Forumnefer'e hoş geldiniz.

Eğer üye iseniz lütfen giriş yapınız, henüz üye değilseniz ve forumdan tam olarak yararlanmak istiyorsanız bizim topluluğumuza katılabilirsiniz.
iyi Formlar dileriz.
Forumnefer'e hoş geldiniz.

Eğer üye iseniz lütfen giriş yapınız, henüz üye değilseniz ve forumdan tam olarak yararlanmak istiyorsanız bizim topluluğumuza katılabilirsiniz.
iyi Formlar dileriz.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Osmaniye-80

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
maviş
Yönetici
Yönetici
maviş



Osmaniye-80 Empty
MesajKonu: Osmaniye-80   Osmaniye-80 Empty26th Haziran 2010, 03:22

Genel Bilgiler


Osmaniye-80 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=183388&RESIMISIM=80-008


Yüzölçümü: 974 km²
Nüfus: 458.782 (2000)
İl Trafik No: 80



Yukarı Çukurova’da, Ceyhan Nehri’nin doğu yakasında yer alan, alabildiğine geniş hinterlandıyla Osmaniye; Ceyhan Nehri, Hamıs, Karaçay, Kesiksuyu ve Sabun Çayları nedeniyle sulak, hem de Çukurova’yı doğuya bağlayan yolların kavşağında olması nedeniyle işlek bir bölgededir.
Çukurova'ya has zengin tarım toprakları ve geniş ormanları ile şirin bir ildir. Osmaniye; Karatepe, Aslantaş Açık Hava Müzesi ve Antik kentleriyle önemli turizim merkezidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
maviş
Yönetici
Yönetici
maviş



Osmaniye-80 Empty
MesajKonu: Geri: Osmaniye-80   Osmaniye-80 Empty26th Haziran 2010, 03:26

Tarihçe


Osmaniye ‘nin Kısa Tarihçesi



Çukurova’nın doğusunda yer alan Osmaniye ilimiz, binlerce yıl yerleşim görmüştür.Buraların tarihi, bilinen en eski dönemlere kadar uzanmaktadır.Osmaniye ilinin tarihini yazmak için iki farklı tarihsel süreç incelenmelidir. Osmaniye kent tarihi ve Osmaniye ili sınırları içerisinde kalan bölgenin tarihi olarak, iki farklı tarihçe vardır.

Osmaniye’nin kent tarihinden önce, bölge tarihini incelemeliyiz. İlk çağlardan itibaren Hitit, Asur, Pers, Grek, Roma, Bizans gibi devletler ile bazı kavimlerin yaşayışlarına sahne olmuştur. Daha sonra Emevi ve Abbasilerin yaşadığı bu topraklara, Türklerin Anadolu’yu fethi ile 1080 yıllardan itibaren Türk aşiretleri gelmiştir.12 yy. başlarından itibaren bölge Türk yurdudur.

Aslantaş Baraj gölü altında kalan Domuztepe’nin güney ve batı yamaçlarında Neolitik, Kalkolitik, Tunç ve Demir çağlarına ait yerleşimler ortaya çıkarılmıştır.Kadirli ilçesinde bulunan Topraktepe höyük, Taşlı höyük, İspir höyük, Tırmıl höyük ve Cevdetiye beldesinde Karataşlı höyük bulunmaktadır. Yapılacak araştırmalarda bu kadar verimli toprak ve sulak alanların olduğu bölgede, çok sayıda höyük, gün yüzüne çıkmayı beklemektedir.

Akad Kralı Sargon ( M.Ö. 2340 – 2284 ) tarihsel içerikli yazıtlarında Amanus ve Toros Dağlarına, yani Anadolu’nun güneydoğu sınırlarına geldiğinden söz eder.
Sargon’dan sonra bir başka Akad kralı olan Naramsin ( M.Ö. 2260 – 2223 ) de, yazıtlarında Anadolu sınırlarına kadar varan askeri seferler yaptığını anlatmaktadır. Boğazköy Naramsin Tabletlerinde “Sedir Ağacı (Amanos) kralı İskuppu” adı geçer.

M.Ö 3. bin yılı Mezopotamya kaynaklarında “Amanum”, Hitit imparatorluk devri tabletlerinde “Amana”, M.Ö. 4 – 7 yy. Asur yazıtların da “Hamanu”, Klasik çağ kaynaklarında “Maurun Oros”, Haçlılar devrine ait batı kaynaklarında “ Montana Migra”, İslam devri kaynaklarında ise “ Cebel’ül lukkam” olarak kaydedilen bölge; halkın Gavur dağları dediği, coğrafyacıların adlandırması ile Amanos’lardır.

Gökçedam köyü, Hemite kalesinin 500 m güneyindeki kayalıklara işlenmiş Kral kabartması ve Babaoğlan kalesinin 300 m. uzağındaki tepede şaha kalkmış at üzerindeki kişi ve onun karşısında dua eder vaziyetteki kişi betimlemeleri, Hitit kral kabartmalarına benzemektedir. Hitit yazılı kaynaklarında bu bölge kralları ve halkından sıklıkla söz edilir.

Geç Hitit Kent Krallarından Asativata ( M.Ö. 8 yy.) Karatepe’de bir sınır kalesi kurmuştur.M.Ö. V. ve IV yy. Anadolu’ya egemen olan Persler, Çukurova’nın doğusuna da egemendiler.M.Ö. IV. yy. sonu ve M.Ö. I yy. ortaları arasında bölgede hakim güç Seleukoslardır.M.Ö. 333’de Büyük İmparator İskender IV. Dariusu Dörtyol ovasında yenmiştir. Kaya mezarları, nekropol alanları, Kalelerin bazılarının temellerindeki taş malzeme ve duvar işçiliği ile ortaya çıkan mimari öge kalıntıları Helenistik dönemde de buraların yerleşim gördüğünü gösterir.

