ne-fer Yönetici
| Konu: Sadettin KAYNAK 12th Şubat 2011, 18:35 | |
|
Sadettin KAYNAK
15 Nisan 1895 tarihinde İstanbul'un Taşkasap semti, Lütfüpaşa mahallesinde dünyaya gelen Sadettin Kaynak, Türk Musıkimizin en büyük bestekârlarından birisidir. Fantezi, şarkı, film müziği ve marş türünde besteler yapmıştır.
Babası Fatih Câmii hocalarından Ali Alaeddin Efendi, annesi Havva Hanım’dır. Bulunduğu semtte ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra İlâhiyat Fakültesi’nden mezun olduğu için "hafız" olarak tanınmıştır.
Askerliğini 1912 yılında Diyarbakır'da "ilahiyat zabiti" olarak yaptı. Askerlik süresinde Elazığ, Harput, Malatya, Mardin gibi illerimizi dolaştı ve askerden sonra İstanbul'a döndü.
Zehra Kaynak'la evlendi. Cavidan, Yavuz, Feyyaz ve Günaydın adında dört çocuğu oldu.
Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra, o yıllarda adını duyurmuş bir sanatkâr olarak birkaç kez Çankaya Köşkü'ne çağrıldı. Atatürk’ün emri ile Kur'an-ı Kerim’in savaşla ilgili ayetleri üzerine ordu komutanlarına konferans verdi.
1953 yılında Sultanahmet Câmii ikinci imamlığına tayin edildi.
1955 yılında beyin kanamasına bağlı olararak sol tarafına felç geldi. Son yıllarının Kadıköy Koşuyolu'nda bulunan iki katlı evinde hasta olarak geçirdi. Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde tedavi altında tutuldu fakat 3 Şubat 1961 tarihinde yaşamını yitirdi. 4 Şubat 1961 Cumartesi günü Nuruosmaniye Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra, Topkapı Merkezefendi Mezarlığı'nda toprağa verildi.
(Sadettin Kaynak'ın mezarı)
(Fotoğraf bana aittir)
Sadettin Kaynak'ın Sanat Hayatı: Sesinin güzelliği çok küçük yaşlarında çevresinin dikkatini çekerek ilk musiki derslerine Hafız Melek Efendi'den ilâhi meşk ederek başladı. Darüşşafaka'da musiki öğretmeni olan Kazım Uz'dan nota ve usul dersleri aldı. Şeyh Cemal Efendi ile İlâhi ve fasıl meşk etti.
Besteciğinin ilk yıllarında nota bilmediğinden, bestelerini başkaları notaya alırdı. Sonraları eserlerini kendisi notaya alacak kadar nota öğrendi. Kimseden ders almadan önce bildiği eserleri notaya alarak geliştirdi.
1926 yılında plâk doldurmak üzere Berlin'e, çeşitli tarihlerde Viyana, Paris ve Milano'ya gitti. Bu yolculuğu sırasında ilk bestesini yaptı. Beraber yolculuk ettiği arkadaşı Avukat Şevket Bey'in "Hicran-ı elem sine-i pür" sözleri ile başlayan şiirini Hüzzam Makamında besteledi.
Hicran-ı elem sine-i pür hunumu dağlar Mahrum-ı emel gönlümü dünyaya ne bağlar Öldürdüğünüz aşkı perişanımı gördüm Bir türbe ki ruhum, gelen ağlar, giden ağlar.
Eserlerinde çok zengin bir folklor yapısı göze çarpar. Halk Müziği'nin bölgesel motiflerini derinlemesine incelemiş, şarkı ile türkü arası bir özellik taşıyan üslûbunu kullanarak kendine öz bir form yaratmıştır. O yörelerin özelliği olan uzun havaları ve Hoyrat ezgilerini bazen ritimli, bazen resitatif olarak pek çok eserine yansıtmıştır. Bu gibi eserleri bestelerken yine bu yörelerde çok kullanılan Hüseyni, Gerdaniye, Muhayyer gibi makamları seçmiştir.
Yunus Emre, Karacaoğlan, Emrah gibi değerli halk ozanlarının şiirlerini ustalıkla beslemiş ve anonim halk halk ezgilerini de bu formda bestelemiştir. Kısacası Halk Müziği'ne çeşitli motifler ekleyerek ve Türk Sanat Müziği'nin ilmini bir araya getirerek form oluşmuştur.
Dinî musiki eserleri de besteleyen Sadettin Kaynak, İlâhi bestekârlığında da başarılıdır.
Sadettin Kaynak, tek başına ve Hafız Kemal Efendi ile plak doldurmuştur. Plağa okuduğu ilk eser Mustafa İzzet Efendi'nin Bayati makamındaki Durak'ıdır. (Sadettin Kaynak'a ait kendi ses kayıtları elimde olmasına rağmen, malesef siteye eklemeyi başaramadım.)
Klasik şarkılarında da zengin motiflere rastlamak mümkündür. Sadettin Kaynak bestelerinde, bir şarkı içinde birden fazla usul bulmak mümkündür. Ayrıca musikimizde özel bir yeri olan bestesi "Dertliyim, ruhuma hicranınmı" şarkısında iki makam kullanma özelliği göstermiştir. Bu eseri Segâh makamında başlayıp Nihavent makamı ile bitirmiştir. 1921 yılında film şarkısı olarak bu şarkı usul yönünden de zengin temaya sahiptir. Şarkı serbest başlayıp, düyek ve yürük semai olarak seyir etmiş ve düyek olarak son bulmaktadır. Bu eserin güftesi Vecdi Bingöl'e aittir.
Dertliyim, ruhuma hicranımı sardım da yine İnlerim, şimdi uzaklarda solan gül gibiyim Gecenin rengini kattım içimin matemine Sönen ümit ile gülden güle ömrüm gibiyim
Bahtımın yıldızı sanmıştım seni Sensiz karanlıktır her günüm Leyla Ayrılık mecnuna döndürdü beni Dertliyim dertliyim yürekten Üzgünüm Leyla Ahhhh Leyla
Sevda yaman bir çile Çekenler düşer dile Ayrılık ölüm gibi Giden gelmiyor Leyla Gülüm, yaprağım soldu Gönlüme hazan doldu Bir ömür harap oldu Onu bilmiyor Leyla
Eserlerini bir kısmının güftesi kendine aittir. Özellikle Vecdi Bingöl ve Mustafa Nafiz Irmak güftelerini bestelemesi ile dikkat çekmiştir.
Soldan-sağa : Reşit Gürzap, Lebibe Hanım, Öğrencisi Müzeyyen Senar, Sadettin Kaynak ve Zati Sungur bir arada.
1932 yılında bestelediği o yıllarda Safiye Ayla tarafından icra edilen "Çile bülbülüm çile" şarkısının plak, radyo ve konserlerdeki hakkını Safiye Ayla'ya vermiş ve bu şarkı ile anılır olmuş. Muhayyer makamındaki bu şarkının güftesi de Vecdi Bingöl'e aittir.
Bülbülüm gel de dile Söyle benimle bile Sesini duyur ele Çile bülbülüm çile
Issız yuvanda tektin Çekilmez çile çektin Kim derdi gülecektin Çile bülbülüm çile
Müjde ey güzel kuşum Bahara erdi kışım Gülüyor içim dışım Çile bülbülüm çile | |
|