|
|
| ADANA -01 | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
maviş Yönetici
| Konu: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:11 | |
| Genel Bilgiler
Il Trafik No: 01
Yüzölçümü: 17.253 km²
Nüfusu: 1.849.478 (2000)
Cografi Konumu: Adana Toros daglarinin güneyinde yer alan Çukurova'da Seyhan nehri üzerinde kurulmustur. Akdeniz’e yaklasik 160 km'lik kiyisi bulunan Adana Avrupa'yi, Asya'ya baglayan önemli ulasim yollari üzerindedir.
Komsu illeri: Dogusunda Osmaniye 90 km, Hatay 190km, Kuzeydogusunda K.Maras 187 km, Kuzeyinde Kayseri 332 km, Kuzeybatisinda Nigde 205 km, Batisinda Içel 70 km.
Topografyasi: (Daglar, Nehirler, Göller vb.)
Orta dogu ile kara ve demiryolu baglantisi Adana üzerinden yapilir. Bu baglanti Toroslar'da Gülek Bogazi'ndan saglanir. Il yüzölçümünün % 49 daglik, % 23 yaylalar ve ' ova ve düzlük alandir. Güneyden kuzeye gidildikçe Toroslara varinca yükseklik 2500 m. asar. Toroslarin etekleri Akdeniz’e dogru ova biçimini alir. Iç Anadoludan dogan Seyhan ve Ceyhan Nehirleri Akdenize akar. Toros Daglarinin zirvesinde yedi göller vardir. Seyhan nehri üzerinde Seyhan ve Çatalan Baraj gölleri, Ceyhan Nehri üzerinde Aslantas Baraj gölü ile, Karatas’ da Akyatan ve Agyatan kus cenneti gölleri vardir.
Iklimi : Adana Akdeniz iklim özelliklerini tasir. Yazlari sicak ve kurak, kislari ilik ve yagislidir. Ortalama yagis miktari 625 mm.'dir. Yagislar % 51 kisin, % 26 ilkbaharda, sonbaharda, % 5 yazin düser. En soguk ay Ocak (ortalama 9 C), en sicak ay Agustostur (Ortalamasi 28C ).
Bitki örtüsü:
Akdeniz iklimi özellikleri tasiyan bitki örtüsü, yüksekligi 700-800 metreye kadar olan kesimde, mersin (murt) (myrturs cummunis) sandal (arbutus andrachne) kermes mesesi (quercus coccifera), çinar (platanus orientatis), yabani zeytin (oleaeuropea sylvestris), akça kesme(philyrea latifolia), menengiç (pistacia terebinthus), sakiz agaci (pistacia lentiscus), funda (erica verticillata), erguvan (cercis siliquastrum), kara çali (paliurus spina), zakkum (nerium oleander), okaliptus (ecalypus spp) gibi maki türü agirliklidir. 800 metreden itibaren yayvan yaprakli mese (quercus calliprinus), kizilcik (cornusman), defne (laurus canseriensis), daha yükseklerde çam türleri (pinus nigra, pinus sylvestres), ardiç (junipearus), kayin (fagun), toros göknari (abies cilicica), sedir (cedrus libani) ve 2000 metreden sonra alp tipi çayirlar rengarenk çiçekleriyle dogal bir hali görünümündedir.
Çukurova bölgesinde yumrulu bitkilerden kardelen (galanthus plicus), yabani siklamen (cyclamen mirabille hidebr), ada sogani, nergis (narissus), sümbül (ylacinthus) ve benzeri bitkilere bahar aylarinda sikça rastlanir.
Yine bölgede kirsal kesimde yetisen, gelincik (pampal) çiçeginin Avrupa'daki türlerinden farkli oldugu bilinmektedir.
Tarihçesi: M.Ö. 1900 Luvi Kralligi (Hititlerin bir kolu), M.Ö. 1500-1333 Arzava Kralligi (Hititlerden ayri dogu kökenli bir grup), M.Ö. 1900-1200 Hitit Kralligi, M.Ö. 1190-713 Kue Kralligi (Frigler), M.Ö. 713-660 Asur Kralligi, M.Ö. 663-612 Kilikya Kralligi, M.Ö. 612-333 Pers Satrapligi, M.Ö. 333-323 Helenistik dönemi, M.Ö. 312-1333 Selökidler, M.Ö. 178-112 Karsunlar dönemi, M.Ö. 395-638 Bizanslilar ve M.S. 638 Islam devri sirasiyla Ermeni Kralligi, Misir Türk Memluklulari, Ramazanogullari Osmanlilar, Fransizlar tarafindan isgal edilen Adana 5 Ocak 1922'de kurtarilmistir. Böylece tarih boyunca on ayri ve büyük medeniyete, 18 ayri siyasi yapilasmaya sahit olmustur.
Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin deltasinda verimli sulak arazide kurulu Adana'nin tarihi, cografi konumu nedeni ile M.Ö. 6000 yillarina uzanmaktadir. Adana, Antik Kilikya Bölgesinin en önemli sehirlerinden birisidir. Hititler’den Osmanli’ya, gelmis geçmis birçok medeniyetlerin besigidir. Adini Yunan mitolojisine göre Gök tanrisi Uranus’un oglu Adanus’dan almistir. Toroslardan ovada genis kivrimlar yaparak Akdeniz’e dökülen Seyhan (Sarus)nehrinin kiyilarinda kurumustur. Adana’nin merkezinde bulunan Tepebag höyügü, Insan oglunun yerlesik hayata geçtigi neolitik döneme aittir. Tarihi M.Ö.6000 lere kadar dayanan Dünyanin en eski yerlesim birimlerinden birisidir. Adana Kiznuwatna Kralligi’nin Merkezi iken M.Ö.1350 lerde Hitit Federasyonuna dahil olmustur. M.Ö. 9.yy.da Asurlular’in M.Ö. 7.yy.da Iranlilarin eline geçmistir. M.Ö. 333’ de Büyük Iskender ve ordusuna ev sahipligi yapan Adana, Issos savasindan sonra Makedonyalilar’in , Iskender’in ölümünden sonra da Selefkiler’in eline geçmistir.
M.Ö. 1. yy. da Bölgede Eyalet valisi olarak görev yapan ünlü Hatip Çiçeron zamaninda Roma devletinin hakimiyetine giren Adana, Dogu Roma’nin en büyük ticaret merkezi olmustur. M.S. 260’da Sasaniler’in, M.S. 4. yy. da Bizanslilar’in, 8. yy. da Abbasilerin, 10, yy, yine Bizanslilar’in, 11. yy. da Selçuklular’in, 12. yy. da Ermeniler’in, 14.yy.da da Memlüklüler’in eline geçerek tamamen Türklerin olmustur.
Türk Memlük Devleti zamaninda Orta Asya’dan Çukurova’ya gelen Türkler, bu verimli ve sulak topraklar üzerine yepyeni bir medeniyet kurulmasinda öncülük etmislerdir. Pyramos nehrinin adi Ceyhan, Sarus nehrinin adi ise Seyhan olmustur. Adana’da 1352 yilinda kurulan Ramazanoglu beyligi 1517 yilina kadar devam etmistir. Bu tarihte, Misir seferine giden padisah Yavuz Sultan Selim, Adana’yi Osmanli Imparatorluguna baglamistir. 1535 yilinda dogu seferine çikan Kanuni Sultan Süleyman’a, 1638’de Bagdet seferine çikan padisah lV. Murat’a,1833’de Osmanli devletine bas kaldiran Misir valisinin oglu Ibrahim Pasa’ya ve ordusuna ev sahipligi yapmistir.
I.Dünya Savasinin bitis tarihi olan 1918’de Türkler için yen bir mücadele baslamistir.
31 Ekim 1918’de Adana’ya gelerek Alman maresali LIMAN Von Sanders’den Yildirim Ordulari Komutanligi’ni devralan Mustafa Kemal , “Savas, müttefikler için bitmis olabilir; Ama bizi ilgilendiren savas, kendi istikbalimizin savasi, ancak simdi basliyor” diyerek, Adana’da Kurtulus savasinin ilk isaretini vermistir. Bu sirada düsman kuvvetleri Adana ve yöresini isgal etmeye baslamilardir. Amaçlari, Avrupa devletlerine destek veren bir Ermeni devleti kurmaktir. 1918-1919 yillarinda, isgalciler, Adana’da zulüm ve iskence uygulamislardir. Bunca baskiya dayanamayan Adanalilar örgütlenerek “Kilikya Milli Kuvvetler Teskilati”ni kurmuslardir.
5 Agustos 1920’de Mustafa Kemal, Fevzi Bey (Çakmak) ve milletvekilleri Pozanti’ya gelerek burayi il merkezi haline getirmisler ve Pozanti kongresini yapmislardir. 1920 Kasim ayinda Fransizlar yenilgiye ugramislar ve Fransiz Hükümeti, T.B.M.M. Hükümeti’ni resmen tanimistir. 20 Ekim 1921’de Fransizlar’la “Ankara Antlasmasi” imzalanmistir. Bu antlasmaya uygun olarak 5 Ocak 1922’de Fransizlar, Çukurova’dan tamamen ayrilmislardir. Bu tarihten itibaren il merkezi tekrar Adana’ya tasinmistir. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:17 | |
| İlçeleri
Aladağ
Adana'ya 105 km uzaklıkta olan bu ilçede antik devirden kalma bir ören yeri ile harap Ortaçağ kalesi, Akören beldesindeki Kırık Kilise harabeleri çok önemlidir. 40 km mesafedeki Acısu içmesi, Meydan yaylasında "Bığbığı" mağarası bulunmaktadır.
Ceyhan
Adana İl Merkezine 47 km uzaklıktadır. 1097 yılında Haçlı Ordusu'nun işgaline uğramış sonra sırasıyla Ermeni Krallığı, Mısır Kölemenler, Dulkadir Beyliği ve Osmanlı Egemenliğini yaşamıştır. Osmanlılar zamanında "Yarbisi" , "Yarsuvat" adlarını almıştır. Adana Ceyhan karayolu üzerinde 700 m. uzunluğunda dört cepheli masif kaya üzerinde etkileyici görünümlü Yılan kale bulunur. Ulucami, Mecidiye Cami ve Durhasan Dede Türbesi bulunmaktadır. Ceyhan İlçesi Kurtkulağı Beldesi'nde bulunan Kurtkulağı Kervan Sarayı 1711 yılında yapılmış olup eski Halep Kervan yolu üzerindedir. Yılankale'nin güney batısında Tepebağ höyüğünden sonra en büyük höyüğü Sirkeli Höyüğünde Ceyhan nehri kıyısında büyük bir kaya üzerinde Hitit Krallarından Muvattali'nin sakallı ve uzun elbiseli rölyefi görülür.
Feke
İl Merkezine 121 km mesafededir. Bizanslılar ve Ermeniler zamanında önemli bir yerleşim merkezi olduğuna dair buluntular vardır. Tepe Mahallerinde 1945 yılında Bizans tapınağının zemin mozaikleri ortaya çıkarılmıştır. Feke kalesini 12. yy.'da Bizanslılar veya Selçuklular tarafından yapıldığı sanılmaktadır. Rafting için ülkemizin en elverişli ırmaklarından olan Göksu bu ilçede bulunmaktadır. Çok sayıda yaylalar vardır.
Karaisalı
İl Merkezine 47 km. mesafededir. İlçede önemli bir yapı bulunmamakla beraber 8 km. kuzey batısında Milvan kale vardır. 17 km. batısında 1912 yılında Almanlar tarafından yapılan Alman Köprüsü, 12 km. güneyinde Altınova köyü yakınlarında tarihi İpek yolu güzergahında Kesiri Han bulunmaktadır. Yerköprü mesire yeri ve Kızıldağ yaylası görülmeye değer.
Karataş
İl Merkezine 47 km. mesafededir. Coğrafi konumu ile ilk çağda büyük önem taşıyan bir şehirdir. Magarsus adıyla anılan bu kent bugünkü yerleşim yerinin 5 km. batısında yer almaktaydı. Rumlar tarafından siyah renkli taşlarla inşa edilmesinden, yine aynı taşlarla yapılan kiliseden dolayı Kara Kilise, sonradan yine Rumlar tarafından yakılıp yıkıldığı için Yanık Kilise adını almıştır. Karataş'da Osmanlılardan kalma iki han vardır. Çarşı içindekinin kapısı üzerinde taşa yazılı kitabeden 1608 yılında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Pazan yerindeki diğer han ise Menzil han Mar Ali tarafından 1782 yılında yaptırılmıştır. Ramsar sözleşmesinde yer alan Akyatan Kuş Cenneti ve gölü bu ilçededir.
Kozan
İl Merkezine 72 km. mesafededir. Sis adı ile anılan İlçe M.Ö. 19. yüzyılın ilk yarısına kadar Hititlerin egemenliğinde kalmış sırasıyla Asurlular, İranlılar, Makedonyalılar, Selefkuslar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Ermeniler ve Ramazanoğlu egemenliği yaşamıştır. Kozan kalesi Asurlular tarafından yapılmıştır. Önemli eserlerinden biride Hoşkadem cami 1448 yılında Mısır Kölemen Sultanı Abdullah Hoşkadem tarafından yaptırılmıştır. Kozan'ın 22 km. Güney doğusunda Dilekkaya köyü'nün 2 km. uzağında bir ada gibi yükselen tepenin üzerinde Anavarya şehri M.Ö. 9. yüzyıldan Asurlular tarafından kurulmuştur. Kaya mezarları, kilise, sarnıç gibi eserler bugüne ulaşan kalıntılardır. Ayrıca 18 çeşit deniz, hayvanını gösteren Anavarza mozaikleri bulunmaktadır. Dağılcak mesire yeri ve yaylaları ile ünlüdür.
Pozantı
İl Merkezine 116 km. mesafededir. Coğrafik konumu nedeniyle tarihte önemli olaylara sahne olmuştur. Makedonyalı Büyük İskender, Abbasi Halifesi Memnun'un kardeşi Mutasım Pozantı'dan geçen ünlü devlet adamlarıdır. Eski ve yeni Annaş’a kaleleri, Torosların en önemli geçidi olan Gülek Boğazı'nın girişindedir. İskitler zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Gülek boğazı ile Tekir yaylası arasındaki Kızıltabya ve Aktabya kaleleri Mısırlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Saimbeyli
Adana İl Merkezine 156 km mesafededir. Eski adı Hacin'dir. 1923 yılında Kurtuluş Savaşında büyük kahramanlık gösteren Hacınlı Saim Beyin adı ilçeye verilmiştir. Buradaki Ermeni kale ve kilise kalıntılarından orta çağda Ermenilerin buralara hakim oldukları anlaşılmaktadır.
İmamoğlu
İlçe Adana İline 45 km. uzaklıktaki Adana, Kozan, Feke, Saimbeyli, Tufanbeyli karayolu üzerindedir. Yeraltı şehri mevcuttur.
Seyhan
Adana'nın Merkez İlçesi iken 05.06.1986 tarihinde ayrı bir İlçe haline gelmiştir. İlçenin bulunduğu yöre, pek çok uygarlıklara sahne olmuştur. İlçenin başlıca eserleri Büyük Saat, Taş köprü, Yağ cami, Yeni cami, Çarşı hamamı, Bebekli kilise, eski Adana evleri vs.