Amanos Kilikya’sında Prokonsüllük yapmış olan, meşhur hatip ve devlet adamı Çiçero’nun M.S. 51’ de yazdığı mektupta da Amanos’lardan bahsedilmektedir.Roma İmparatoru Mark Antony ( M.Ö. 39 – 31 ) tarafından yerel kral seçilen Tarkandimotos’un kurduğu ve başkent yaptığı Hierapolis-Kastabala kenti ile, Kadirli ilçesinin üzerine kurulduğu Flaviopolis kenti Roma dönemi eserlerindendir.

M.S. 260 yılında bölgeyi Sasani Kralı I. Şapur ele geçirmiştir. M.S. 380 yılında Roma’ya başkaldıran Isaurialı Balbinos’un kontrolüne geçmiştir.
524 yılındaki depremde tüm Kilikya kentleri tahribata uğramıştır. 561 yılında İmparator Justinianus zamanında ikinci bir deprem Kilikya’da ki tüm kentleri yerle bir etmiştir. Bunun ardından çıkan veba salgını kentlerde ve kırsal alanda büyük can kaybına yol açmıştır.

M.S. 7 yy.dan itibaren Anadolu’yu Arap devletlerinin elde etme tutkusu oluşmuştur. Bu dönemlerde Avrupa’dan gelen tamamı farklı milletlerden, ama, Hırıstiyan olan Haçlılar ile, Emevi, Abbasi ve Türkler arasında bu bölgede büyük savaşlar yaşanmıştır. Abbasi Halifesi Harun Reşit döneminde bölgedeki önemli kale ve yerleşim yerleri yeniden yaptırılmış ve onarılmıştır.

Selçuklular zamanında Anadolu’ya gelen Türklerden bir kısmı Adana ovasına inmiş ve daha sonra Haraz mevkiinde ilk kez köy olarak Osmaniye’yi kurmuşlardır.

M.S. XI ve XII yy. da bölgeye bir dönem Haçlılar hakim olmuştur. M.S. XIV yy başlarına kadar yerel Ermeni kralları bölgede hüküm sürmüştür.

M.S. 1332’den sonra bölge tamamen Memlüklerin kontrolündedir. 1352’de Ramazanoğulları beyliğinin, 1517’den sonra da Osmanlı devletinin yönetimine geçmiştir. Buralara hakim olan aşiret beylikleri, sancak halinde teşkilatlandırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman devrinde ise bu sancak, Üzeyirli adıyla önce Zülkadriye eyaletine, sonraları da Halep eyaletine bağlanmıştır.

19 yy. başında Kavalalı Mehmet paşa bu yöreyi ele geçirmişse de, 1840’da Kütahya Anlaşmasıyla tekrar Osmanlılara geri verilmiş ve Adana eyaletine bağlanmıştır. Osmaniye’nin kent tarihçesi 1865’ten sonra başlar.

Merkezi yönetimin otoritesini kurmak, gezgin halde bulunan, merkezi hükümeti tanımayan, vergi ve asker vermeyen aşiretleri iskan ederek, disiplin altına almak için 1865 de Fırka-ı İslahiye adlı bir askeri kuvvet oluşturulmuştur. Cevdet Paşa vezir payesi ile bölgeye tayin edilmiş ve fırka-i İslahiye onun emrine verilmiştir. O sırada Adana’ya bağlanan Payas sancağının merkezi 1877 ‘de Yarpuz’a nakledilmiş ve arazinin verimli olmasından ötürü de Gavur Dağına Cebel-i Bereket ( bereket dağları) adı verilmiştir. Payas ve Osmaniye kazaları da bu sancağa bağlanmıştır.2. Meşrutiyetin ilanından sonra sancak merkezi Osmaniye’ye nakledilmiştir.

1. Dünya savaşının sonunda yenilen Osmanlı Devletinin topraklarının bu bölümünü Fransızlar işgal etmiştir. İşgale direnen halk ve ağır kayıplar veren Fransızlar, Türkiye ile 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşmasını imzalayarak bölgeyi terk etmeye başlamışlardır. 7 Ocak 1922 ‘de Osmaniye’den çekilerek geldikleri gibi geri gitmişlerdir.

Bu sebeple her yıl 7 Ocak Osmaniye’nin Düşman işgalinden Kurtuluş Günü olarak kutlanmaktadır.Cebelibereket Sancağı, 1877 yılında Gavur dağlarının asayişini sağlamak için kurulmuştur. 30 yıl Yarpuz’ da, 15 yıl da Osmaniye’de konuşlandırılmıştır. 1923’de Cumhuriyetin ilanı ile Sancakların vilayete dönüştürülmesi nedeniyle “ Cebelibereket Vilayeti” adını almıştır. 1 Haziran 1933’de nedeni bilinmeyen tasarrufla ilçe haline getirilmiş ve Adana’ya bağlanmıştır.

3 Kasım 1996 tarihinde yapılan mahalli idareler ara seçimleri öncesinde, il olması gündeme gelmiş, TBMM’ de 23 Ekim 1996 tarihinde yapılan oylamada il olması karara bağlanmış, 28.10.1996 gün ve 22801 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 24.10.1996 gün ve 4200 sayılı kanun ile yeniden il olmuştur.

