ne-fer Yönetici
| Konu: Yesari Asım Arsoy 12th Şubat 2011, 18:12 | |
| Yesari Asım Arsoy (1900-1992)
Konya'dan göçedip Drama'ya yerleşen bir ailenin çocugu olarak 1900 yılında Drama’da doğdu.
Asıl adı Mustafa Asım’dır. Sol ellini kullandığı için “Yesâri” sıfatını almış ve " Yesari Asım Arsoy " olarak tanınmıştır. Aile isimleri “Hacıyaşarlar”dır. Bergofça’lı Ömer Lütfi Efendi ile Zübeyde Hanımın oğludur. İlkokul idadi öğrenimini tamamladıktan sonra ailesiyle önce İstanbul’a, sonra 1917’de Adapazarı’na yerleştiler. Çalışma hayatına 1920 yılında Antalya’da bulunan “Loid Triestino” vapurları acenteliğinde kâtip olarak başladı; sekiz ay kadar burada çalıştı. Aynı yılın sonunda ailesi Adapazarı’ndan geri İstanbul’a dönmüştür. Antalya’dan ayrılarak İstanbul’a geldikten bir süre sonra yeni bir iş dolayısıyla İzmit’e gitti. Fehmi Tokay’ın aracılığı ile önce İzmit mâliye dairesine, sonra “Tabacos Tütün Gümrüğü”ne girdi. Burada bir buçuk yıl çalıştı, ardından Galata gümrüğündeki komisyoncularının birinin yanına kâtip oldu. Bunlardan başka muhasebecilik, avukat kâtipliği gibi işler yaptı. Hiçbirinde sürekli olarak çalışmadı. En sonunda bu gibi işleri bırakarak kendisini tamamıyla musiki çalışmalarına verdi. 1954 yılında kısa bir süre için İstanbul Radyosu’nda da çalışmıştır.
Sesi güzel olduğu için çocukluk yıllarında mahallesinin camiinde ezan okurdu. Çok dindar olan babasının “Hafız” olması için yaptığı baskılara rağmen hafız olmadı. Dayısı Hafız Mehmed Efendi’den aldığı dersleri de yarı bıraktı. Musiki çalışmalarına Adapazarı’nda başladı. Önceleri bağlama çalarken, sonra bunu bırakıp Ud çalmayı denedi. Ciddi musiki çalışmalarına ilk hocası “Rehber-i Terakki” okulu öğretmenlerinden Recai Bey ile bando öğretmeni Hikmet Bey'dir. İstanbul'a taşındıklarında Fatih'te oturdular. Komşusu olan Udî Refet, Kemanî Namık, Kanunî Süreyya ve İzzettin Hümâi’den eski eserleri öğrendi.
İzmit’te çalıştığı yıllarda orada Bayındırlık müdürlüğü mühendisi olan Fehmi Tokay ile Zeki Arif Ataergin’i tanıdı, bilgisini ilerletti. Musiki çevrelerine girdikten sonra Hâfız Âşir Efendi, Bahriyeli Şahap, Hafız Osman Efendi, Arap Yaşar gibi ses sanatkârlarıyla ilişki kurdu. Udî Selânikli Ahmed Efendi’den istifadeler sağladı. Anadolu turneleri düzenleyerek sazı ve sesi ile katıldığı programlar yaptı. Sanatta kısırlığa neden olduğu gerekçesi ile 1949 yılında evlendiği Zehra Hanım’dan 1954’de boşandı.
Bestekârlığa 1930’larda başladı. İbnülemin Mahmud Kemal İnal’a verdiği bilgiye göre, 1958 yılı itibariyle iki yüz onbir eser besteledi. Bugün bilinen serlerinin sayısı iki yüz elli civarında olduğu sanılıyor. En tanınmış olanları yüz on kadardır. Bir çoğu unutulmuş ya da koleksiyoncuların elinde kalmıştır.Kendine özgü bir uslûb ve sanat anlayışı ile beste yapmıştır.Plâklara en çok eseri okunan sanatkârlar arasındadır.Ayrıca kendisi de Ud çalarak ya da başka sazların eşliğinde hayli plâk doldurmuştur.Aynı zamanda şiirle uğraşan Arsoy, eserlerinin çoğunu sözlerini kendisi yazmıştır.
• Hüzzam Makamı
- Yar yolunu kolladım - Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır - Dün gece bir şuhun bezmine gittim - Zamanla belki geçer - Ümitlerim hep kırıldı - Yine kalbim coşar ağlar bu gece - Sen olmasaydın eğer - Kalbimi yıllarca sevdaya bağladım
• Uşşak Makamı
- Bir çapkın elinde oyuncak oldum - Bir ince fidansın - Bu yaz geçen günlerimiz hatırımdan çıkmasın - Menekşe gözler hülyalı
• Türkü
- Yar saçların lüle lüle - Adalardan bir yar gelir bizlere - Akasyalar açarken
• Hicaz Makamı
- Sazlar çalınır Çamlıca'nın bahçelerinde
• Suz'Nak Makamı
- Ayrı düştüm sevgilimden
• Nihavend Makamı
- Sahilde o hoş buseleri
• Rast Makamı
- Perişah saçların | |
|