Tufanbeyli
İl Merkezine 200 km. mesafededir. Hitit, Roma, Bizans ve Ermeni krallıkları dönemlerini yaşamış çok eski bir yerleşim yeridir. İlçenin 20 km. kuzeydoğusunda Hititlerin dini merkezi konumunda olan "Şar" kenti Hieropolis ve Çomana adları ile tanınır. Romalılardan kalma açık hava tiyatrosu, Bizans kilise kalıntısı, ana tanrıça tapınağının kapısı olduğu sanılan Alakapı antik şehrin sağlam kalmış yapılarıdır. Şar harabelerinin güneyinde Doğanbeyli köyü yakınında höyükler, batıda Hanyeri yakınında Hitit anıtı önemli eserleridir. Tufanbeyli'de bu eserlerden başka hiyeroglif yazıtlar, sütunlar ve yapı kalıntıları, kaya mezarları da hala durmaktadır.
Yumurtalık
İl Merkezine 81 km. mesafededir. Antik çağda "Aegaea" adıyla bilinen önemli bir liman kenti olan Yumurtalık 13. yüzyılın ikinci yarısı ile 14. yüzyılın başlarında deniz ve karayolu ile Hindistan'dan gelen mallar Venedik ve Cenova'ya sevkedilmesiyle en parlak dönemini yaşamıştır.
İlçenin en önemli eserleri Ayas kalesi, Süleymaniye Kulesi ve Markopolo İskelesidir.
Yüreğir
Bugün merkez ilçe konumunda olan Yüreğir'in en önemli eseri Ceyhan nehri kıyısında bugün Yakapınarı'nın bulunduğu yerde kurulan Misis, Roma ve Memluk döneminde önemini korumuştur. İran Satrapların başkenti olan Misis 1517 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ceyhan nehri üzerinde 4. yüzyılda Bizans imparatoru Flauius Constantinus tarafından yaptırılan "Misis köprüsü" 9 gözlüdür köprü yakınında bozulmamış mozaik Roma bazilikası, su kemeri, stadyum, hamam, kervansaray,mescit günümüzde harabe halindedir. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:19 | |
| KÜLTÜREL DETAYLAR
Dil
Dil (Lehçeler, ağız-şive, sözcük hazinesi, gün, hafta, ay adları)
Geniş bir alana ve yoğun bir nüfusa sahip olan ilde tek bir ağızın varlığından söz etmek mümkün değildir. Merkezden hayli uzak ilçelerin ağızlarının farklı özellikler teşiyacağı kesindir. İdari açıdan Adana’ya bağlı bulunan ancak komşu illere daha yakın olan bu yerleşim merkezlerinin ağızları komşu il ağızlarından izler taşımaktadır.
Adana ağızlarınnda özellikle Pozantı Tufanbeyli Feke ağızları yaygın biçimde kullanılmaktadır.
Sözcükler ses bilgisi özellikleri Örnekler : Ünlülerle Ünsüzlerle Gece - Ver-geç Domuz – Donuz Cahil – Cahal Kuzu - Guzu Kıymetli – Gıymatlı Kölge - Gölge Otobüs – Otobos Koyun - Goyun Gazete – Gazata Tatlı - Datlı Zerdali – Zerdeli Sabah - Zabah Karpuz – Garpız Köfte - Köhte Çamur – Çamır Kibrit - Girbit
Söz dağarcığı:Adana ağızları geniş bir söz dağarcığına sahiptir.Söz varlığı incelendiğinde eski türkçe ve eskiAnadolu Türkçesi döneminde kullanılan, ancak bugün yazı dilinde kullanılmayan bazı kelimelerin, farklı şekil ve anlamlarda da olsa, Adana ağızlarında kullanılmakta olduğu görülür. Bu kelimelerin bazıları şunlardır.
Bayaktan , Bayahtan : “Az önce, Demin” Böbü, Böğü: “Zehirli ve büyük örümcek” Balcan “Patlıcan” Bider “Tohum” Banadura “Domates” Dıhıl “Gir” Dulda “Sığınılacak kuytu emin yer” Gındırık “Aralık” Kele “Ayol” | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:20 | |
| Aşık-Tekke Edebiyatı
Çukurova’da halk edebiyatı ve aşıklar geleneği yüzyıllardan beri sürmektedir. Bu konu ile ilgili yapılan araştırmalarda birçok masal, efsane, fıkra, ağıt vb. derlenmiştir.Bunlardan en iyi korunanı aşıklık geleneğidir. Adana’da aşıklar, sazlı (telden), sazsız (dilden) olmak üzere iki guruba ayrılır. Karacaoğlan, Dadadloğlu aşıkların en ünlülerindendir. Bunların dışında yörede; Aşık Yusuf, Deli Boran, Feymani, Osman Eyyubi, Aşık Abdullah, Gündeşlioğlu, İlbeyoğlu, Kırmızı Osman, Kul Halil, Kul Seydi İçgözoğlu, Aşık Karalı, Hacı Karakılçık, Abdulvahap Kocaman, Aşık Fidani, Aşık Ömer, Aşık Ali, Aşık Hüseyin, Değrtiçek ve İnce Arap gibi birçok aşık yetişmiştir. Kadın Halk Şairleri de bulunmaktadır. Bunların en ünlüleri; Durdu, Nazlı Gelin, Sinem Kız, Hasibe Hatun, Hasibe Ramazanoğlu’dur. TÜRKÜ Aşağıdan iskan emri geliyor, Bezirganlar koçyiğide gülüyor, Kitabın dediği günler oluyor, Yoksa devir döndü, ahir zaman mı?
Dadaloğlum der ki: Gördüm düşümde Yiğide ad veriler onbeşinde Alışkın tüfekle dağlar başında, Azrailden başkasından aman mı! DADALOĞLU
TÜRKÜ Gök yüzünde tüten olsam Yeryüzünde biten olsam, Al benekli keden olsam, Yar boynuna sarsa beni
Yar kolunda burma olsam, Yedikleri hurma olsam, Alçım alçım sürme olsam: Yar kaşına sürse beni.
Karacaoğlan! Uşak olsam, Yar beline kuşak olsam, Bir atlastan döşek olsam: Yar altına serse beni... KARACAOĞLAN
TÜRKÜ Bu dünyanın ötesini Bulan var ise söylesin Kaç yıl olmuş kurulalı Bilen var ise söylesin
Her şeyi bilen yaradan Alır bizleri buradan Gidip de öbür dünyadan Gelen var ise söylesin
Bu dünyada hoş gezersin Bazı canından bezersin Ölüp kendi cenazesin Kılan var ise söylesin
Aşık Hacı’m demiş bunu Bu dünyanın gelir sonu Kendi alın yazısını Silen var ise söylesin Aşık Hacı KARAKILÇIK TÜRKÜ İki bülbül geldi, tüyü yeşilden, Kepezini alamadım, başından. Yayılırken ayrı düşmüş eşinden, Ötsem garip, garip varsam tutulmaz.
Gündeşlioğlum yaylalara çıkasın, Deste deste mor sümbüller biçesin, Mevlam kanat vere, bile uçasın, Bir kuş için diyar diyar uçasın. GÜNDEŞLİOĞLU
KOŞMA Arzulayıp seni görmeğe geldim, Yüzünde evvelki nurun kalmamış, Evvel uğrun uğrun işmar ederdin, Şimdi söylemeye dilim kalmamış
Böyle olduğunu bilsem gelmezdim, Öğüt versen ol öğüdden almazdım, Bahçem mamur deyi gelip girmezdi Senin yol olmadık yerin kalmamış.
Boran’ın der; Geldim ise giderim, Bağıban değilim, bağı’n ederim! Varır bir fidana hizmet ederim, Dökülmüş yaprağın gülün kalmamış. DELİBORAN
TÜRKÜ Fırladı semaya aşkın serçesi Bir türlü engine inmek bilmiyor Serçe ile uçtu aklım parçası Gelip de serime konmak bilmiyor
Yarı özledim gerekten değil Bu aşkı çektiğim meraktan değil Yüzümün güldüğü yürekten değil Gözlerimin yaşı dinmek bilmiyor
Un oldum sevdanın değirmeninde Ezildim eledim piştim sonunda Yakıcı bir atış kaynar kanımda Yanar dağlar gibi sönmek bilmiyor
Eyyubi kalmadı direncim özüm Dediğim çalmıyor üç telli sazım İrademe bile geçmiyor sözüm Gönül arzusundan dönmek bilmiyor Aşık Eyyubi | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:21 | |
| Halk Şiiri
Ben
Meyve vermiş bir bahçeyim Ben ürünüm satamadım Biliniz ki, ne haldeyim Reçel, şurup yapamadım.
Yeri göğü eleştirdim Bir adımcık gidemedim Altmış yıldır ben yoldayım Bir konakçık edemedim
Yer yüzünde bunca alen Gedek buna kağıt, kalem Neyi saram neyi bulam Bir sonuca varamadım
Kartal Der ki; bu ne haldir Dostluğu sevgiyi doldur Şu evrenin yüzü budur Buna bir taht kuramadım
Abdullah Kartal
Safran çiçekleri
Sabah serinliği ile başlar Açılması safran çiçeklerin Ki boyu boyumu aşar Siner kokusu gözeneklerime derimin Koyu dut gölgelerinden dışarı taşar İpince akışın derelerin İçinde telden balıklar taşar Açılıp kapanmasından pencerenin
Çekti gitti o sahici kuzgunlar Yerle bir oldu safran çiçekleri Yorgun bir denizde unutuldular Yol yokuşa sarmış ondan beri Her gün biraz daha uzaklaşırlar Tozlanır coşkular yüksek raflarda Daha dün söylediğim şarkılar Bir küçük kentittir ölüm duvarda
Pekşen Tandoğan
Maniler
Adana’nın yazıları Çifte gezer kuzuları Allah gençlere mi yazmış Böyle kırmızı yazıları
Şu dünya tatsız tuzsuz Kırmızı bahtım da mutsuz Sevilenler iyi hoş Sevenler hep mutsuz
Kapı dibinde testi Kemer belimi kesti Hiçbir derdim yok idi Yarim mektubu kesti
Anavarza yazıları Ceren kovar tazıları Allah bize mi yazmış Böyle kırmızı yazıları
Adana’nın köprüsü Çağıl cağıl çağlıyor Yakına gelme güzelim Anan bize bakıyor
Bağa geldim yaprağa Doyamadım sarmağa O kız benim olmadan Girmem kırmızı toprağa
Kaşları çok dedikçe Kirpiği ok dedikçe Pek mi burnun büyüdü Yok senin gibi dedikçe
Kozan dağı çatal matal Arasında aslan yatar Çok naz eyleme a güzel Kirpiklerin sinemi deler
Bugün Mayıs’ın onu Ben bilmem onu bunu Ya gel öldür beni Beklemenin yoktur sonu
Köprünün altı ırmak Su gelir parmak parmak Her yiğidin karı mı Al duvaklı gelin almak
Denizin dibi mildir Beni söyleten dildir Bir sen söyle bir de ben Bakalım dertli kimdir
Keten gömlek tendedir Saçakları yerdedir Dünya güzelle dolsa Yine gönlüm sendedir
Ata binesim geldi Dağı dövesim geldi Elin oğlu nem olur Yine göresim geldi
Altını bozdurayım Gerdana dizdireyim İpek mendil değilsin Göğsümde gezdireyim
Tekerlemeler
Bekir Bekir ben var Şu derede nem var Uzun uzun çam var Kısa kısa kol var Kırmızı öküze yem var Ben veremem sen ver Anangile gideceğim Yedi deve güdücüğüm Yedisi de avrana Bindim gittim kervana Kervan bu mu işim İçi dolu su imiş Ben bu suyu geçemem Koyun kuzu seçemem
Elim elim epelek Elim kolum topalak Topalağın yarısı Bitbitinin kurusu
Bindim deve boynuna Çıktım Halep yoluna Halep yolu bin basar İçinde maymun gezer
Maymun beni korkuttu Sağ kulağını sarkıttı Halbur hulbur Şunu şurdan öpte kaldır
Hacı Hacı
Kaldır sacı Vur tokacı Evin nerde Çamlıbelde Çamlıbel nerede İki dağın arasında Süt getir Yoğurt Getir Ben yiyeyim Sen burnunun dik otur
Eş eş eşişe Beş boş beşişe Annemin adı Menekşe
Abdurrahman efendi Damdan düştü geberdi Dam kaç metreydi
Deh demeden yürüyen at Buyurmadan gören evlat Eve girince gülen avrat Evde var hayır bereket
Buğdayım var diye güvenme, ambara girmeyince Dostum var diye güvenme, başına iş gelmeyince Avradım var diye güvenme, darlığa düşmeyince Evladım var diye güvenme, el kızı koynuna girmeyince
Ninniler
Ninni desem dağlar uyur Dağlarda laleler büyür Benim yavrum şimdi uyur Nenni nenni yavrum nenni
Bebek seni uyuturum Yaylalarda büyütürüm Meme verip avuturum Nenni bebeğim nenni
Mini kızım hoplasın Cicisini toplasın Büyüyünce beyine Hiç eziyet yapmasın Uyusun yavrum ninni Büyüsün yavrum ninni
Oğlum güvey olacak Bir nimete konacak Ekmeğim tandırdadır Yetişmezsen yanacak
Ninni benim yavruma Gideyim tandırama
Ağıtlar
Çukurovada ağıt geleneği yüzyıllardır sürmektedir. Ağıtlar genellikle bir ölünün arkasından duyulan acıları anlatmak için söylenen şiirlerdir. Ağıtları en çok kadınlar söyler. Ölenlerin yakınları bu işi meslek edinmiş kadınları çağırırlar ve ağıtçı kadınların önüne ölen kişinin giysilerinin bulunduğu bohça konur, kadınlar ağıtlarını bitirince diğer kadının önüne koyarlar bu durum bohçada giysiler bitinceye kadar devam eder. Ağıdı erkeklerde seyleseler de bu azdır.
Ağıtlar yazılı değildir, daha sonra bunlar yazıya geçirilmiştir.Ağıtlar, savaş, kıtlık, yokluk, ayrılan sevgililer için de söylenir.
Çukurova ağıtları içinde en bilinenleri; Kozanoğlu için yakılan ağı, Gelin Ayşe ağıdı, Yemen ağıdıdır.
Gelin Ayşe Ağıdı :
Koyun gelir yata yata Çamurlara bata bata Gelin Ayşe Suya gitmiş Ilgınlara tuta tuta
Aman Ayşe yaman Ayşe Dağlar başı mor menekşe
Koyun gelir kuzu ilen Ayağının tozu ilen Gelin Ayşe’m suya gitmiş Yanı çifte kuzu ilen
Aman Ayşe yaman Ayşe Dağlar başı duman Ayşe
Kırat gelir horlayarak Ayşe’m gider parlayarak Dün buradan gitmiş idi Burçak burçak terleyerek | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:23 | |
| Anlatmalar
Destanlar
Talihsiz kızın destanı:
Keşli’de bir genç kızla bir delikanlı birbirlerini severler, nişanlanırlar. Bir gün oğlan kuyudan su içerken düşer ölür. Bunu duyan kız çılgına döner. Bir daha evlenmemeye kırmızı verir. Yıllar sonra ailesinin ısrarı ile evlendirilir. Çoluk çocuğa kavuşur. Fakat kızın talihsizliği sürer. Bu sefer de kocası amansız bir hastalığı tutulur ölür. Bu olay üzerine Keşli köyünden Mustafa Sarı şu destanı söyler;
Emir Allah’tandır başın sağolsun Ağlayıp gözyaşını sildinmi bacım? Baharın yazların kışın sağolsun . Dünyada eğlenip güldünmü bacım?