Tarih Boyunca Anadolu


Anadolu; iklimi, akarsuları, ormanları, madenleriyle tarihin her döneminde cazibe merkezi olmuş; birçok devlet bu topraklara sahip olmak için birbirleriyle savaşmışlardır. Bu nedenle Anadolu pek çok istilâ ve savaşlarla şahit olmuştur. Tarihin akışı içerisinde Hititler, Asurlar, Persler, Romalılar, Bizans ve Türkler Anadolu’ya sahip olmuşlardır. 1071 Malazgirt Savaşı öncesi Anadolu Toprakları, Bizans hâkimiyeti altındaydı. 1015 yılından itibaren Büyük Selçuklu Sultanlar Tuğrul ve Çağrı Beyler, Anadolu üzerine Türk akınları başlattılar. Bu akınlar keşif amaçlıydı. Bu akınlar Malazgirt Savaşlarına zemin hazırlamıştır. 1071’de Büyük Selçuklularla Bizans arasında yapılan Malazgirt Savaşlarını Selçuklu Türkleri kazanmıştır.

Türklerin Osmaniye’ye Gelişi

Türkler Çukurova’ya, Osmaniye’ye 7. yy.da Abbasi ordularıyla gelmişlerdir. Harun Reşit’in uçbeyi Faraç Bey bölgede kaleler ve yerleşim birimleri kurmuştur. Daha sonra Bizanslılar bu toprakları Müslümanlardan geri almıştır. Osmaniye, Malazgirt Zaferi’nden sonra Türklerin hâkimiyeti altına girmiştir. Büyük Selçuklu Sultan Alparslan döneminden itibaren izlenen fetih ve iskân siyaseti Anadolu’nun Türkleşmesi ve islamlaşmasını sağlarken Anadolu da baştan sona imar olmuştur. Şehirler, kasabalar köyler kurulmuş, yollar, köprüler, camiler, medreseler yapılarak Anadolu’ya Müslüman Türk mührü vurulmuştur. Bu zaferden hemen sonra Anadolu’ya pek çok Türkmen boyu gelmiştir.

Osmaniye’ye Haçlı Seferleri

1097 yılında başlayan Haçlı Seferleri nedeniyle Çukurova bölgesine yerleşmiş olan Türkmen boyları Çukurova’yı terk etmek zorunda kaldılar. I. Haçlı Seferi Ermenilerin Çukurova’yı ele geçirmelerine sebep oldu. Ermeniler Çukurova’da Sis (Kozan) merkezli bir Prenslik kurdular.


Kilikya Ermeni Prensliği 12. yy.da kısmen Çukurova’ya hâkim oldu. Selçukluların Haçlılarla ve Moğollarla uğraşması Ermenilere böyle bir şans tanımıştır.


Memluklular Dönemi (1250–1517)

Bir süre sonra Mısır’da hüküm süren Memluklular Türkmen güçlerin de desteği ile Çukurova topraklarını Ermenilerden geri almış; böylece bölgenin yeni sahibi Memluklular olmuştur.


1256 Moğol saldırısı Anadolu’da pek çok yara açtı. Ancak; bu saldırılar Anadolu’daki Türk nüfusunun artmasını sağladı. Memluk Sultanı Baybars bunları Antakya ile Gazze arasında bulunan topraklara yerleştirdi, beylerine dirlikler verdi. Bu Türkmenlerden yararlanan Sultan Baybars, 1266, 1273, 1275 yıllarında Çukurova’ya büyük akınlar düzenledi. Türkmen nüfus Çukurova’yı doldurmaya başladı. Memluklular döneminde Osmaniye’ye ve çevresine büyük Türk göçleri olmuştur. Kınık, Bayat ve Yüreğir aşiretleri Osmaniye ve çevresine yerleşmiştir. 12. yy.ın sonlarında O¤uz Boyları’ndan daha önce Antakya - Gazze arasına yerleştirilen Halep bölgesindeki 40 bin Türkmen Osmaniye ve çevresine iskân edilmiştir. 1517 yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sonucu Memluklu Devleti’ne son verilerek Çukurova toprakları Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir. Yavuz Sultan Selim bir müddet Osmaniye’de kalmış ve Savrun Vadisi’nde de kaplan avlamıştır.


Osmanlı Memluk Mücadelesi

Kınık Nahiyesi (1517–1696)

Bazı araştırmacılara göre; Kınık nahiyesinin bugünkü Toprakkale ilçesi çevresinde olduğu yönünde önemli bulgular vardır. Kınık nahiyesi Payas (Üzeyir) sancağına bağlı olarak 1490–1500 yılında kurulmuştur. Halkı Kınık boyundandır. Halkının tamamı Türk ve Müslüman’dır. Kasabanın kurulduğu yıllarda Kınık boyunun başında Göç Eri Hamza Bey bulunmaktadır. Kasabanın Kınık nahiyesi adıyla ayrı bir kanunnamesi de vardır. 1572 yılından sonra bir daha nüfus ve arazi tahriri yapılmadığı için kasabanın ne zaman harap olduğu ve terk edildiği bilinmemektedir. 19. yy.da Osmanlı Devleti merkezi otoritesini yitirmeye başlamıştır. Bu dönemde Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Osmanlı Padişah II. Mahmut’a karşı başlattığı mücadelede üstün gelmiş, Çukurova toprakları Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa’ ya bırakılmıştır. (1833–1840). 1840 yılında imzalanan Londra Antlaşması ile bölge yeniden Osmanlı hâkimiyeti altına girmiştir.


Osmaniye Kazas› (1865–1905)

Osmanlı Devleti’nde 19. yy.ın son çeyreğinde merkezî otorite tamamen bozulmuş, Osmaniye ve çevresinde asayişi yeniden sağlamak ve aşiretleri itaat altına almak amacıyla Derviş Paşa komutasında Fırka-i İslâhiye adı altında bir birlik görevlendirilmiştir. Derviş Paşa önce, Hatay ve çevresini iskân etmiş daha sonra da Osmaniye ve çevresine gelerek yöredeki aşiretleri Hacıosmanlı Köyü ve civarına iskân etmiştir. "Yeni Vilayetler Nizamnamesi"ne göre 1866 yılında bu bölgedeki yerleşim birimi Osmaniye kazası olarak teşkilatlandırılmıştır. Bu kazaya Ulaşlı, Tecirli, Cerit, Karayiğit ve Ağyazı nahiyeleri bağlanmıştır. Osmaniye kazası bu şekilde Payas (Üzeyir) Cebel-i Bereket Sancağı’na ve o da Halep eyaletine bağlanmıştır. Payas Sancağı 1874’te Yarpuz’a taşınmış ve Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı adını almıştır.

