimli bir çalışma ile öğrenilebilir.Tok ve Davudi sesi ile büyüleyici ve şevk verici bir musıki aletidir Ülkemizde Kadri Şençalar,Mutlu Torun,Onur Akdoğu,Şerif Muhiddin Targan ve Cinuçen Tanrıkorur gibi musiki üstadlarının yazdığı Ud metodları bulunmaktadır.Bunların bir kısmı basılmıştır. Ud iyi bir metod ve iyi bir hoca ile öğrenilmelidir. | |
| | | | UD--- | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|