Gönlünü vermeşti, kuyuda kaldı. Koca bir ömrünü acıya saldı Sonra Hasan ile gönlünü aldı. O nu da toprağa saldınmı bacım?
Kötüler ne bilsin insan hasını. Kala bir ömür çekse yasını. Koca bir köyün jandarmasını Harput yakasında gördünmü bacım?
Kader bizim için ağını geriyor Hasan’ımız bana acı veriyor, Cenabı Peygamber ümmetim diyor Allah’tan sabırlar aldınmı bacım
Efsaneler
Anavarza Efsanesi:
Vaktiyle Anavarza yiğit insanların, güzel kızların yaşadığı büyük bir şehirmiş. Kent ve kale dıştan gelecek tehlikeye karşı koyabilecek durumdaymış. O zamanlarda şehirde yaşayan taş ustaları taştan oymalarla evleri, meydanlarısüsler, insana şaşkınlık verecek hayranlık uyandıracak eserleri yaratırlarmış. Gündüzleri halk, kentten çıkar, tarlada bayırda işini görür, akşam olduğunda kente geri dönermiş. Kentin dışı derin hendeklerle ve yüksek duvarlarla çevriliymiş. Kentin kapısındaki asma köprüden başka içeri girebilecek hiçbir yer yokmuş. Halk bu güzel kentte huzur içinde yaşarmış. Akşamları her ev kahkahayla dolarmış, ağıtlar şarkı diye söylenirmiş.Halk mutluymuş, günler böyle gelir geçermiş. Anavarza Kralı’nın (Aya sen doğma, ben doğayim) diyen dünya güzeli bir kızı varmış. Bu kız akıllı mı akıllı, güzel mi güzelmiş. Gel gör ki, günlerden birgün işte bu kız yüzünden kentin huzuru kaçmış, Kralın o gülen yüzü kızarmış, kaşları çatılmış. Bir gün Sis Kralının elçisi, Anavarza Kralına gelmiş -Ulu Sis Kralı adına yüce Anavarza Kralına saygılarımı sunarım, demiş, Kralı: -Söyle bakalım ne diler kralın bizden? Deyince de elçi: -Kralım kızınızı oğluna ister. -Yaa, öyle mi? -Evet yüce kralım. -Ya istediğini kabul etmezsem? -Ulu kralım bunu da düşünmüştür. Kızınızı oğluna vermezseniz, Krallığınıza savaş açacağını bildirmekle de görevli bulunuyorum. -Savaş diler demek? -Hayır... Ama... -Sis Kralına söyle, bu işi düşünmemiz gerekir. Anavarza Kralı işte böyle demiş. Dert geldi mi üst üste gelirmiş. Sis Kralı’nın elçisi gidince bu defa Misis Kralı’nın elçisi kapıya dayanmış. O da kızı Misis Kralı’nın oğluna istemeye gelmiş. O da aynı istek ve tehtitlerde bulunmuş. Anavarza Kralı, çok halim – selim, iyi yürekli bir insanmış. Ne yapacağına kırmızı verememiş, dalmış kara düşüncelere. Durum çok çetin. Kızını bu krallardın hangisinin oğluna verse diğeri yine kendi halkına savaş açacak. Belki de ülkesi elden gidecek. Hiçbirine vermezse bu defa iki ülke halkı ile savaşmak zorunda kalınacak diye düşünüp durmuş. Kız babasının haline çok üzülmüş, yüreğinden vurulmuş babasına: -Olur mu Kral babam. Ben senin kızın değil miyim? Bana derdini niçin açmazsın? Diye kahırlanmış. Kral: -Kızım, güvercen topuklu yavrum demiş. Çok haklısın. Bilmem ki ne etsem. Sis Kralı elçi göndermiş, oğluna seni ister. Misis Kralı’ da elçi göndermiş. O da oğluna seni ister.Vermezsem savaş açılacak, hangisine peki desem yine de olacağı bu. Ne yapmalı bilemedim demiş. Kız gülmüş: -Ondan kolay ne var? -Şeytan bile çözemez bu düğümü kızım, demiş kral. Kız: -Hayır kral babam; Bundan kolay bir şey yok. Dersen ki onlara, ben kızım veririm, Veririrm ama, bir şartım var. Anavarza’nın suyu az. Buraya bol suyu önce kim getirirse, onun oğluna kızımı veririm. Onlara öyle söyleyin siz. Gerisine karışmayın. -Bak işte bunu hiç düşünmemiştim. O zaman savaşsız çözeriz bu işi. -Elbette babacığım. Halkımız rahat, huzur içinde yaşıyor. Onların benim yüzümden acılara katlanmalarını, ölmelerini istemem hiç, demiş. -Böylece aradan günler geçmiş her iki kralın elçileri, Anavarza kralı’nın kararını öğrenmek üzere Anavarza’ya gelmişler. Kral onlara kızının öğrettiğini söylemiş. -Anavarza’ya bol suyu ilk getireninin oğluna kızımı vereceğim. Kararımı krallarınıza böyle iletiniz. Elçiler bu kararı hemen kendi krallarına iletmişler. Bunun üzerine, Sis Kralı yukarıdan, Misis Kralı aşağıdan başlamışlar su yolunu yapmaya, Sis Kralı su yolunu yontma taşlardan, çok güzel, sağlam biçimde yaptırmaya uğraşırmış.Bu yüzden işi gecikirmiş.Misis Kralı da kerpiçten yaparmış su yolunu. Bu yüzden Misis’lilerin su yolu çabuk ilerlemiş. Günler geçmiş, yollar ilerlemiş, sonunda aşağıdan Misis’lilerin su yolu görünmüş. Sis’lilerden bir haber yok. Misis’lilerin su yolunun kente yaklaşmakta olduğunu gören kızı almış bir üzüntü. Meğer içten içe yiğitliğini duyduğu Sis Kralı’nın oğlunu seviyormuş. Ona adamlar göndermiş ve; İyiye kötüye bakma. Elini çabuk tut demiş. Ama taş yol bu. Peynir değil ki doğrana, çamur değil ki sıvana. Sonunda Misis’lilerin yolu bitmiş. Su gelmiş kentin kapısına dayanmış. Dayanmış dayanmasına ama, kız buna dayanamamış. Kaldırmış kendisini kayalıklardan aşağıya atmış. Derler ki Anavarza o günden sonra bir daha şenlik nedir bilmemiş. Kentin evlerinden neşe dolu kahkahalar yükselmemiş.
Lokman Hekim Efsanesi:
Lokman Hekim bütün doktorların üstadıdır. Söylentilere göre, bütün otların, çiçeklerin dilinden anlayan Lokman Hekim bu bitkilerden türlü ilaçlar yaparmış. Her çiçek, her ot, Lokman’a hangi hastalığı iyi edeceğini söylermiş. Bütün dünyayı dolaşan Lokman Hekim, Çukurova’nın bereketli topraklarında her şeyin yetiştiğini görünce Misis şehrine yerleşmiş. Her derde deva olan Lokman çevresindeki hastaları iyi etmiş. Hastalıksız sapa sağlam yaşamaya başlayan insanlar Lokman’a baş vurarak ölüsüzlüğe çare bulmasını istemişler.Lokman’da Çukurova’yı adım adım dolaşar ölümsüzlüğe çare olacak bitkiyi aramaya başlamış. Bir çınarın altında uyurken bir ses duymuş. “Lokman, bunca zamandır arayıp taraman bitsin. Ben ölümün ilacıyım. Bundan böyle insanlara da hayvanlara da ölüm yok.” Kendisine seslenen otun yanı başına koşan Lokman Hekim, ilacın nasıl yapılacağını da öğrenmiş, bir deftere yazmış. Otu da kopararak yola düşmüş. Misis’e gelince, Ceyhan nehri üzerindeki MİSİS Köprüsünün üzerinde durmuş. Defteri de elindeymiş. Defterine yazdıklarına bakarak ilacı yapmaya koyulmuş. Tam yapıp bitireceği sırada bir vuruşta defteri de, otu da uçurarak suya düşürmüş. Lokman Hekim’de bu yüzden ölüme çare olacak ilacı bir daha bulamamış. Otlar da o tarihten sonra kendisine yüz çevirmişler. Bir daha onunla hiç konuşmamışlar.
Şahmaran Efsanesi:
Adana’da halk arasında Misis Yılanla, Ceyhan Yel’le, Adana sel’le gidecektir diye bir söylenti vardır. Adana-Ceyhan arasındaki Yılankale’nin de adı Şahmaran efsanesine karışmıştır. Söylentiye göre Yılankale’de çok yılan yaşarmış.Yılanlar sütle beslenirmiş. Günün birinde sütsüz kalacaklar ve kaleden çıkıp Misis’e inerek orada yaşayanları sokacaklarmış. Diğer bir söylentiye göre; çevrede yaşayan beylerden biri çaresiz bir derde tutulmuş yapılan ilaçlar hiç fayda vermez olmuş. Bir doktor, beyi iyi edecek yılanların padişahı Şahmaran’ın gözleri olduğunu söylemiş. Ama kimse Şahmaran’ı bulamamış. Yılanlar padişahı insanoğullarından birine büyük bir iyilikte bulunarak onu yılanların sokup öldürmesinden kurtarmış. İşte bu insanoğlu Şahmaran’ın saklandığı yeri biliyormuş. Bu insanoğlu beyin vereceği ödülü kazanmak için Şahmaran’ı yakalamaya karar vermiş. İnsanlar arasında Şahmaran’ın saklandığı yeri tek bilen kişi o imiş. Bu arada Şahmaran çok güzel bir kıza aşık olmuş. Bu kızı daha iyi görebilmek için kızın gittiği hamamın tepesine çıkmş ve oradan kayıp hamamın ortasına düşmüş. İşte onu takip eden ve onu bilen insanoğlu Şahmaran’ı bu hamamda öldürüp, gözlerini götürmüş. Gözleri yiyen bey iyi olmuş. __________________ | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:25 | |
| Kalıplaşmış Sözler
Atasözleri
Dostunu yolculukta öğren Ulular köpnü olsa basıp geçme Akılsız iti yol kocatır. Kapını sıkı tut komşunu hırsız etme. Dosta Çayır, Düşmana Çadır göster. Suyun Çağlamasından, İnsanın söylemesinden kork. İnsan okumayla adam olmaz Göç geri dönünce, Kötü eşek kervan başı olur. Kelin canı kekil ister. El- Etek öpmeyle el aşınmaz. Bıçak sapını yontmaz Yavuz hırsız ev sahibini bastırır. Adamın sırtına vurmuşlar da arkam demiş. Terazi var tartı var, her işin bir vakti var. Güz güneşinde kızım bahar güneşinde gelinim yansın. Çayırda inek, Düğünde kız beğenilmez.
Deyimler
Kuru derede sele gitmek Melefe gibi olmak Gadasını aldığım Bozlaklar ıhtırak Bambığım Havsalası almamak Tahtası noksan Cılk çıkmak Sırma saçlı badem gözlü Bıldırın bideri Bire babam, bire anam Gözü pörtlemek Cibilliyeti bozuk Pel, pel bakmak
Bilmeceler
İdris gider içi yok, çörek yapar tuzu yok. /Arı peteği. Sarı tavuk dalda yatar dal kırılır yerde yatar./ Ayva Dam başında dan bağlı, Gittim baktım gene bağlı./ loğ taşı Kolu var ayağı yok karnı var canı yok./Ceket İnsar yapar yapısını, kulu açar kapısını./İçli köfte
Dualar Gergef üstünde kullar Allı yeşilli çullar Kavuşsun hasret çeken Dua edin komşular
Evinin ambarına Mum diktim şamdanına Ya Rab kavuştur bizi Bir kurban bayramına
Karanfilin saksıda Bir yar sevdim Aksu'da Mevlam bizi kavuştur Akşam ile yatsıda
Atlas yorganın yüzü Ayırdı felek bizi Ayıran felek olsun Kavuştur Mevlam bizi
Beddualar
Yanan ışığın sönsün Baharın kışa dönsün Bize beddua edenler Bedduanız başa dönsün
Kara kara kazanlar Kara yazı yazanlar Cennet yüzü görmesin Aramızı bozanlar
Elmayı dalda koyan Gözümüzü yolda koyan Cennet yüzü görmesin Aramızı bozanlar
Gönlüme yar olasın Evime gül olasın Başkasını seversen Benden beter olasın
Kahveyi pişir dursun Koy fincana durunsun Bizi böyle edenler Sol böğründen vurulsun
Gidiyorum işte gör Beni ancak düşte gör Değerimi bilmedin Bir kötüye düşte gör | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:26 | |
| Hayatın Dönüm Noktaları
Doğum, Ölüm, ve sünnetle İlgili Gelenek ve Görenekler :
Yeni doğan çocuğun yanına yeni doğum yapan başka bir anne giremez. Yeni doğan bebek yedinci, yirminci ve kırkıncı günü merasimle yıkanır. Çocuğun suyuna kırk adet taş, ayna para, yeşillik konur, başından aşağı dökülür.
Ölümünde ise ölü meydanda iken ölünün bohçası ortaya konur, ağıtçı adını verdiğimiz (genellikle kadınlar olur) kişi ağıdını söylemeye başlar. Ölü evinde 40 gün ışık söndürülmeden yanar. Cenaze dönüşü ev süpürülmez, cenazenin üzerine bıçak konur (metalin konulması cesedin şişmesini önlemek içindir), ölünün çenesi temiz bir tülbentle bağlanır. Ölünün 3, 7, 40 ve 52 yemekleri yapılarak mevlüt okunur.
Erkek çocuğunu sünnet ederken tutan kişiye kirve denir. Kirve olmakla iki aile birbirine akraba sayılır. Kirve bir nevi çocuğun manevi babası sayılır.
Evlenme:
Erkek anneleri oğlu için beğendiği kızı, akraba, komşu gibi yakınları (genellikle kadınlardır) ile görmeye gider. Buna görücü denir. Beğenilen kız erkeğin ailesi ve yakınları ile istenmeye gidilir. Kız ailesi tarafından verilirse "Ağız Tadı" yenir (tatlı, baklava, şeker sucuğu, lokum ve şerbet olur).
Kız evi oğlan evine eşya ve para listesi verir. Liste ağırsa araya hatırı sayılan kişiler konularak hafifletilir. Bazı yörelerde başlık parası halen alınmaktadır. Daha önce anlaştıkları takılar elbiseler alınarak nişan yapılır. Düğün genellikle buğday ve pamuk hasadı sonu yapılır. İki dini bayram arası düğün yapılmaz. Düğüne çağrılacak kişilere ufak hediyeler; (Havlu,örtü, mendil, Çorap vs.) verilerek davet edilir. Bu hediyelere okuntu denir. Düğünden bir gün önce kına yakılır. Düğün günü bayrak evin dam direğine bağlanır, bayrak sereninin üst ucuna bir soğan dikilir.