Payas, Hassa, Bulanık (Bahçe) ve Yarpuz Kazalar› Cebel-i Bereket sancağına bağlanmıştır.


Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı (1905-1924)

II. Meşrutiyet ile Osmaniye Cebel-i Bereket Sancağı Yarpuz’dan Osmaniye merkeze taşınmıştır. Yukarıda adı geçen idari yapı 1924 yılına kadar devam etmiştir. Sancak merkezinin Osmaniye’ye taşındığı sırada Osmaniye nüfusu 7000 civarındadır. Osmaniye her dönemde değişik kavimlerin işgal ve istilasına uğramıştır. En son 1. Dünya Savaşı’ndan önce İngiliz, sonra da Fransızların işgaline uğramıştır. Ankara Antlaşması’ndan sonra Fransızlar 7 Ocak 1922 ‘de Osmaniye’den çekilmişlerdir.




Osmaniye Vilayeti (1924–1933)

Cumhuriyetin ilan› ile idari yapılanma yeniden şekillenmiş ve Osmaniye kazası, vilayet yapılmıştır. Bu tarihlerde Osmaniye’nin nüfusu 10.000 dolaylarındadır.




Osmaniye Kazası (1933–1996)

1 Haziran 1933 yılına kadar vilayet olan Osmaniye bu tarihte kazaya dönüştürülerek Adana iline bağlanmıştır.


Yeniden Vilayet

24.10.1996 gün ve 4200 sayılı kanunla il statüsüne yeniden kavuşmuştur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
maviş
Yönetici
Yönetici
maviş



Osmaniye-80 Empty
MesajKonu: Geri: Osmaniye-80   Osmaniye-80 Empty26th Haziran 2010, 03:28

Coğrafya

OSMANİYE


Osmaniye-80 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=93730&RESIMISIM=karatepe_barajgolu


Osmaniye, Akdeniz Bölgesinin doğusunda yer alır. Batıdan kuzeye doğru Orta Toroslar, doğu ve güneydoğu kesiminde Amanos (Gavur) dağları yükselir. Doğuda Gaziantep, güneyde Hatay, batıda Adana, kuzeyde ise Kahramanmaraş ile çevrilidir.
Etrafını çevreleyen dağlarda irili ufaklı onlarca yayla bulunmaktadır.
Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü Osmaniye'de, yine Akdeniz bitkilerinin tamamına yakınını görmek mümkündür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
maviş
Yönetici
Yönetici
maviş



Osmaniye-80 Empty
MesajKonu: Geri: Osmaniye-80   Osmaniye-80 Empty26th Haziran 2010, 03:29

İLÇELER

Düziçi İlçesi

Osmaniye-80 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=183371&RESIMISIM=aaaa

Tarihi

İlçede yapılan tarihi kazılarda Hitit uygarlığına ait eserlere rastlanmıştır. Bugünkü Haruniye, yeni ismi ile Düziçi, Büyük Abbasi Halifesi Harun Reşit’in uç beyi olan Faraç Bey tarafından 699 yılında kurulmuştur.

Düziçi bölgesinin 8. asırda adı, Maraş ile Anazarbus arasında bulunan Şuguru Saimiye idi. Eski ismi ile Harunabat olan Haruniye, ismini Büyük Abbasi Halifesi Harun Reşit’ten almaktadır.

Haruniye sırasıyla Bizanslılar, Hamdaniler, Haçlılar ve Selçuklular idaresinde kalmış olup, 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. I.Dünya Savaşından sonra Fransız ve İngilizler tarafından işgal edilmiş ve halkın vermiş olduğu mücadele sonucunda 28 Mart 1920’de hürriyetine kavuşmuştur.

Coğrafi Konumu:

Düziçi ilçesi kendi ismini aldığı Düziçi ovasının kenarında kurulmuş olup, etrafı dağlarla çevrilidir. Yeryüzü bakımından Düziçi ovasının dışında her yer dağlık ve engebedir. İlçenin yüzölçümü 460.90 km2 dir. Doğal bitki örtüsü maki olup 700-800 metreden sonra çam ve yayvan yapraklı ağaçların oluşturduğu ormanlarla karşılaşılır. İlçenin kuzey ve batısını çizen Ceyhan nehri en büyük akarsuyudur. Diğer önemli akarsu ise Sabun çayıdır. Ayrıca Kızılca, Deliçay, Bağlama, Üzümlü ve Çamiçi dereleri de bulunmaktadır. İlçenin kuzey-batısında Kadirli,kuzeydoğusunda Kahramanmaraş ilinin Andırın ilçesi, doğusunda Amanos Dağları ve Bahçe ilçesi, güneybatısında ise Osmaniye ili ile çevrilidir.

Turizm Değerleri:

Osmaniye il merkezine 32 km mesafede olan Düziçi ilçesindeki önemli yapılar Harun Reşit kalesi, Saman kalesi ve Kurtlar kalesidir. Düldül dağı eteğinde Haruniye kaplıcası ilçenin en önemli termal turizm merkezidir.


Bahçe ilçesi

Osmaniye-80 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=183372&RESIMISIM=2

Tarihi:

MÖ 1000 yıllarında Karkamış eyaletine bağlı bir ileri kale harabesi üzerine kurulmuş olan ilçe, ilk çağlardan beri çeşitli ulusların askeri karakolu görevini de yapmıştır. Sümerlerden sonra Pers ve Roma devletleri arasındaki savaşlarda muhariplerin uğrak yeri olmuş; Roma imparatorluğunun parçalanmasından sonra MS 640 yılına kadar Bizans idaresinde kalmıştır. Bu tarihten sonra bir süre Arap ve Abbasi hakimiyetinde bulunmuştur. Daha sonraları Halife Harun Reşit devrinde İslam idaresine geçmiştir. Bir ara Mısır idaresinde kalmışsa da (1335), 1523’te Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferiyle Osmanlı topraklarına katılmıştır. Kasaba, 1850 tarihinde Maraş sancağına bağlı Kızılyer, diğer adı ile Bulanık Bahçe adı altında mütesellimlikle idare edilmiştir. İlk mütesellim Türkmen adında bir aşiret reisidir. Bunların beylerine, Fettahlıoğulları denilmektedir.

1871 yılında Maraş sancağına bağlı kaza haline getirilmiş, 1878’de Adana vilayetinin Cebel-i Bereket sancağına (şimdiki adı Osmaniye) bağlanmış ve ilçeye bugünkü ismi verilmiştir .

Coğrafi Konumu:

Osmaniye’ye 34 km. uzaklıkta bulunan ilçenin önemi, Çukurova’yı doğuya bağlayan Gavurdağı geçidi üzerinde olmasındandır. Arazi yapısı genel olarak engebeli olup, rakım 630 metre yüzölçümü 92 km2 dir.

İlçenin dağlık bölgelerde kurulması, nüfus artışını engellemiştir. Yayla havasına sahip Bahçe ilçesi küçük, şirin ve ismine uygun yeşilliklerle kaplı bir yerleşim birimidir. Coğrafi konumu, iklimi ve suyunun memba karakterli olması nedeniyle turizm bakımından güzel yerlerden biridir. TEM oto yolu, D- 400 karayolu ve İstanbul-Bağdat demiryolu hattının ilçe merkezinden geçmesi, ilçe için büyük bir avantajdır.

Turizm Değerleri:

İlçedeki başlıca tarihi eserler bir cami ile iki kümbettir. Bahçe ilçe merkezi Atatürk meydanında bulunan caminin kitabesine göre Ağcabey isimli kişi tarafından 809’da yapılmıştır. Diğer taraftan bugün yarı ahşap olan caminin kargir kısımlarının Dulkadiroğullarından Alaü’d Devle zamanında (1489-1490) yapılmış olduğu ileri sürülmektedir. Gerçekten de bugünkü caminin gösterişli minaresi, eserin, daha eski bir tarihe ait olduğunu göstermektedir. Bahçe ilçesi dışında ve istasyon yakınında bir mezarlık içindeki iki türbeden biri Ağcabey’e, diğeri ise ailesine aittir. Türbelerin her ikisi de kare planda etrafı açık ve üzeri kubbelidir.

Hasanbeyli İlçesi

Osmaniye-80 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=183373&RESIMISIM=1

Tarihi:

İlçenin ve yörenin tarihi 5 ila 7 bin yıl öncesine dayanır. Bu bölgede Elamlar, Sümerler, Babil, İyonlar, Mısırlılar, Finikeliler, Etiler, Romalılar ve Osmanlılar yerleşerek uygarlıklar kurmuşlardır. Bu uygarlıklara ait kale ve örüleri mevcuttur.

Orta ve Yeni Çağda sık sık Doğudan ve Batıdan göç ve akınlarla bu güzel yerleşim yerine kimse yerleşememiş, dağlık ve ormanlık alanlara çekilmişlerdir. İlçeye Malatya’dan gelen Fettahlı ailesi, Ferizeoğulları ve Kocabeyler’den sonra çevre köylerden gelen insanlarla nüfus artmaya başlamıştır.

1917 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, önce İngilizler iki ay gibi kısa bir süre sonra yerlerini Fransızlara terk etmişlerdir. İşgalden yararlanan Ermeniler şımarıklık yaparak Türklere saldırmaya başlamışlardır. Cumhuriyetin kurulmasıyla Ermeniler sürgüne gönderilmiştir.

Önemi :

İlçenin önemi, Çukurova’yı doğuya bağlayan Nurdağı geçidi üzerinde bulunmasıdır. Amanos dağının (Gavur dağları) doğu yamaçları üzerinde kurulu olan ilçenin doğusunda Fevzipaşa kasabası ve İslahiye ilçesi bulunmaktadır. Belli başlı Gökçedağı, Şimşek tepesi ve Göktepe bulunmaktadır. Batısında Osmaniye ili ve Hacıdağı vardır. Kuzeyinde Bahçe ilçesi, Kuzeybatısında Düziçi ilçesi ile çevrilidir.

İlçe merkezi Osmaniye ile 35 km uzaklıktadır. Bitki örtüsü fundalık, çam, meşe ve demircik ağaçlarından oluşmaktadır.
İlçe Belediyesi 1975 yılında kurulmuştur. 4 mahalle muhtarlığından oluşmaktadır. İlçenin genel olarak yerleşim durumu engebeli arazi üzerinde olup, çeşitli meyve ağaçları ve ormanlıklarla çevrilidir.