Eskiden köy yerlerinde genellikle gelin ata bindirilerek götürülürdü. Evine atla getirilen gelin inmez, damat babası eline hediye verir (tarla, bahçe, inek) öyle indirilir. Gelin kapı önüne konan su testini tekme vurup devirir, su üstünden geçer, yağlı ballı denilen yaprak arasındaki tatlıyı kapıya yapıştırır (mutluluk ve soy sürme amacıyla), kaynananın oklavası altından (kaynanaya saygı ve sevgi olması amacıyla) geçer, odasına geçincede sandığını açar seymenlere, yengelere (gelinin etrafında dönen kadınlar), ergen gençlere hediyeler verir. Dualar okunur.
Askerlik:
Adana’da gençleri askere uğurlamak önemli bir olaydır. Askere gidecek olan delikanlı askere gitmeden 10,15 gün önce bütün işlerden el çektirilir. Delikanlı bu süre dinlenir, gezer, eğlenir. Tüm tertipler son günlerinde birbirlerini evlerine davet ederek ziyafet çekerler. Davetlilere çerez ikram edilir, çalıp oynanır. Ailesinin maddi durumu iyi olanlar ise davar kesip mevlit okuturlar. Askere gidecek olan delikanlı askere gitmeden önce bütün akrabalarını ve yakın dostlarını ziyarete gider. Akrabaları ve yakın dostları genci yemeğe davet eder. Bu yemeği veda yemeği şeklinde düzenlerler. Ziyaret ettiği akrabalar askere uğurlama sırasında belli bir miktar para verirler. Bu paranın miktarı önemli değildir. Önemli olan verilmesidir. Bu bir gelenektir.
Askere gidecek gencin askere gitmesine birkaç gün kala sağ serçe parmağına kına yakılır. Halk kültüründe kına yakılması yaygındır. İnanışa göre koçlara yakılan kına; Allah’a kurban etmek için; Kızların saçlarına, gelinin ellerine yakılan kına; kocasına kurban etmek için; askere gidecek gencin eline yakılan kına; vatana kurban etmek içindir. Kınada davul zurna ile akraba, yakın dostlar ve köyün gençleri eğlenirler. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:29 | |
| Halk Bilgisi
Halk Hekimliği: Kırık Çıkık: Yörükler kırık çıkık konusunda çok deneyimlidirler. Kırılan veya çıkan yeri doğrultarak, düzeltilen kemiği kamış veya tahta çıtayla bağlayıp üzerine sabun ve yumurtanın beyazı ile hazırlanmış bir tür macunu alçı gibi sürerler.
Zatürre – Sancı: Koyun derisine Koyun iç yağının balla karıştırılması ile elde edilen sıvı ağrıyan yere bağlanır.
Kurşun yarası: Kurşun, sıcak katranın yaranın üzerine sürülmesi ile çıkartılır. Katran yaranın mikrop kapmaması için sürülür.
Sancı - Sızı: Tere otu, ayvadan ve yarbun gibi çeşitli otların dövülmesi ile hazırlanan macun sızlayan yere sürülür.
Doğum Ağrısı: Koyun ve keçi kesilip derisi sıcak olarak hastanın karnına sarılır. Kekik yağı şekere iki damla damlatılır, şeker yenir.
Göz Ağrısı: Çakır dikeninin çiçeği ezilir Lohusa kadının sütüyle karıştırılıp göze damlatılır.
Verem: Verem tedavisi için çam ve katran ağaçlarının sulu kabukları yenir.
Taş düşürme: Binbaşı otu kaynatılarak suyu içilir.
Yara: Kurutulmuş kantron oto zeytinyağı ile karıştırılıp merhem haline gerilerek açık yaralara sürülür. Yanmış kav külü sürülür.
Mide: Kurutulmuş kantron otu çay gibi demlenip içilir.
Şeker hastalığı: Yavşan otu çiçeği çay gibi demlenip içilir.
Karın Ağrısı: Bir soğan soyulur. İçine tütün, katran, ardıç çekirdeği ezilerek konur, toprağa gömülür. Gerektiğinde topraktan çıkarılarak ilaç olarak kullanılır.
Sarılık: Sarılık ağacının suyu kaynatılarak içilir.
Güneş Çarpması: Hayvan derisine sığır tersi konur. Hasta bu deriye sarılır.
Halk Veterinerliği:
Hayvan zehirlenmesi: Nar ekşisi, şap, toprak, sarımsaklı yoğurt karıştırılıp hayvanın ağzından verilir. Karnına katran sürülür. Hayvanların ezik ve çürükleri: Ezik yerlere katran sürülür. Hayvanların kan tutması: Keçi ve koyunları kan tuttuğunda kulağı kesilir.
İnanışlar
Kumru, Güvercin ve kırlangıç gibi kuşların vurulması günah sayılır. Ziyarete, yatırlara ve ağaçlara dilek için bez ve saç bağlanır. Kaybolan eşya için kol okunur. Kol büzülürse kaybın bulunacağına inanılır, buna da kol karşılamak denir. Nazara çok inanılır. Bazılarının ışıklı bir göze sahip olduğuna, bu insanların kötü bir niyetle baktıklarında nazar değdiğine inanılır. Özellikle nazar değmesin diye karaçalı, dardağan, kördikenden süs yapılarak mavi boncukla birlikte hayvanların boynuna takılır.Ayrıca deve boncuğu ve gök boncuk, hayvanlara ve çocuklara takılır.
Yeni gelin aileye huzursuzluk getirmesin diye ayağının altı hafifçe yakılır.
Öğleden sonra bereket kaçmaması için süt, yoğurt ve damızlık verilmez.
Oyun-Spor
Seyirlik Oyunlar
Pembe Nine oyunu, Kına gecesi oyunu, Alaydan malaydan oyunu, Karşılama oyunu, Kartal Oyunu, Serçe oyunu, Yaş oyunu, Bacadan çıkma oyunu, Yumurta oyunu, Sevme isteme oyunu, Nazlanma oyunu, Kuburo oyunu, Hüsoyla Hasso ve Sinsin oyunu, Kız kaçırma oyunu, Tilki oyunu,
Spor
Karaisalı Kılzıldağ Yaylası karakucak güreşleri her yıl 30 Ağustus’da kutlanır. Mini Futbol Turnuvası Her yıl 21 Mayıs – 16 Haziran tarihleri arasında Yüreğir Belediyesi tarafından düzenlenir. Halk Oyunları: (Yöresel halk oyunları, tarihçeleri, oynanış nedenleri, giysiler vb.)
Adana İlinin geleneksel halk dansı halaydır. Davul zurna, eşliğinde genel olarak üçlü tekrarlanan figürlerle oynanır. Diğer halk oyunları ağırtma, çifte telli, Adanalı, hoş bilezik, orke, şirvanı, gelgel, acem kız oyunu, Sinsin, Cirit (At ile oynanır), Mantufar (Hıdırellezde oynanır.) | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:31 | |
| Giyim, Geleneksel Sanatlar
Kırsal kesimde erkek ve kadın giyiminde "şalvar" ön plandadır. Kadın giyiminde şalvarla birlikte "güdük" olarak adlandırılan uzun kollu, yakasız, önden yırtmaçlı bir bluz, başa takılan kenarları oyalı, renkli desenli "yağlık" denilen yazmalar ve ayağa giyilen "yemeni" veya "lastik pabuçlar" yer almaktadır.
Erkek giyiminde ise şalvarla birlikte bedene giyilen "mintan" ve başa takılan "kasket" görülür.
Kadın Giysileri:
Başlık: Fes, taç, yazma, tülbent, genç kız başlığı, gelin başlığı, evli kadın başlığı, kalıplı fes, kefiyeler, gazi, Mahmudiye, Dul kadın başlığı, İhtiyar kadın başlığı Giysi: üçetek dolama, fistan, cepken, yelek (güdük), şalvar, don, gömlak, kuşak, kolçak, yemeni, çorap.
Erkek Giysileri:
Başlık: Börk, Fes, Terlik, Gömlek, Şalvar, Yelek, Kuşak, Yemeni, Çorap, Aksesuar. Süslenme, Aksesuarlar: Bilezik, Kemer, Yüzükler ve küpeler, içek ve tozaklar.
Geleneksel El sanatları ve Hediyelik Eşya:Önceleri bölgede çok yaygın ve gelişmiş olan el sanatları 20. yy.da teknolojinin gelişmesiyle eski önemini kaybetmeye başlamıştır. Köy ve ilçe merkezlerinde dokumacılık, küçük el sanatları ile uğraşanlar bulunmaktadır. Bunların başlıcaları, halı, kilim, çul, çuval, heybe, torba,savan, çorap, vb. Ayrıca sandık, dolap, ekmek tahtası, oklava gibi tahta işlerine de Pozantı, Aladağ, Karaisalı ilçelerinde rastlanır. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:33 | |
| Müzik Kültürü
Adana ve İlçelerinde kırık havalardan ziyade uzun havalar rağbet görür.
Kozan ve İmamoğlu yöresinde bozlakların harman olduğu yer olarak bilinir. Daha çok Karacaoğlan (Türkmen) ve Dadaloğlu (Afşar Bozlağı) havaları okunur. Feke,
Saimbeyli ve Tufanbeyli yöresinde daha çok Kayseri ve Orta Anadolu havalarının etkisi görülür.
Karaisalı, Aladağ, Pozantı'da kırık havalar, Topuk havası veya Henk havası bilinir.
Topuk Havaları ezginin hareketli ve oynak olduğunu, Henk Havası ise genelde kadınların düğünlerde leğençe çalarak söyledikleri ezgi olarak bilinir. Yeşillim ve Gide Gide Bir Söğüde Dayandım en yaygın olanıdır.
Ceyhan, Yumurtalık, Karataş İlçelerinde bozlak, kırık ve uzun havalar yaygındır.
Adana Merkezinde ise göçlerden dolayı kozmopolit bir kültürün oluşmasını sağlamıştır. Bu nedenle yöre türkülerinin merkezi haline gelmiştir. Ayrıca ağıtlar önemli bir yer tutar, savaş, kıtlık, yokluk, ayrılan sevgililer için söylenir.
"Ne Karaymış Şu Alnımın Yazısı", "Karabahtım Kem Talihim", "Şu Dünyada Üç Nesneden Korkarım", "Yalandır Şu Dünyanın Ötesi", "Yalan" ve "Ala Geyik Gibi Boyun Sallarsın" önemli halk türküleridir.
Yiyecek-İçecek (Gastronomi)
Yöre Mutfağı (Gastronomi)
Adana yöresinin zengin bir mutfağı bulunmaktadır. Mutfağın bu kadar zengin olmasının nedeni çeşitli kültürlerin etkisinde kalmasıdır. Adana yemeklerinin en büyük özelliği un, bulgur, et ve çeşitli baharatların kullanılmasıdır. Aynı zamanda süt, yoğurt, peynir ve çökelek de bol miktarda kullanılmaktadır. Adana kebabı çok ünlüdür. Bunun yanında bol yeşillik, ezme, salata yenir ve mevsimine göre ayran veya yöreye özgü şalgam suyu içilir. Kesme ya da hamur çorbası, yüzük çorbası, düğün çorbası, sebze yemeklerinden süllüm, mercimekli ıspanak başı, kabak çintmesi, bulgur yemeklerinden ekşili topalak, sarmısaklı köfte, içli köfte, sakatat dolması, kebaplardan Adana kebabı, içeceklerden şalgam veya meyan kökü, tatlılardan karakuş tatlısı, taş kadayıfı ve halka tatlısı Adana mutfağının özgün yemeklerindendir. Sıkma | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 02:43 | |
| -TURİZM AKTİVİTELERİ-
1-KÜLTÜR TURİZMİ
Müzeler ve Ören Yerleri
| Adana Arkeoloji Müzesi Cumhuriyetin ilanından hemen sonra 1924 yılında kurulmuştur. Bu nedenle Türkiye’nin en eski ilk on müzesinden biridir. Müzede özellikle Gözlükule, Yumuktepe, Sirkeli ve Misis kazılarında çıkarılan, Çukurova’nın zengin tarihine ışık tutan özgün eserler yer almaktadır. Adana kent merkezinde yer alan, geniş bir bahçe ve dört büyük salondan oluşan müzede prehistorik devirlerden günümüze pek çok eser sergilenmektedir. Etnografya Müzesi Kuruköprü mevkiinde yer 1845 yılında inşa edilmiş ancak daha sonra terk edilmiş olan kilise binası müze olarak düzenlenmiştir. “Eski Müze” adıyla de bilinen müzede, Çukurova köylerinde ve Toroslar’da yaşayan Yörüklere ait oldukça zengin eşyalar sergilenmektedir. Atatürk Müzesi
Müze binası, eski Adana’nın merkezi olan tarihi Tepebağ’da, 19. yüzyılda yapılmış geleneksel Adana evlerindendir. İki katlı, cumbalı, kırma çatılı, kâgir bir yapıdır. Bu özellikleri nedeniyle Kültür Bakanlığı’nca “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Ramazanoğullarından Suphi Paşa’ya ait olan bu evde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, 15 Mart 1923’te eşi Latife Hanım’la birlikte misafir olmuşlardır. Bina, Atatürk Bilim ve Kültür Müzesi Derneği’nce zamanın Kolordu Komutanı Bedrettin Demirel’in önderliğinde kamulaştırılmış ve halkın da yardımıyla restore edilmiş ve 1981 yılında ziyarete açılmıştır. Atatürk'ün Adana'ya geliş günü olan 15 Mart tarihi, her yıl resmi törenlerle bu müzede kutlanmaktadır. Misis Mozaik Müzesi
Müze 1956 yılında Misis Höyüğü'nden çıkan mozaikleri korumak amacıyla kurulmuştur. Bizans devrine ait bir kilisenin zemininde yer alan mozaiklerde Hz. Nuh’un tufan esnasında gemisine aldığı hayvanlar betimlenmiştir. Hayvanların canlı biçimde tasvir edildiği mozaikler, Çukurova mozaik sanatının ne denli ileri olduğunu gösteren örneklerdir. Müze, ören yerlerinden ve Adana Arkeoloji Müzesi’nden getirilen diğer mozaikler ve mimari parçalarla da zenginleştirilmiştir. Anavarza (Dilekkaya Köyü) Ören Yeri Adana’nın Ceyhan ilçesi, Kozan-Kadirli yolunun yaklaşık 20. km’sinde Dilekkaya köyü yakınındadır. Çukurova’nın ortasında birdenbire yükselen büyük bir kaya kütlesinin önünde kurulmuştur. Roma İmparatorluğu döneminde “Anazarbus” olarak anılmıştır. Kentin Roma imparatorluk devri öncesi tarihi hakkında hemen hemen hiçbir bilgi yoktur. Roma imparatorlarından Septimius Severus’un, Pescennius Niger ile yaptığı iktidar savaşı sırasında, Severus’un tarafını tutan kent, Severus’un 194 yılında galip gelerek imparatorluğun tek hâkimi olmasından sonra ödüllendirilerek tarihinin en parlak dönemini yaşamaya başlamıştır. M.S.204-205 yılında Kilikia, İsauria ve Likaonia eyaletlerinin metropolisi olmuştur. Anavarza, 408 yılında antik Kilikia eyaletinin baş kenti olmuştur. Şehrin Kalesi, Roma ve İslami dönemlere ilişkin izler taşımaktadır. Ören yerinde ayakta kalan kalıntılardan surlar, zafer takkı, kale, sütunlar ve mozaikli iki havuz görülmeye değer niteliktedir. Günümüzde açık hava müzesi olarak faaliyet göstermektedir. Şar (Şar Köy) Ören Yeri
Toros Dağları üzerinde Adana’ya 210 km. uzaklıktaki Tufanbeyli ilçesinin 20 km. kuzeydoğusundaki Şar Köyü’nde yer almaktadır. Şar, Hitit döneminde “Komana” adıyla bilinen önemli bir merkezdir. Ayrıca Roma devrinden kalma açık hava tiyatrosu, Bizans devrinden kalma kilise ve mermer bloklardan inşa edilmiş 6 m. boyundaki \\"Ala Kapı\\" görülmeye değer eserlerdendir. Misis (Yakapınar) Ören Yeri
Misis antik kenti, Ceyhan Nehri kenarında, tarihi İpek Yolu üzerinde kurulmuş, Adana’dan sonra gelen ikinci bir geçit durumundadır. Misis'in tarihi, antik kentin üzerinde bulunduğu ve Neolitik Çağ’a tarihlenen höyük ile başlar. Misis’i Truva kahramanlarından Mopsos’un kurmuş olduğu söylenmektedir. Hitit, Assur, Makedonya ve Seleukosların eline geçmiş, Roma ve Bizans devirlerinde de önemli bir merkez olmuştur. M.S. 8. yüzyıldan itibaren Abbasiler döneminde yeniden imar edilmiştir. 1517 yılından sonra Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girmiş olan Misis’te bugün ayakta kalmış olan eserler M.S. 4. yüzyıla ait bir bazilikanın mozaik taban döşemeleri, dokuz gözlü bir taş köprü, akropoldeki surlar, sukemerleri ve hamam kalıntıları ile Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan Havraniye Kervansarayı ve tek kubbeli mescittir. Magarsos Ören Yeri
Adana’nın sahil ilçesi Karataş’ta Dört Direkli mevkiindedir. Antik Kilikia’nın önemli kentlerinden olan Mallos’un dini merkezi olan Magarsos, tapınaklarıyla tanınmış, özellikle Büyük İskender’in dua ettiği Athena Tapınağı ile ün kazanmıştır. Deniz boyunca uzanan şehir surları, tiyatro, stadium, kilise ve hamam kalıntıları ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Ayas (Aigaiai - Yumurtalık) Ören Yeri Kurulduğu tarih tam olarak bilinmeyen Ayas (Aigaiai) antik kenti Helenistik devirde Bergama’daki gibi dünyanın üç asklepieion tapınağından biri ile ünlü idi. Roma imparatorluk döneminde gelişmesini devam ettiren Ayas, Ortaçağ’da doğunun Akdeniz’e açılan en önemli liman kentlerinden biri olmuştur.