İlçe 26.10.1996 tarih ve 4200 sayılı kanunla ilçe konumuna alınmıştır

Ekonomik Durumu :

İlçenin ekonomisi tarıma dayalıdır.Tarım sektöründe halkın iştigal konusu tahıl, meyve ve sebze üretimidir. 50 bin dönüme yakın tarıma elverişli arazi bulunmaktadır. Bunu 20 bin dönümü sulu, 30 bin dönümü susuz arazidir. Tarım alanının %80’ı tarla alanı, %20’si sebze ve meyve alanıdır. Tarım ön planda olduğundan sürü hayvancılığı yapılmaktadır. Sürü hayvanları olarak keçi ve koyun bulunmaktadır.Besi hayvanı olarak sığırcılık yapılmaktadır.

Turizm Değerleri :

İlçe sınırları içerisinde 2 tane tarihi kale bulunmaktadır. Karafenk kalesi Hürriyet Mahallesi, Karafenk semtindedir diğeri ise bu gün tek duvar halinde kalmış bulunan Hasanbeyli kalesidir. İlçe Merkez Mahallesi Kalpınar mevkiinde 1 tane mezar mağara bulunmaktadır. Mağaraya Çan çan Mağarası denilmektedir. 2 katlı yapılı 1901 tarihinde yapılmış olan tarihi bir ev bulunmaktadır. Bu ev Kültür Bakanlığınca koruma altına alınmıştır. İlçede belli başlı 3 yayla bulunmaktadır. Almanpınarı, Tutlupınar ve Başpınar yaylalarıdır. 1994 yılından bu yana geleneksel olarak Karakucak güreşleri yapılmaktadır. Ayrıca Kiraz Festivali ve 1995 yılından bu yana yivsiz tüfekle atıcılık müsabakaları yapılmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
maviş
Yönetici
Yönetici
maviş



Osmaniye-80 Empty
MesajKonu: Geri: Osmaniye-80   Osmaniye-80 Empty26th Haziran 2010, 03:29

Kadirli İlçesi

Tarihi :

İlçenin 3000 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Adını “Kars-zül Kadiriye” isminden almıştır. Tarihi eserler yönünden zengin bir mirasa sahiptir. Şehir içerisinde Roma, Bizans ve Türk dönemlerinin izlerini taşıyan Ala Cami bulunmaktadır. M.S.2. yy da Romalılar döneminde inşa edilen tapınak daha sonra Bizanslılar tarafından kilise olarak tadil edilerek kullanılmış, son olarak 1489 yılında Dulkadiroğulları zamanında bir minare eklenerek camiye çevrilmiştir.

İlçe sınırlarında 21 km güneydoğuda bulunan Karatepe’de son Hitit çağından (M.Ö.7.yy) kalma taş kitabe ve heykeller bulunmaktadır. Hükümdar Asitavata tarafından kurulan kalede bulunan Finike çivi yazısı ve bunun tercümesi olan Hitit hiyeroglif yazısını taşıyan kitabeler günümüze kadar iyi korunmuş durumda değerli belgelerdir. Daha sonra Aslantaş Barajı yapılmış, Karatepe göl kenarında çamlar arasında bir açık hava müzesi halini almıştır. Ayrıca Milli Park olan Karatepe, bahar ve yaz aylarında bölgesel piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca buraya yakın Kızyusuflu köyünde Karatepe kilimleri dokunmakta olup, kilimler ulusal ve uluslar arası büyük öneme sahiptir.
Coğrafi Konumu :

İlçe yukarı Çukurova’nın kuzeydoğusunda kurulmuş şirin bir yerleşim merkezi olup, Adana’ya 105 km. Osmaniye’ye 46 km. mesafede bulunmaktadır. Denize uzaklığı 60-70 km, denizden yüksekliği 95 m.dir. İlçenin doğusunda Andırın, Batısında Kozan, kuzeyinde Saimbeyli, güneyinde Osmaniye ve Ceyhan bulunmaktadır. Kadirli ana ulaşım şebekelerinden biraz uzakta kalmakta ise de Adana, Osmaniye ve Mersin’de ki çeşitli ulaşım imkanlarından yararlanabilmektedir. En yakın hava limanı ise Adana’da bulunmaktadır.
Turizm Değerleri :

Kadirli’de konaklama yeri olarak Sülemiş Turistik Tesisleri ve şehir içindeki küçük oteller bulunmaktadır. Sülemiş Turistik Tesisleri yüzme havuzu, oteli, barı ve lokantasıyla hizmet vermektedir.İlçe içindeki Kokar kaplıcaları da şifalı sularıyla hizmet vermektedir. Şehrin kuzeyinde olup, 15 km. mesafede bulunmaktadır. Çeşitli cilt hastalıklarını tedavi edici özelliği bulunmaktadır. Gezi ve mesire yeri olarak ilçe içindeki Sülemiş Çamlığı, Maarif Ormanlığı ve Karatepe Milli Parkı bulunmaktadır. İlçede Maksutoğlu yaylası, Yoğunoluk yaylası, Bağdaş yaylası, Elmacık ve Savrun Vadisi yaylaları ve yeni kurulmakta olan Akarca yaylası bulunmaktadır. İlçede her yıl Karakucak Güreş Festivali düzenlenmektedir.


Sumbas İlçesi

Tarihi

Kadirli ile Kozan arasında bulunan ve eski Kars-ı Zülkadiriye Coğrafyası içerisinde yer alan “Sumbas Bölgesi” yalnız Kadirli ve Kozan değil tüm Kilikya tarihinde çok önemli bir yer tutmaktadır.

Zira Kapadokya Kilikya geçidinin yukarı ovadaki ilk duraklarından biri olan Sumbas tarih boyunca Kilikyanın en hareketli yerlerinden biri olmuştur.Bir çok Hükümdarın,Kumandanın ve Beyin konakladığı,kavga tuttuğu Sumbas tarihi bakımından Anadolu tarihiyle eşleşmekte,Anadolu’da bulunan nice uygarlık izlerini bağrında taşımaktadır. Sıtır ve Çem (Kalayvannos) kaleleri; Cennetler ve diğer harabeler,höyükler,mağaralar,mağara mezarlar,kesteliler (tek kişilik mezarlar), şişeler,cereler ve cam kırıkları bu tarihi zenginliğin en belirgin kalıntılarıdır.

Hititler M.Ö. 1750 yıllarında Kayseri üzerinden Kilikya’ya indiler.Hitit Kralı Tuthalis Sis,Anavarza ve Sumbas’ı kendi topraklarına katarak doğuya yöneldi. M.Ö. 1750’den 1190’a kadar Hitit hakimiyetinde kalan Sumbas zaman zaman Kilikya ve çevresinde kurulmuş olan Kızvatna,Kue ve Donunalar gibi Devletçiklerin de hakimiyetinde kaldı.M.Ö.860 yıllarında Kilikya’ya Asurlular hakim oldu.

M.Ö. 612 yılında Anavarza’yı kendilerine başkent yapan Kilikyalılar Sis’ten Kapodokya’ya,Sumbas’tan Karatepe’ye kadar uzanan alanı 200 yılı aşkın süre ellerinde tuttular. M.Ö. 401 yıllarına doğru İran’lılar (Persli’ler) Kilikya Krallığını kendilerine bağladılar. M.Ö. 333’te Payas dolaylarında İskender’e yenilerek Kilikyayı terk ettiler . M.Ö. 100 yıllarına doğru Romalılar Kilikya’ya girdiler ve varlıklarını hissettirmeye başladılar. Ancak tam hakimiyetleri M.S. 375’lerde sağlanmıştır.

67 Yılında Flavyapolis (Kadirli) şehrini kuran Romalılar Sumbas’ın gelişmesi için gereken yatırımları yaptılar. Eski Sumbas Camiinin yerinde ve çevresinde yoğunlaşan bu yatırımlar idari,askeri binalar,manastır,konaklama yeri ve barınaklardan oluşmaktaydı. 636’larda başlayan İslam akınları karşısında dayanamayan Romalılar 758’lere doğru Kilikyayı Abbasilere bırakmak zorunda kaldılar.

Abbasiler 750 yıllarında meydana gelen zelzelenin Sumbas’ta yaptığı tüm yıkıntıları tamir ederek Horasan’dan getirdikleri çiftçi ve mücahit Türkleri Çukurova’ya yerleştirdiler.

Yöremizin ve İlçemizin adı olan Sumbas ismi Horasanlı Türklerden kalmıştır. Zira Sumbas bir Horasan nehri olan ve Hazar’a dökülen Atrek nehrinin en büyük koludur. Yöremizde 200 yıldan fazla kalan Horasanlı Türkler 969 yılında Bizans Hükümdarı Nikoforos’un Kayseri üzerinden Sumbas ve Anavarza’ya inmesi ile Sumbas ve çevresini terk etmişlerdir.

Anadolu Selçuklu Devletini kuran Kutalmış oğlu Süleyman Bey 1082’de Sumbas ve çevresini topraklarına kattı. 1100 yıllarına doğru Danişmentliler (Yağı- basanlar) bölgenin hakimi oldular.

Anadolu Selçuklu Devletini kuran Kutalmış oğlu Süleyman Bey 1082’de Sumbas ve çevresini topraklarına kattı.1100 yıllarına doğru Danişmentliler (Yağı- basanlar) bölgenin hakimi oldular.

1178 yılında Danişmentlileri ortadan kaldıran Selçuklular Sumbas ve çevresine ikinci defa hakim oldular. Bu hakimiyetleri Kösedağ Savaşına (1243) kadar devam etti. Selçukluların Kilikyada hakimiyetlerini kaybetmeleri üzerine burada bulunan Türk ve Müslüman unsuru koruma görevi Memluklulara düştü.
Dulkadirli Karaca Bey 1350 yıllarında Kadirli ve Sumbas topraklarını kendi ülkesine katmıştır. Tüm Dulkadirli elinde olduğu gibi; Kars ve Sumbas’da da Dulkadirli hakimiyeti 1350’den 1522’ye kadar devam etmiştir. 1522’de Osmanlılar Dulkadirli Beyliğini ortadan kaldırdılar. Kars-ı Zülkadiriye toprakları zamanla Sumbas ve Karamanlı olmak üzere iki bölgeye ayrılmıştır. Aralarında Savrun çayının sınır olduğu bu iki bölgeden Karamanlı’yı önce Latifoğulları sonra da Kerimoğulları yönetti. Sumbas bölgesini ise Gökvelioğulları kendilerine merkez yaparak idare ettiler. İki merkezden yönetilen Kars-ı Zülkadiriye 1865 Fırka-i Islahiye hareketi ile yeniden tek merkezden idare edilmeye başlandı.

Dulkadirliler ve Osmanlılar döneminde Savrun, Mekelkin, Hacın, Mağara nahiyelerine merkezlik yapan tarihi Sumbas Nahiyesi Cumhuriyet döneminde iki köylük bir yer durumuna gelmiştir. Kızılömerli, Çaygeçit , Küçükçınar, Hamoğlu (Yazıboyu) köylerinde yaşayan halk eski Karaömerli köyünden ayrılarak şimdiki yerlerine göç etmişler ve ayrı muhtarlık kurmuşlardır. Halk dağılınca Karaömerli ve Araplı köyleri (Şimdiki Sumbas) eski hareketliliğini kaybetmiş Kadirli İlçe merkezi gelişmiştir. Cumhuriyet döneminde Kadirli İlçesine bağlı iki köy olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.

1992 yılında bu iki köy birleşerek Belediye teşkilatı kurdular. Belediyeye isim olarak tarihi SUMBAS ismini verdiler.24.10.1996 yılında 4200 Sayılı Kanunla Osmaniye’nin İl olmasıyla birlikte Sumbas İlçe statüsüne kavuştu.