Özellikle Ceneviz ve Venedikli tüccarlar Aigaiai Limanı’nda koloniler kurmuşlardır. Ünlü seyyah Marco Polo Çin seyahati için 1268 yılında bu limandan karaya çıkmış, seyahatini tamamladıktan sonra yine bu limandan gemiye binip Venedik’e dönmüştür. Ayrıca Ayas ve Atlas kaleleri, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılan üç katlı gözetleme kulesi, Osmanlı ve Roma hamamları kentin tarihi zenginliğini artırmaktadır. Akören Ören Yeri Toroslar üzerindeki Aladağ ilçesinin bir beldesi olan Akören yeni tespit edilmiş bir ören yeridir. Yapılan araştırmalara göre iki mahalleden oluşan ören yerinde ayakta kalmış dört adet kilise, yapı kalıntıları ve caddeler saptanmıştır. Kazılardan elde edilen yazıtların incelenmesinden burasının Roma devrinden beri yayla olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ceyhan-Sirkeli Muvattali Kabartması ve Ören Yeri Eski Misis-Ceyhan karayolu üzerinde yer alan Sirkeli köyünde Ceyhan Nehri kenarında bir kaya kütlesinin üzerinde bulunmaktadır.
Yakında Sirkeli Höyüğü bulunur. Hitit İmparatoru Muvattali, Mısır Firavunu Ramses ile yaptığı ünlü Kadeş Savaşı’na giderken buraya uğramış ve bu olaydan sonra Hititler tarafından bu yerin kutsallığına inanılmıştır. Muvattali kabartması Anadolu’daki en eski Hitit kabartması olması ile de ayrı bir öneme sahiptir. |
| |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 03:10 | |
| Diğer Tarihi Yerler
Yılan Kale:Misis ile Ceyhan arasında, ovaya hâkim bir tepe üzerindedir. İç Anadolu’dan gelip Gülek Boğazı yoluyla Adana, Misis, Payas ve Antakya’dan geçen tarihi istila ve kervan yolunun üzerinde bulunan kale, dağ kaleleri zincirinin ilk halkasıdır. Halk arasında “Şahmeran Kalesi” olarak da bilinen kalede Şeyh Meran adlı bir kişinin yılan yetiştirip terbiye ettiği söylentisi yaygındır.
Dumlu Kalesi:Ceyhan’ın 17 km. kuzeybatısında Sağkaya bucağının Dumlu (Tumlu) köyünün batısında ve 75 m. kadar yükseklikteki sert kalkerli bir tepe üzerindedir. 12. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Çevresi 800 metredir. Sekiz burçludur. Ovaya bakan doğu köşesinde gözetleme kulesi bulunmaktadır. Tek kapısı doğuya bakmaktadır. Kale içerisinde yapı kalıntıları ve sarnıçlar yer almaktadır. Tepe etrafında kaya mezarları görülmektedir. Ramazanoğlu Medresesi: 1540 yılında yapılmış klasik Osmanlı medreseleri planındadır. Tepebağ Evleri:Eski Adana evleri, aynı adlı Tepebağ Höyüğü’nün üzerinde ve eteklerindedir. Tarihi sur içindeki Adana şehrinin yüzlerce yıllık kültürü burada saklıdır. Tepebağ Evleri’nin çoğu 18. yüzyılda yapılmıştır. Ramazanoğlu Konağı:Ramazanoğlu Halil Bey tarafından 1495 yılında yaptırılmıştır. Üç katlıdır. Kesme taştandır. Adana` nın ve Türkiye`nin en eski ev örneklerindendir. Ailenin oluşturduğu harem bölümü ayaktadır.Devlet işlerinin görüldüğü selamlık yıkılmıştır. Daha sonraki yıllarda tüccarların tuz pazarı kurması nedeniyle "Tuzhanı" adı verilmiştir. Hayriye Hanım Konağı: İlimiz Seyhan ilçesi Reşatbey Mahallesinde bulunmaktadır. Kurtkulağı Kervansarayı:Kurtkulağı Kervansarayı, Ceyhan’ın 12 km. güneydoğusunda Kurtkulağı beldesindedir. 17. yüzyıl sonunda Hüseyin Paşa tarafından eski Halep kervan yolu üzerinde yaptırılmıştır. Büyük kesme taşlarla yapılmıştır. 23.60x45.75 m. boyutlarındadır. 1.80x2.15 m’lik kalın ayaklar ve kemerlerle örtülü odalar sivri kemerli ikişer pencere ile aydınlanmaktadır. Kervansarayın hemen yanında, aynı döneme ait ilginç bir mimarisi olan tarihi cami bulunmaktadır.
Ramazanoğlu Çarşısı: Ramazanoğlu Halil Bey`in kurduğu yeni Adana şehrinin çekirdeğini oluşturmaktadır. 15.yy`da kurulan çarşı tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Adana`nın en canlı ticaret merkezi olmuştur. Halen bu önemini sürdürmektedir. Ramazanoğlu külliyesi içinde geniş bir alana yayılır. 16.yy.’ dan beri ticaret merkezidir.Osmanlı döneminde özel malların satıldığı kapan denilen üç tarafı çevrili, önü açık dükkanlar; atölyeler ve hanlar vardı. Bugün ise, iki bedesten, sadece portali ayakta kalmış Gön Hanı ve Çarşı Hamamı bulunmaktadır. Çarşı Hamamı:Ramazanoğlu Piri Bey tarafından 1529 yılında yaptırılmıştır. Soğukluk, sıcaklık bölümü ve halvet odalarıyla klasik Osmanlı hamam mimarisinin tipik örneklerindendir. Giriş kapısındaki taş işçiliği ilginçtir.
Büyük Saat Kulesi:Tarihi Ulu Cami Külliyesi içinde, 1882 yılında Vali Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan dikdörtgen kesitli 32 m. yükseklikte bir kuledir. Resmi dairelerin zamanlarını ve ezan vakitlerini göstermek için yapılmıştır.
Taşköprü:Adana Müzesi’ndeki kitabede mimar Auxentios tarafından 4. yüzyılda yapıldığı yazılıdır. 319 m. uzunluğunda ve 13 m. yüksekliğinde olan köprü, yanlardan ortaya doğru büyüyen 21 yuvarlak kemerden ibarettir. Bunlardan ancak 14’ü sağlamdır. Ortadaki büyük kemerde iki aslan kabartması vardır.
Bahri Paşa Çeşmesi: Devrin valisi Bahri Paşa tarafından bugünkü kuruköprü semtinde 1890 tarihinde yaptırılmıştır. İmar çalışmalarından dolayı 1952 kaldırılmıştır. Bu çeşmenin aynısı 1993 yılında Vali Recep Birsin Özen tarafından aynı ölçüler içerisinde yaptırılarak Atatürk Parkının güney tarafına yerleştirilmiştir.
Adana Yeşil Oba Şehitliği: 1920 yılı Haziran ayında kadın ve çocukların çoğunluğunu oluşturduğu 100 kadar Türk’ün yolu Sarıhamzalı ve Yolgeçen köyleri civarında ermenilerce kesilmiştir. Milli kuvvetlere ulaşmak amacıyla yola çıkan bu grup, ermenilerce Kahyaoğlu Çiftliğine götürülerek katledilmiştir.
Küçük Dikili Köyü Şehitliği: 1920 yılında Haziran ayında Karahan’daki Milli kuvvetlere kavuşmak için yola çıkan 100’ e yakın Türk Yeşiloba yakınındaki ermeni çiftliğinde alçakça öldürülmüşlerdir.
Saimbeyli Şehitliği:Kurtuluş Savaşı devam ederken, Saimbeyli’yi düşmandan kurtarmak için yapılan çarpışmalarda Şehit olan 80 kişinin mezarı burada bulunmaktadır.
İpek Yolu: Ceyhan - Kurtkulağı Kervansarayı, Karaisalı Kesir Han ve Sarışıkhan, ipek yolu güzergahında bulunmaktadır.
Camiler, Kiliseler, Sinegoglar Kozan Kalesi ve Manastırı:Assurlular tarafından yaptırılmıştır. Kozan Kalesi (Sis) tarihi yol üzerinde stratejik yönden önemli bir konumdadır. 9. yüzyılda Abbasilerin, 11. yüzyılda Selçukluların ve daha sonra Haçlıların eline geçmiştir. Her üç yılda bir yapılan vaftiz yağı çıkarma törenleri nedeniyle, Hıristiyan dünyasının önemli merkezlerinden olmuştur. Ulu Cami Ve Külliyesi: İldeki sivil mimari eserlerinin en önemlilerindendir. 1513 yılında Ramazanoğlu Halil Bey tarafından yapımı başlatılmış, 1541 yılında Halil Bey’in oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından bitirilerek ibadete açılmıştır. Cami, Selçuklu, Memluk ve Osmanlı mimari özelliklerini taşır. 34.50x32.50 m. ölçülerinde dikdörtgen bir plan arz eden caminin kapısı Selçuklu mimari tarzında, minaresi Memluk stilindedir. Kapının üzerindeki konik çatı ve minaredeki taş kemerler bu çağın özelliklerini yansıtır. Kürsü beyaz mermer, mihrap ise siyah mermer ile çevrilidir. Mihrap duvarı 16. ve 17. yüzyıl İznik ve Kütahya çinileriyle kaplanmıştır. Gri çiniler 18. yüzyıla aittir ve sonraki restorasyon sırasında yerleştirilmiştir. Birbirine bağlı dört kolon, ibadet alanını ikiye böler. Caminin dış yüzeyinde ve giriş kapısında siyah beyaz taşlar kullanılmıştır. Bitişiğindeki türbe Ramazanoğlu ailesinindir. Türbede son derece sanatsal bir şekilde bitki motifleri ve çiniler kullanılmıştır. Caminin doğusundaki medrese bugün öğrenci yurdu olarak kullanılmaktadır. Hasan Ağa Camisi:Ali Dede Mahallesi’nde bulunan Hasan Ağa Camii, Adana’nın Osmanlı devri klasik mimari tarzını taşıyan tek cami olması bakımından çok önemlidir. Müezzin mahfeli üzerindeki ahşap işçiliği mükemmeldir. Hoşkadem Camii:Kozan ilçesinde, Mısır Kölemen Sultanı Abdullah Hoşkadem tarafından 1448 yılında yaptırılmıştır. Yağ Camii:Yağ Camii, önceleri “Eski Cami” adı ile anılıyorken, hemen yanında kurulu yağ çarşısı nedeniyle daha sonraları bu adı almıştır. 1501 yılında Ramazanoğlu Halil Bey’in emri ile kiliseden camiye çevrilmiş, günümüzdeki haline Piri Paşa tarafından yaptırılan eklemelerle kavuşmuştur. Yeni Camii: 1724 yılında yapılmış olup, Arap mimarisi tarzındadır. Akça (Ağca) Mescit:Adana’nın En eski Türk yapısı olarak bilinen Akça mescit Ulucami Mahallesinde, Ulucami’ye 60 mt. Mesafede bulunmaktadır. Ağca Bey isminde bir Türkmen ağası yaptırmış olduğundan bu ismi almıştır. Eebcet denilen tarihlendirme Akça Mescitte görülmektedir. Bu fünkü kitabenin bulunduğu giriş kapısının üzerinde evvelce kabartma olarak yapılmış ve bugün izleri mevcut iki kuş figürü bulunmakta olup, bu kuş figürleri ebcet hesabıyla bir tarih meydana getirmektedir. Böylece Ebcet hesapcılarının değerlendirmesinin doğru olduğu kabul edilirse eser 812 Hicri (1489) yılında yapılmıştır. Bebekli Kilise:1880-90 yılları arasında yapılan kilisenin esas ismi Saint Paul’dür. Kilisenin tepesinde Meryem Ana’nın 2.5 metrelik tunç heykeli bulunmaktadır. Heykelin bebeğe benzemesi nedeniyle halk arasında Bebekli Kilise olarak bilinir. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 03:13 | |
| Adana Atatürk Bilim ve Kültür Müzesi
Müze binası, Seyhan Caddesi üzerinde 19. yy.da yapılmış geleneksel Adana evlerindendir. İki katlı, çıkmalı, kırma çatılı, kâgir bir yapıdır. Bu özellikleri nedeniyle yapı Bakanlıkça "Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı" olarak tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır. 15 Mart 1923'te Atatürk eşi ile birlikte Adana'ya geldiğinde, Ramazanoğulları'ndan Suphi Paşa'ya ait olan bu binada ağırlanmıştır. Bina Atatürk Bilim ve Kültür Müzesi Koruma ve Yaşatma Derneği'nce zamanın Kolordu Komutanı Bedrettin Demirel'in önderliği ve halkın yardımıyla kamulaştırılıp restorasyonu yapılmış ve 1981 yılında Müze Müdürlüğü'ne bağlı bir müze olarak hizmete açılmıştır. Atatürk'ün Adana'ya gelişi, her yıl 15 Mart'ta resmî törenle bu binada kutlanmaktadır.
Alt Kat
Çalışma Odası: Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonraki yıllarda çıkan yerel gazetelerden Yeni Adana, Türk Sözü, Çukurova, Dirlik gazetelerinin yer aldığı bölümdür.
Kütüphane: Osmanlıca ve Türkçe (Latin harfleriyle) yazılı 2000'e yakın kitap vardır. Kitapların çoğu bağış yoluyla sağlamıştır.
Üst Kat
Sofa: Emekli subay Nevzat Duruak tarafından yapılmış olan Atatürk'ün mumdan heykeli yer almaktadır.
Yatak Odası: Pirinç karyola, sim işlemeli yatak, masa örtüsü, ayrıca Maraş işi iki koltuk ve elbise dolabı bulunmaktadır.
Çalışma Odası: Maraş işi koltuk, masa, sandalye, telefon, dolap ve Atatürk' ün portresi bulunmaktadır.
Basın Odası: Vitrin içerisinde Yeni Adana Gazetesi'nin ciltlenmiş Pozantı nüshaları ve çalışanlarının çerçeveli resimleri bulunmaktadır.
Mücahitler Odası: Gani Girici'nin ve bazı mücahitlerin portreleri, Gani Girici'ye ait madalya ve Atatürk'ün ölüm anına, 9:05'e ayarlanarak durdurulmuş bir saat bulunmaktadır.
Oturma Odası: Cevizden sandalye, nargile, madeni mangal, kilim ve halılar bulunmaktadır.
Hatay Odası: Atatürk Adana'ya geldiğinde, Ayşe Fıtnat hanımın başkanlığında bir grup Fransız işgalindeki Hatay'dan gelerek Atatürk' ün huzuruna çıkmış ve ona siyah gül hediye etmiştir. Buna karşılık, Atatürk de "Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde kalamaz." demiştir. Bu olayı anlatmak için mankenler konmuştur. Ayrıca ceviz oymalı sehpa, Türk bayrağı ve Hatay'dan gelen heyetin çeşitli boylarda fotoğrafları bulunmaktadır.
Silah Odası: Cins ve ebatları değişik tüfekler, tabancalar, paşa apoleti, Atatürk' ün doğduğu evin maketi, Anıtkabir'e Osmaniye'den giden taşın numunesi ve vitrin içerisinde çeşitli yıllara ait madenî paralar bulunmaktadır.
Yaver Odası: Atatürk'ün yaverinin kaldığı oda içerisinde pirinç karyola, sim ve gümüş işlemeli yatak örtüsü, ceviz kaplamalı elbise dolabı, madenî ibrik ve leğen bulunmaktadır.
Kuva-yi Milliye Odası: Atatürk, İsmet İnönü ve Kuva-yi Milliye döneminde emeği geçen ve Kuva-yi Milliye hareketini başlatanların büstleri bulunmaktadır . Atatürk Müzesi pazartesi günleri hariç diğer günler ziyarete açıktır. Türk öğrenci ve askerleri müzeyi ücretsiz olarak ziyaret etmektedirler.
Kayalıbağ Mah. Seyhan Cad. No: 59 Tel : (0322) 359 78 66 Faks : (0322) 454 38 56 Pazartesi dışında her gün 08.30-12.30 / 13.00-17.00 saatlerinde ziyarete açıktır. | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 03:16 | |
| Adana - Antik Kilikya'da: Anavarza Ören Yeri
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü
ADANA ÖREN YERLERİ
Antik Kilikya'da: Anavarza Ören Yeri
Roma İmparatorluğu döneminde Caesarea ad Anabarsum olarak anılan yer, Adana İli Kozan İlçesi'nin 28 km. güneyindedir. Antik şehir duvarlarının hemen dışına kurulmuş küçük köyün ismi Dilekkaya' dır.
Kentin Roma İmparatorluk Devri öncesi tarihi hakkında hemen hemen hiçbir bilgimiz yoktur. M.Ö. 19 yılında İmparator Augustus tarafından ziyaret edilen kent "Anazarbus yanındaki Caesarea" diye anılmaya başlamıştır. Anavarza Roma İmparatorluk Devrinin ilk iki yüzyılı boyunca büyük bir varlık göstermemiş, Kilikya başkenti Tarsus'un gölgesinde kalmıştır. Tarsus günümüze kadar yaşayabilmiştir; ama bunun karşılığında tarihi anıtlarının büyük bir bölümünü kaybetmiştir. Roma imparatorlarından Septimius Severus'un, Pescennius Niger ile yaptığı iktidar savaşı sırasında, Severus'un tarafını tutan kent, onun Niger'i 194 yılında İsos'ta yenerek imparatorluğun tek hakimi olmasından sonra ödüllendirilmiş, tarihinin en parlak dönemini yaşamaya başlamıştır. M.S. 204-205 yıllarında Kilikya, İsauria ve Likaonia eyaletlerinin metropolisi olmuştur. M.S. 260 yılında diğer Kilikya kentleri gibi Anavarza da Sasani Kralı Şapur tarafından fethedilmiştir. M.S. 4.yy.'da İsauria'lı Balbinos tarafından tahrip edilmiş olan Anavarza, İmparator II. Theodosius zamanında M.S. 408 yılında kurulan Cilicia secunda'nın (Bitek Kilikya) ve eyaletin başkenti olmuştur. 525 yılındaki büyük depremden zarar gören kent İmparator İustinianus tarafından onartılarak İustiniopolis adını almıştır. Ancak 561 yılında ikinci kez deprem felaketine uğramıştır. 6. yy. da ise kent büyük bir veba salgınına uğramıştır.
İslâmın yükselmesini takip eden yüzyıllarda Anazarbus, Araplar ve Bizanslılar arasında tampon bölge olarak kalmış ve sık sık bu iki taraf arasında el değiştirmiştir.
Anavarza' da; 1500 metre uzunluğunda 20 burçlu sur, dört giriş, sütunlu yol, hamam ve kilise kalıntısı vardır. Sur dışındaki tiyatro ve stadyum, su yolları, kaya mezarları; kentin batısındaki nekropolleri yararak açılmış olan antik yol; korunmuş havuzlu mozaikler (M.S. 3. yy.'a ait deniz tanrıçası Thetis mozaiği), Adana bölgesinde tek örnek olan 3 girişli zafer takı ve ovanın ortasında bir ada gibi yükselen tepe üzerindeki Ortaçağ kalesi önemli eserlerdir.
Stadyumun elli metre kadar kuzeydoğusundaki kayalık yapay bir yarıkla ayrılmıştır. Roma veya ilk Bizans döneminde, Anazarbus'tan Flaviopolis (Kadirli) ve Hierapolis-Kastabala' ya giden yola geçit vermek için açıldığı sanılan geçit 250 metre uzunluğunda, 4-15 metre genişliktedir. Yolun her iki tarafında kayalar 50 metre yüksekliğe kadar uzanır.
Kuzey-güney sütunlu cadde üç gözlü takla başlar. Anavarza'nın geçmişte karşılaştığı birçok deprem yüzünden, zafer takı ancak kısmen günümüze gelebilmiştir. Güney yüzünde siyah granitten altı adet Korinth stili sütun başı bulunan, üç kemerli bir geçittir. Kuzey yüzünde ana kemerin her iki tarafında birer heykel nişi vardır.
Vahşi hayvanlı gösteriler için yapılmış olan amfiteatr tamamen taşlarla inşa edilmişti. Antik çağda (birçok binada olduğu gibi) diğer binalara malzeme sağlamak amacıyla sürekli olarak yağmalanmış olduğu anlaşılmaktadır.
Kale üç bölüme ayrılmaktadır: Birinci sur ve küçük kilisenin de içinde bulunduğu kışla; iki sur arasındaki düz kayalık üzerine kurulmuş olan üç katlı kule; ikinci sur ve içinde bulunan bitişik odalar topluluğu, depolar ve su tankları. | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 03:18 | |
| Misis (Yakapınar) Ören Yeri
Misis antik kenti, Ceyhan Nehri kenarında, tarihi İpek Yolu üzerinde kurulmuş, Adana’dan sonra gelen ikinci bir geçit durumundadır. Misis'in tarihi, antik kentin üzerinde bulunduğu ve Neolitik Çağ’a tarihlenen höyük ile başlar. Misis’i Truva kahramanlarından Mopsos’un kurmuş olduğu söylenmektedir. Hitit, Assur, Makedonya ve Seleukosların eline geçmiş, Roma ve Bizans devirlerinde de önemli bir merkez olmuştur. M.S. 8. yüzyıldan itibaren Abbasiler döneminde yeniden imar edilmiştir. 1517 yılından sonra Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girmiş olan Misis’te bugün ayakta kalmış olan eserler M.S. 4. yüzyıla ait bir bazilikanın mozaik taban döşemeleri, dokuz gözlü bir taş köprü, akropoldeki surlar, sukemerleri ve hamam kalıntıları ile Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan Havraniye Kervansarayı ve tek kubbeli mescittir.
Magarsos Ören Yeri
Adana’nın sahil ilçesi Karataş’ta Dört Direkli mevkiindedir. Antik Kilikia’nın önemli kentlerinden olan Mallos’un dini merkezi olan Magarsos, tapınaklarıyla tanınmış, özellikle Büyük İskender’in dua ettiği Athena Tapınağı ile ün kazanmıştır. Deniz boyunca uzanan şehir surları, tiyatro, stadium, kilise ve hamam kalıntıları ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir.
Ayas (Aigaiai - Yumurtalık) Ören Yeri
Kurulduğu tarih tam olarak bilinmeyen Ayas (Aigaiai) antik kenti Helenistik devirde Bergama’daki gibi dünyanın üç asklepieion tapınağından biri ile ünlü idi. Roma imparatorluk döneminde gelişmesini devam ettiren Ayas, Ortaçağ’da doğunun Akdeniz’e açılan en önemli liman kentlerinden biri olmuştur.
Özellikle Ceneviz ve Venedikli tüccarlar Aigaiai Limanı’nda koloniler kurmuşlardır. Ünlü seyyah Marco Polo Çin seyahati için 1268 yılında bu limandan karaya çıkmış, seyahatini tamamladıktan sonra yine bu limandan gemiye binip Venedik’e dönmüştür. Ayrıca Ayas ve Atlas kaleleri, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılan üç katlı gözetleme kulesi, Osmanlı ve Roma hamamları kentin tarihi zenginliğini artırmaktadır.
Akören Ören Yeri
Toroslar üzerindeki Aladağ ilçesinin bir beldesi olan Akören yeni tespit edilmiş bir ören yeridir. Yapılan araştırmalara göre iki mahalleden oluşan ören yerinde ayakta kalmış dört adet kilise, yapı kalıntıları ve caddeler saptanmıştır. Kazılardan elde edilen yazıtların incelenmesinden burasının Roma devrinden beri yayla olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Ceyhan-Sirkeli Muvattali Kabartması ve Ören Yeri
Eski Misis-Ceyhan karayolu üzerinde yer alan Sirkeli köyünde Ceyhan Nehri kenarında bir kaya kütlesinin üzerinde bulunmaktadır.
Yakında Sirkeli Höyüğü bulunur. Hitit İmparatoru Muvattali, Mısır Firavunu Ramses ile yaptığı ünlü Kadeş Savaşı’na giderken buraya uğramış ve bu olaydan sonra Hititler tarafından bu yerin kutsallığına inanılmıştır. Muvattali kabartması Anadolu’daki en eski Hitit kabartması olması ile de ayrı bir öneme sahiptir. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 03:19 | |
| Diğer Tarihi Yerler Yılan Kale:Misis ile Ceyhan arasında, ovaya hâkim bir tepe üzerindedir. İç Anadolu’dan gelip Gülek Boğazı yoluyla Adana, Misis, Payas ve Antakya’dan geçen tarihi istila ve kervan yolunun üzerinde bulunan kale, dağ kaleleri zincirinin ilk halkasıdır. Halk arasında “Şahmeran Kalesi” olarak da bilinen kalede Şeyh Meran adlı bir kişinin yılan yetiştirip terbiye ettiği söylentisi yaygındır. Dumlu Kalesi:Ceyhan’ın 17 km. kuzeybatısında Sağkaya bucağının Dumlu (Tumlu) köyünün batısında ve 75 m. kadar yükseklikteki sert kalkerli bir tepe üzerindedir. 12. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Çevresi 800 metredir. Sekiz burçludur. Ovaya bakan doğu köşesinde gözetleme kulesi bulunmaktadır. Tek kapısı doğuya bakmaktadır. Kale içerisinde yapı kalıntıları ve sarnıçlar yer almaktadır. Tepe etrafında kaya mezarları görülmektedir. Ramazanoğlu Medresesi: 1540 yılında yapılmış klasik Osmanlı medreseleri planındadır. Tepebağ Evleri:Eski Adana evleri, aynı adlı Tepebağ Höyüğü’nün üzerinde ve eteklerindedir. Tarihi sur içindeki Adana şehrinin yüzlerce yıllık kültürü burada saklıdır. Tepebağ Evleri’nin çoğu 18. yüzyılda yapılmıştır. Ramazanoğlu Konağı:Ramazanoğlu Halil Bey tarafından 1495 yılında yaptırılmıştır. Üç katlıdır. Kesme taştandır. Adana` nın ve Türkiye`nin en eski ev örneklerindendir. Ailenin oluşturduğu harem bölümü ayaktadır.Devlet işlerinin görüldüğü selamlık yıkılmıştır. Daha sonraki yıllarda tüccarların tuz pazarı kurması nedeniyle "Tuzhanı" adı verilmiştir. Hayriye Hanım Konağı: İlimiz Seyhan ilçesi Reşatbey Mahallesinde bulunmaktadır. Kurtkulağı Kervansarayı:Kurtkulağı Kervansarayı, Ceyhan’ın 12 km. güneydoğusunda Kurtkulağı beldesindedir. 17. yüzyıl sonunda Hüseyin Paşa tarafından eski Halep kervan yolu üzerinde yaptırılmıştır. Büyük kesme taşlarla yapılmıştır. 23.60x45.75 m. boyutlarındadır. 1.80x2.15 m’lik kalın ayaklar ve kemerlerle örtülü odalar sivri kemerli ikişer pencere ile aydınlanmaktadır. Kervansarayın hemen yanında, aynı döneme ait ilginç bir mimarisi olan tarihi cami bulunmaktadır.Ramazanoğlu Çarşısı: Ramazanoğlu Halil Bey`in kurduğu yeni Adana şehrinin çekirdeğini oluşturmaktadır. 15.yy`da kurulan çarşı tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan Adana`nın en canlı ticaret merkezi olmuştur. Halen bu önemini sürdürmektedir. Ramazanoğlu külliyesi içinde geniş bir alana yayılır. 16.yy.’ dan beri ticaret merkezidir.Osmanlı döneminde özel malların satıldığı kapan denilen üç tarafı çevrili, önü açık dükkanlar; atölyeler ve hanlar vardı. Bugün ise, iki bedesten, sadece portali ayakta kalmış Gön Hanı ve Çarşı Hamamı bulunmaktadır. Çarşı Hamamı:Ramazanoğlu Piri Bey tarafından 1529 yılında yaptırılmıştır. Soğukluk, sıcaklık bölümü ve halvet odalarıyla klasik Osmanlı hamam mimarisinin tipik örneklerindendir. Giriş kapısındaki taş işçiliği ilginçtir. Büyük Saat Kulesi:Tarihi Ulu Cami Külliyesi içinde, 1882 yılında Vali Abidin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan dikdörtgen kesitli 32 m. yükseklikte bir kuledir. Resmi dairelerin zamanlarını ve ezan vakitlerini göstermek için yapılmıştır. Taşköprü:Adana Müzesi’ndeki kitabede mimar Auxentios tarafından 4. yüzyılda yapıldığı yazılıdır. 319 m. uzunluğunda ve 13 m. yüksekliğinde olan köprü, yanlardan ortaya doğru büyüyen 21 yuvarlak kemerden ibarettir. Bunlardan ancak 14’ü sağlamdır. Ortadaki büyük kemerde iki aslan kabartması vardır.Bahri Paşa Çeşmesi: Devrin valisi Bahri Paşa tarafından bugünkü kuruköprü semtinde 1890 tarihinde yaptırılmıştır. İmar çalışmalarından dolayı 1952 kaldırılmıştır. Bu çeşmenin aynısı 1993 yılında Vali Recep Birsin Özen tarafından aynı ölçüler içerisinde yaptırılarak Atatürk Parkının güney tarafına yerleştirilmiştir.Adana Yeşil Oba Şehitliği: 1920 yılı Haziran ayında kadın ve çocukların çoğunluğunu oluşturduğu 100 kadar Türk’ün yolu Sarıhamzalı ve Yolgeçen köyleri civarında ermenilerce kesilmiştir. Milli kuvvetlere ulaşmak amacıyla yola çıkan bu grup, ermenilerce Kahyaoğlu Çiftliğine götürülerek katledilmiştir.Küçük Dikili Köyü Şehitliği: 1920 yılında Haziran ayında Karahan’daki Milli kuvvetlere kavuşmak için yola çıkan 100’ e yakın Türk Yeşiloba yakınındaki ermeni çiftliğinde alçakça öldürülmüşlerdir.Saimbeyli Şehitliği:Kurtuluş Savaşı devam ederken, Saimbeyli’yi düşmandan kurtarmak için yapılan çarpışmalarda Şehit olan 80 kişinin mezarı burada bulunmaktadır.İpek Yolu: Ceyhan - Kurtkulağı Kervansarayı, Karaisalı Kesir Han ve Sarışıkhan, ipek yolu güzergahında bulunmaktadır. Camiler, Kiliseler, SinegoglarKozan Kalesi ve Manastırı:Assurlular tarafından yaptırılmıştır. Kozan Kalesi (Sis) tarihi yol üzerinde stratejik yönden önemli bir konumdadır. 9. yüzyılda Abbasilerin, 11. yüzyılda Selçukluların ve daha sonra Haçlıların eline geçmiştir. Her üç yılda bir yapılan vaftiz yağı çıkarma törenleri nedeniyle, Hıristiyan dünyasının önemli merkezlerinden olmuştur. Ulu Cami Ve Külliyesi:İldeki sivil mimari eserlerinin en önemlilerindendir. 1513 yılında Ramazanoğlu Halil Bey tarafından yapımı başlatılmış, 1541 yılında HalilBey’in oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından bitirilerek ibadete açılmıştır. Cami,Selçuklu, Memluk ve Osmanlı mimari özelliklerini taşır. 34.50x32.50 m. ölçülerinde dikdörtgen bir plan arz eden caminin kapısı Selçuklu mimari tarzında, minaresi Memluk stilindedir. Kapının üzerindeki konik çatı ve minaredeki taş kemerler bu çağın özelliklerini yansıtır. Kürsü beyaz mermer, mihrap ise siyah mermer ile çevrilidir. Mihrap duvarı 16. ve 17. yüzyıl İznik ve Kütahya çinileriyle kaplanmıştır. Gri çiniler 18. yüzyıla aittir ve sonraki restorasyon sırasında yerleştirilmiştir. Birbirine bağlı dört kolon, ibadet alanını ikiye böler. Caminin dış yüzeyinde ve giriş kapısında siyah beyaz taşlar kullanılmıştır. Bitişiğindeki türbe Ramazanoğlu ailesinindir. Türbede son derece sanatsal bir şekilde bitki motifleri ve çiniler kullanılmıştır. Caminin doğusundaki medrese bugün öğrenci yurdu olarak kullanılmaktadır. Hasan Ağa Camisi:Ali Dede Mahallesi’nde bulunan Hasan Ağa Camii, Adana’nın Osmanlı devri klasik mimari tarzını taşıyan tek cami olması bakımından çok önemlidir. Müezzin mahfeli üzerindeki ahşap işçiliği mükemmeldir. Hoşkadem Camii:Kozan ilçesinde, Mısır Kölemen Sultanı Abdullah Hoşkadem tarafından 1448 yılında yaptırılmıştır. Yağ Camii:Yağ Camii, önceleri “Eski Cami” adı ile anılıyorken, hemen yanında kurulu yağ çarşısı nedeniyle daha sonraları bu adı almıştır. 1501 yılında Ramazanoğlu Halil Bey’in emri ile kiliseden camiye çevrilmiş, günümüzdeki haline Piri Paşa tarafından yaptırılan eklemelerle kavuşmuştur. Yeni Camii: 1724 yılında yapılmış olup, Arap mimarisi tarzındadır. Akça (Ağca) Mescit:Adana’nın En eski Türk yapısı olarak bilinen Akça mescit Ulucami Mahallesinde, Ulucami’ye 60 mt. Mesafede bulunmaktadır. Ağca Bey isminde bir Türkmen ağası yaptırmış olduğundan bu ismi almıştır. Eebcet denilen tarihlendirme Akça Mescitte görülmektedir. Bu fünkü kitabenin bulunduğu giriş kapısının üzerinde evvelce kabartma olarak yapılmış ve bugün izleri mevcut iki kuş figürü bulunmakta olup, bu kuş figürleri ebcet hesabıyla bir tarih meydana getirmektedir. Böylece Ebcet hesapcılarının değerlendirmesinin doğru olduğu kabul edilirse eser 812 Hicri (1489) yılında yapılmıştır.Bebekli Kilise:1880-90 yılları arasında yapılan kilisenin esas ismi Saint Paul’dür. Kilisenin tepesinde Meryem Ana’nın 2.5 metrelik tunç heykeli bulunmaktadır. Heykelin bebeğe benzemesi nedeniyle halk arasında Bebekli Kilise olarak bilinir. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 03:19 | |
| 2-DENİZ TURİZMİ
Yat Turizmi :Karataş yerleşmesinde, büyük bir balıkçı limanı bulunmaktadır. Bu tesisin batı kesiminin gerekli tüm donatıları (akaryakıt, su, elektrik, tele iletişim şebekeleri, pis su arıtma, kumanya sağlama, alışveriş olanakları ve yeme içme tesisleri) sağlanarak; yat yanaşma yeri ve çekek yeri olarak kullanılmasına yönelik potansiyel mevcuttur.
Kıyı Turizmi: Akdeniz Kıyısındaki Karataş ve Yumurtalık ilçelerinde plajlar, göller,kumsallar oldukca elverişlidir.Bu kıyılar turizm merkezidir.
Kruvaziyer Turizmi: Yumurtalı ve Karataş kıyıları uygundur.
3-KIŞ TURİZMİ
Adana Pozantı ilçesi, Akçatekir, Elmalı Boğazı mevkiinde bulunan Kayak Evi ve Telesiyej Alanı’nda kayak merkezi yapımına uygun potansiyel bulunmaktadır.
4-KONGRE TURİZMİ
Adana ülke çapında önem taşıyan güzergâhlara yakın konumdadır. İle komşu ülkeler olan Suriye, Irak, İran, Suudi Arabistan ve İsrail’in alışveriş merkezidir. Ayrıca ülkemizin Batı Anadolu’dan Doğu Anadolu’ya geçiş kapısı olması nedeniyle komşu iller ile yaşanan yoğun ticaretin de merkezidir. İlde bulunan nitelikli konaklama tesislerinin ve üniversitelerin salonları kongre turizmine uygundur. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 03:20 | |
| 5-Yayla Turizmi
Aladağ Meydan Yaylası Aladağ ilçesinden 6 km’lik stabilize bir yolla ulaşılır. İlçeden minibüs ve taksi kiralamak mümkündür. 1700 m. yükseklikte bulunan yayla ardıç, çam, kök¬nar, sedir ağaçları ve meyve bahçeleri ile iç içedir. Telefon ve elektriğin mevcut olduğu yaylada, yayla mimarisine uygun ahşap ve taş yapılar bulunmaktadır. Ormanlık alan kıyısına kamp kurulabilir. Yaylada kır lokantaları, yöresel kahvehaneler ve bakkallar hizmet vermektedir. Aladağ Ağcakise, Başpınar Bıcı ve Kosurga YaylalarıBirbirlerine 3-5 km’lik yakın mesafelerde bulunan yaylalara sta¬bilize yolla ulaşım sağlanmaktadır. Bakir durumda olan yaylalar, ormanlık alan içinde kurulmuştur. Yakındaki Zehli Ka¬lesi yörenin önemli tarihi yapılarındandır. Feke İnderesi Köyü Yaylası Feke ilçesinden 59 km’lik stabilize yolla ulaşılır. Tamamen bağ ve bahçeler arasında kurulmuş olan yaylada otantik köy yaşamını bulmak mümkündür. Altyapısı tamamlanmış olan yaylada sağlık ocağı ve jandarma karakolu hizmet vermektedir. Köy halkı tarafından Yahyalı tipi halı, kilim ve çorap dokunarak sa¬tışa sunulmaktadır. Kır lokantaları, bakkal ve fırınlar ziyaretçilere hizmet vermektedir. Karaisalı Kızıldağ Yaylası Karaisalı ilçesinden 27 km’lik asfalt bir yolla ulaşılır. Adını yakınında yer alan Kızıldağ'dan alan yaylaya, yöre halkı yoğun olarak rağbet etmektedir. Elma, armut, kiraz, vişne ve ceviz ağaçları bulunan yaylada yaban hayatı da oldukça zengindir. Kızıldağ, trekking yapmaya son derece uygundur. Yaylada kır kahveleri, kır lokantaları, bakkallar, fırınlar ve kasaplar hizmet vermektedir.Kozan-Horzum ve Çulluuşağı Yaylaları Kozan ilçesini, Feke, Saimbeyli ve Tufanbeyli ilçeleri ile Kayseri'ye bağlayan karayolunun 25. km’sinde Horzum Yaylası, 31. km’sinde de Çulluuşağı Yaylası bulunmaktadır. Yaylalara yaz kış otobüs ve minibüs seferleri var. Kozan ilçesi halkı tarafından kullanılan Horzum Yaylası çam, çınar ve üzüm bağları, meyve ağaçları ile iç içedir. Yayla mimarisinin güzel örneklerinden olan ahşap evlerin bulunduğu yaylalarda altyapı ihtiyaçları giderilmiş olup buradaki sağlık ocağı gelenlere hizmet vermektedir. Kozan Göller Yaylası Kozan ilçesine 40 km. mesafede yer alan yaylaya stabilize yolla ulaşılmaktadır. Yaz aylarında Kozan ilçesinden yaylaya minibüs seferleri düzenlenmektedir. Ormanlar ve kır çiçekleri ile kaplı bulunan yaylada elektrik, telefon gibi altyapı hizmetleri mevcuttur. Yaylada bakkal, lokanta ve kır kahveleri bulunmaktadır. Pozantı-Akça Tekir Beldesi Yaylası Adana-Ankara E5 karayolunun 107. km’sinde, yolun her iki yakasında çok geniş bir alana yayılmış olan yayla, Pozantı ilçesine 7 km. uzaklıktadır. Şehirlerarası otobüsler ve Adana ile Tarsus'tan yaylaya yolcu taşımacılığı yapan otobüs, minibüs ve midibüslerle yaz kış, günün her saatinde yaylaya ulaşım mümkündür. Tekir, Bürücek ve Eski Konacık Yaylaları, Akça Tekir beldesinin birer mahallesi ko¬numundadır. Çam, ardıç ve meyve ağaçları ile bezenmiş yaylada, yayla mimarisine uygun ahşap yapıların yanında değişik mimari tarzların ör¬neklerini de görmek mümkündür. Yaylanın kuzey ve güneyinde bulunan ve yaylaya 2 km. mesafede yer alan Osmanlı tabyaları ile Orman İşletme Müdürlüğü'nce koruma altına alınarak üretilen yaban keçileri yaylada görülmeye değer diğer güzelliklerdir. Yaylada kamp yapılabileceği gibi, 7 km. uzaklıkta bulunan Po¬zantı ilçesindeki konaklama tesislerinde kalmak da mümkündür. Pozantı-Armutoluğu Yaylası Pozantı-Ankara yol ayrımından doğuya dönülerek çam ve köknar ormanları arasında yapılan 13 km’lik bir yolculuk sonrasında yaylaya ulaşılır. Tamamen bakir durumda olan yayla sedir, köknar, ardıç ağaçları ve kır çiçekleri ile bezelidir. Sarmısak Dağı'nın eteklerinde bulunan yaylada yaban hayatı da oldukça zengindir. Konaklamaya müsait herhangi bir yapının bulunmadığı yaylada kamp alanları mevcuttur. Pozantı Fındıklı Köyü Yaylası Pozantı-Çamardı karayolunun 10. km’sinde yer almaktadır. Pozantı ilçesinden yaylaya minibüs seferleri yapılmaktadır. Yayla köyü, bağlar ve bahçeler arasında kurulmuştur. Altyapısı kısmen tamamlanmış olan yaylada bir sağlık ocağı hizmet vermektedir. Köyde kır lokantaları, kahveler ve bakkal bulunmaktadır.Pozantı Belemedik YaylasıPozantı'ya 10 km. mesafede yer alan yaylaya stabilize yolla ulaşılır. Çakıt Çayı kıyısında kurulmuş yaylada ahşap ve taştan yapılmış yayla evleri bulunmaktadır. Yaban hayatı yönünden zengin olan yaylada yaban keçisi, yaban domuzu ve yırtıcı kuşlar gözlemlenebilir. Pozantı Asar YaylasıPozantı-Çamardı ilçelerine giden asfalt yolun 14. km’sinden kuzeybatıya dönülerek 1.5 km’lik stabilize yolda yapılan yolculuk sonrasında ulaşılır. Yaylaya Pozantı’dan minibüs bulmak mümkündür. Yö¬renin yayla mimarisine uygun ahşap ve taşlardan yapılan yayla evleri çam, köknar, sedir ağaçları ve meyve bahçeleri ile iç içedir. Yaylada elektrik mevcuttur. Saimbeyli Çatak YaylasıSaimbeyli-Tufanbeyli karayolunun 2. km’sinden sola dö¬nülerek bağ ve bahçeler arasından geçen 3 km’lik stabilize bir yolla ula¬şılmaktadır. Yaylaya, Saimbeyli'den belediye otobüsleri sefer düzenlemektedir. Dağ yamacından akan küçük şelalelerin beslediği anıt çınar ağaçlarının gövde ve dalları üzerine kurulmuş çardaklarda piknik yapmak mümkündür. Bol su kaynakları olan Çatak Yaylası, Saimbeyli ilçesinin su ihtiyacını da karşılamaktadır. Yaylada Orman İşletmesi’ne ait küçük bir dinlenme tesisi de mevcuttur. Tufanbeyli Kürebeli Yaylası Tufanbeyli ilçesinin kuzey kesimine düşen yaylaya 10 km’lik stabilize yolla ulaşılmaktadır. Tamamen bakir durumda olan yaylada, sulama amaçlı bir de gölet bulunmaktadır. Tufanbeyli Obruk Yaylası Saimbeyli-Tufanbeyli karayolunun 35. km’sinde yer almaktadır. Yörükler tarafından tercih edilen yayla bakir durumdadır. Ardıç, karaçam, sedir ağaçları ve kır çiçeklerinin çevrelediği ekilebilir alanlarda buğday ve arpa yetiştirilmektedir. Konaklanabilecek nitelikte yapı bulunmayan yaylada kamp yapacakların çadır ve temel ihtiyaç malzemelerini yanlarında getirmeleri gerekmektedir. | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 03:21 | |
| 7-Dağ ve Doğa Yürüyüşü İlin kuzeyini kaplayan Orta ve Doğu Toroslar, dağ ve doğa yürüyüşüne uygun koşullar sağlamaktadır. Yükseltisi 3000 m’yi aşan doruklar tırmanma, bunun daha alt kotları ise doğa yürüyüşleri için idealdir. Pozantı yakınlarındaki Karanfil Dağı’nda kamp yaparak doruklara ulaşmak mümkündür. Bu yer ayrıca dağ ve doğa yürüyüşleri için yoğun olarak kullanılan Niğde sınırları içindeki Çamardı yöresine de komşudur. Tırmanma için ikinci uygun alan Feke’ye bağlı Mansurlu köyüdür. Yöre, Demirkazık zirvesinin güney duvarına yakındır. Saimbeyli ilçesi yakınındaki Doğanbeyli de dağcılık ve doğa yürüyüşlerine elverişli bir diğer yöredir. Trekking Güzergahları:1- Başlama Pozantı-Hamidiye köyü - ;Mazmuru dağı, Bitiş Niğde – Demirkazık Dağevi Konaklama: Mazmuru mevkii.2- Başlama Pozantı – Hamidiye Köyü- Eğni suyu (Konaklama)-Trak mevkii- Acısu (Konaklama)- Bitiş Yedigöze Şelaleri veya Aladağ ilçe merkezi.Konaklama: Eğni suyu, Acısu mevkii.3- Başlama Karaisalı ilçesi – Karakılıç köyü – Darıçukuru – Köşk - Damlama – Ekecik Belemedik köyü, Bitiş Bürücek yaylası.Konaklama: Belemedik köyü. Atlı Doğa Yürüyüşü: Pozantı ilçesi Güzergah; Armut Oluğu-Kızıldağ Yaylası Bitiş ve konaklama. 8-Mağara Turizmi Adana ilinde henüz araştırması yapılmamış mağaralar bulunmaktadır. Aladağ yakınlarındaki Bığbığı Mağarası eşsiz güzelliği ile mağara turizmine yönelik bir potansiyel sunmaktadır. Bundan başka ilde Cin, Culfa Keleri, Camlıköy Subatanı, Sütlük Subatanı, Adamkafalı Deliği ve Yılanlıyurt Subatanı gibi mağaralar da bulunmaktadır.9-Kuş Gözetleme Adana, Karataş Tuzla GölüTuzla Gölü’nün, Çukurova Deltası’nda yakın dönemde balık stoklarının düşmediği tek sulak alan olduğu belirtilmektedir. Alanda üreyen kuş türleri turaç, yaz ördeği, kocagöz, akça cılıbıt, mahmuzlu kış kuşu ve küçük sumrudur. Akyatan Gölü Adana Karataş, Çukurova’daki en büyük lagündür. Alan yaz ördeği, turaç, saz horozu, kocagöz, akça cılıbıt, mahmuzlu kız kuşu, küçük sumru popülasyonlarıyla önemli kuş alanı (ÖKA) statüsü kazanır. En önemlileri flamingo, suna, fiyu, elmabaş patka, sakarmeke, dikkuyruk, olmak üzere büyük sayıda su kuşu gölde kışlar. Akyatan Gölü ve deniz arasındaki kumullar, çeşitli türlerden küçük ötücülerin üreme ve konaklama dönemlerinde yaşam ortamıdır. Yumurtalık LagünleriCeyhan Nehri ağzı ve Yumurtalık Körfezi arasında kalan lagünler; tuzcul bataklıklar, tatlı su bataklıkları, çamur düzlükleri, sazlıklar, kumullar ve bir çam ormanından oluşan dev bir sulak alan sistemidir. Başlıca sulak alanlar Çamlık (Yumurtalık) Lagünü, Yelkoma Gölü, Ömer Gölü, Yapı Gölü ve Darboğaz Gölü’dür. Alan, üreyen turaç, akça cılıbıt ve küçük sumru popülasyonlarıyla önemli kuş alanı statüsü kazanmıştır. Kış boyunca büyük sayılarda su kuşunu barındırır. Bunların en önemlileri fiyu, kılıç gaga, akça cılıbıt ve küçük kum kuşudur.10-Bitki İnceleme Akdeniz iklimi özelliklerini taşıyan bitki örtüsü, 700-800 m’ye kadar olan kesimde mersin (Murt), sandal, kermes meşesi, çınar, yabani zeytin, akça kesme, menengiç, sakız ağacı, funda, erguvan, karaçalı, zakkum ve okaliptüs; 800 m’den itibaren yayvan yapraklı meşe, kızılcık ve defne; daha yükseklerde ise çam türleri, ardıç, kayın, toros köknarı ve sedir; 2000 m’den sonra da alpin çayırlar doğal halı şeklindedir. Otsu bitkilerden kardelen, siklamen, ada soğanı, nergis, sümbül, gelincik, kekik, nane, mantıvar vb. bitkiler mevsiminde incelenebilir. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 03:22 | |
| 11-Yaban Hayatı (Av Turizmi) Karaca, geyik, yaban keçisi, keklik, turaç, sülün, göçmen kuşlar ve yırtıcı kuşları korumak için ilde belli bölgelerde av yasakları getirilmiştir. Pozantı Yaban Keçisi Üretme İstasyonu Pozantı'ya 5 km. uzaklıktadır. Karaisalı-Çatalan Alageyik Yetiştirme Alanı, Çatalan yakınlarında 15 ha'lık alan üzerine kurulmuştur. Karanfildağı-Demirkazık Yaban Keçisi Koruma ve Üretme İstasyonu yalnızca Karanfildağı bölgesinde faaliyet göstermekte iken faaliyet alanına Demirkazık bölgesi de eklenmiştir. Adana-Niğde il sınırları içerisinde yer alan 49.069 ha. büyüklüğündeki alanda yaban keçileri koruma altına alınmıştır.Kumullar, göller, dalyanlar ve sazlık alanlar önemli ekolojik zenginlik kaynağıdır. Bu ortam nadir türleri de içeren kuşlar ile deniz ve kara canlılarının ürediği ve barındırdığı habitatları oluşturmaktadır. Buralarda kuş türleri, çakal, tilki, su samuru, tavşan, sürüngen türleri ve semenderler ile nesli tükenmekte olan deniz kaplumbağaları yaşamakta ve üremektedir.12-Sağlık Turizmi (Alternatif Tıp)Kurttepe içmesi: Kurttepe Köyünün 1.km. kuzeybatısındadır. Müshil etkisi yapan bu su, Çakıt Suyu yakınından kaynar. Suyu soğuktur ve bağırsak hastalıkları için önem taşır. Ali Hoca İçmesi:Adana’nın 12 km. batısında Alı Hoca köyü yakınındadır. İçme suyu uzunluğu 1.5 km’yi bulan bir hat üzerinde sıralanmış 10 civarında gözden kaynar. Acıdere İçmesi: Adana’nın 20.km. doğusunda, Misis’in 5.km. batısındadır. Halk arasında Künkçüler yada Samucadere içmesi diye de anılır. Kaplıca suyu bağırsak kurtlarını ve böbrek taşlarını döker. Tahtalıköy Kükürt Kaynağı: Ceyhan’da ilçe merkezinin 6 km. güneyinde Tahtalıköy yakınlarında bir kaynaktır. Sıcaklığı 20 santigrat derecedir. Su kabarcıklar halinde kükürtlü hidrojen gazı çıkararak havuzlara kadar akar. Suyun kaşıntılı cilt hastalıklarına ve isiliğe iyi geldiği söylenir. Kokarpınar: Kokusu geniş bir alana yayıldığından bu adla anılır. Ceyhan’a 10 km. uzaklıktadır. Su bir tepenin eteğinden gövde kalınlığında kaynar ve ağrılı hastalıklara iyi geldiği söylenir. Ilıca İçmesi: Kozan’n 15 km. kuzeydoğusunda ılıca köyündedir. Ağrılı hastalıklara iyi geldiği söylenir.Bağözü İçmesi: Kozan’ın Bağözü köyündedir. Suyu müshil niteliğindedir.13-İnanç Turizmiİbadete açık Cami, Kilise ve Sinegoglarda ziyaret kuralları:İlde bulunan ibadete açık Camilerde temiz giyimli, disiplinli olmak, namaz ibadeti için abdestli olmak gerekmektedir. Hanımlar tesettürlü olarak ibadetlerini yaparlar. Kiliselere ise haftada bir gün ibadet için açıktır. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: ADANA -01 4th Mart 2010, 03:22 | |
| Korunan Alanlar
Milli Parklar ve Tabiat Parkları Aladağlar Milli Parkı
Aladağlar Milli Parkı gerçek anlamda bir jeomorfolojik açık hava müzesidir. Yörenin belli başlı jeomorfolojik karakteri, vadilerle derin bir şekilde parçalanmış olmasıdır. Yörede buzul morfolojisine ait birçok ize rastlanmakta olup, özellikle birçok sirk gölleri bu morfolojinin tipik şekilleri olarak görülmektedir. Yöre, iklimsel açıdan kendine has özelliklere sahiptir. Yazları sıcak, kışları soğuk ve kar yağışlı olarak tanımlanabilecek bu yapı yörenin yüksek kesimlerinde kalıcı karların bulunmasına imkân sağlamaktadır. Yörede gece ile gündüz sıcaklık farkı oldukça fazla olup, geceleri göllerin donmasına neden olan sıcaklık, gündüzleri 30 dereceye kadar çıkmaktadır.
Aladağlar Milli Parkı, bitki örtüsü açısından da oldukça zengin olup, ormanı oluşturan hâkim türler karaçam ve kızılçamdır. Ormanın üst sınırından itibaren başlayan alpin zonda, çayırlar yer almaktadır. Bu alanlardan daha yüksek kesimlerde yükseklik ve eğimden kaynaklanan çıplak kayalık kesimlere ulaşılmaktadır. Milli parkın yaban keçisi, ayı, vaşak, sansar, su samuru ve yırtıcı kuşlar gibi nesli tükenmekte olan hayvanlardan oluşan zengin bir faunası vardır.
Milli park içerisinde kamp alanları, günübirlik alanlar, doğa yürüyüşü ve tırmanma güzergâhları yer almaktadır. Milli parkta "Yaban Hayatını Koruma Bölgesi" ayrılmış olup, bir üretme istasyonu kurulmuştur.
Yumurtalık Tabiatı Koruma Alanı
Karataş ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. 16.430 ha. büyüklüğündeki koruma alanına, Karataş-Adana ve Yumurtalık-Adana yolundan ulaşmak mümkündür. Karataş ilçe merkezine 35 km. Yumurtalık ilçe merkezine 30 km. mesafedeki alan, Seyhan-Ceyhan nehirleri deltası, göl lagünleri, kıyı kumulları, barındırdığı bitki ve hayvan türleri, tarihi ve kültürel değerleri ile kompleks bir yapı oluşturmaktadır. Sulak alan kompleksi, kuş göç yolları üzerinde bulunmakta olup, kışın kuş popülasyonu çok yüksek değerlere ulaşmaktadır. Kuş göçlerinin emniyetli bir şekilde tamamlanması bakımından son derece önemli bir mevkide bulunmanın yanı sıra alan, soğuk kış şartlarında Orta Anadolu’da donan göllerin su kuşlarına da çok önemli bir kışlak görevi yapmaktadır.
Koruma alanı sınırlarında yer alan Akyatan ve Ağyatan gölleri barındırdığı kuş türleri açısından Türkiye’deki “A sınıfı” niteliğindeki 19 sulak alandan ikisini oluşturmaktadır. Ayrıca nesli tükenmekte olan iki tür deniz kaplumbağası "Caretta caretta" ve özellikle "Cheloria mydas"ın Akdeniz’de varlığını sürdürebilmesi açısından da bu alanlar önem taşımaktadır. Ayrıca Yumurtalık Lagünü ülkemizde halepçamının (Pinus halepensis) nadir yayılış alanlarından birisi niteliğindedir.
Korunan Alanlar
1 – Tuzla YHG Sahası 2 - Akyatan YHG Sahası 3 – Kozan Çandık YHG Sahası 4 - Seyhan Baraj gölü YHG Sahası 5 – Körkün Eğlence YHG Sahası 6 – Pos Çatalan YHG Sahası 7 – Anavarza Kayalıkları YHG Sahası 8 – Kozan Baraj gölü YHG Sahası 9 – Tufanbeyli Kürebeli YHG Sahası 10- Karanfil Dağı YHG Sahası
Mesire Yerleri
Kozan İlçesine 10 km. Adana’ya 90 km. uzaklıkta olan Dağılcak Orman içi mesire yeri on hektar alana sahiptir. Karaisalı İlçesine 11 km. Adana’ya 56 km. uzaklıkta olan, Çakıt Çayının 300 mt. Batıp çıktığı düden teşkil eden yer köprü ve Adana’ya 20 km. mesafedeki Sarıçam ormanları, Adana’ya 70 km. mesafedeki Eğner köyü önemli mesire yerleridir. Eğner’deki Simit Şelalesi yörenin eşsiz doğal güzelliklerinden biridir. Adana’nın Pozantı İlçesinde, Belemedik başta olmak üzere birçok dinlenme alanı bulunmaktadır. Adana kentinin içinde ise Seyhan Baraj Gölünün çevresi ve Seyhan Nehrinin iki yanı ile Çatalan Baraj Gölü çevresi, halkın yararlanması için düzenlenmiştir. | |
| | | | ADANA -01 | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|