Turizm Değerleri :

İlçe merkezinde koruma altına alınmış ve restorasyon projesi hazırlanmış bulunan Sumbas eski camii bulunmaktadır. İlçeye bağlı Mehmetli beldesinde Mehmetli Barajı ( Kesiksuyu Barajı ) olup bu baraj çevresinde Alabalık tesisleri bulunmaktadır. Ayrıca Akçataş köyü Sumbas Çayı’nın çıktığı yer içerisinde Alabalık üretim tesisi olup halka hizmet vermektedir. İlçeye uzaklığı 15 km dir.
Tarihi yerleri :

Sumbas eski camii, Cem Kalesi Armağanlı köyündedir. Sumbas’a uzaklığı 5 km dir. Diniker Kalesi Akdam köyündedir. Sumbas’a uzaklığı 5 km dir. Yaylaları Bağdaş yaylası ve Yirce yaylasıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
maviş
Yönetici
Yönetici
maviş



Osmaniye-80 Empty
MesajKonu: Geri: Osmaniye-80   Osmaniye-80 Empty26th Haziran 2010, 03:30

Toprakkale İlçesi

Osmaniye-80 Resimgoster.aspx?DIL=1&BELGEANAH=183385&RESIMISIM=ss

Tarihi:

Toprakkale ilçesi kökleri çok eski çağlara dayanan uygarlıkların yaşamış olduğu Çukurova’da kurulmuştur. Tarihi gelişimi Çukurova tarihi ile paralel özellik gösterir.
Çukurova’ya ilk gelen kavim Luviler’dir. Milattan önce 17-16. yüzyılda Çukurovalılar güneydoğudan gelen göç dalgalarından korunmak için bir krallık kurmuşlardır. Geçmişte Kizvatno diye anılan bu krallık, M.Ö. 12. yüzyılın sonlarında Hitit devleti ve denizci kavimler tarafından çökertildiği halde o kargaşalıktan sıyrılmış ve Que adı ile tekrar ortaya çıkmıştır. M.Ö. 7. asrın 1. yarısında Çukurovalılar, Asurlulara yenilmelerine rağmen karamsarlığa düşmemişler bu imparatorluğun yıkılmasıyla (M.Ö.612) Kilikyalılar olarak eski krallıklarını diriltmişlerdir.

Kilikya ismi; Finike hükümdarı Kilik’in adından gelmiştir. M.Ö. 6. yüzyılda Keyhüsrev zamanında bu bölge İranlılar’ın işgaline uğramıştır. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’in eline geçen bölge, Büyük İskender’in ölümüyle Selevkoslar’ın (Seleucus) payına düşmüştür. Güçlü komutan Pompeus’un izlediği yumuşak politika sonucunda M.S. 1. yüzyılın başlarında Roma İmparatorluğu’na katılan bölge, bilhassa Doğu Roma İmparatorluğu’nun yönetiminde uzun yıllar kalmıştır.
Ortaçağın ilk yarısında bölge etnik yönden büyük değişikliklere uğramıştır. Bunun sebebi çok şiddetli depremlerin köy ve şehirleri yıkmış olması, bölge halkını dağıtmasıdır.

İslâm orduları ilk kez 7. yüzyılda Halife Hz. Ömer zamanında bu bölgeye gelmişlerdir. Fakat burası asıl olarak Emevi halifesi Abdülmelik zamanında (685-705) ele geçirilmiştir. Abbasiler zamanında da müslümanlaştırılmıştır.

1071 Malazgirt Savaşı ile Türkler Anadolu’ya hızla yayılmışlar ve Anadolu’yu Türk yurdu yaparak, 11. yüzyılda Çukurova’ya yerleşmiştir. Türk komutanlarından aynı zamanda Anadolu Selçuklu Devleti’nin de kurucusu olan Süleyman Şah, 1082 yılında Kilikya ‘ya inerek Çukurova’yı tamamen fethetmiştir. Ancak bu fetih ile beraber Çukurova’da Türk hakimiyetinin kurulduğunu söylemek oldukça güçtür. Çünkü Türkler’in bu bölgedeki fetih politikasını izleyen askerî üstünlükleri kısa zamanda bölgeye Türkmenler’in yerleştirilememesi, belirli bir ekonomik düzen kurulmaması yüzünden sürekli hakimiyete ve yurt edinmeye dönüşememiştir. Haçlı seferleri sırasında da Çukurova’da Kilikya Ermeni Prensliği kurulup varlığını sürdürmüştür.

Fakat 13. yüzyılda Kilikya Ermenileri’nin Anadolu’yu istila eden Moğollar ile işbirliği yapmaları, Selçuklular’ın aleyhine çalışmaları, hatta Çukurova limanlarını Mısır Memluklu Devleti yönünden yapacakları askerî harekatlar için Moğollar’ın emrine vermek istemeleri yüzünden, Memluklular karşı harekete geçerek Suriye’deki Türkmenleri bölgeye yerleştirmeye, dolayısıyla Ermeniler’in Çukurova’daki hakimiyetlerine son vermeye çalışmıştır.

Ermeni Kralı 5. Leon’un (1382) ölmesiyle de Çukurova’da Türk nüfusuna dayalı fetihçi yurt edinme, sosyal-ekonomik hareket gerçekleşmiş Ermeniler’in siyasî hükümranlığı tasfiye edilmiştir. Böylece Çukurova Türkler tarafından tamamen fethedilmiştir.

14.yüzyıldan itibaren Mısır Memlukluları’na ve onlara bağlı olan Ramazanoğulları idaresine geçen bölge, bu dönemde imar edilmiştir. 1608 yılında Ramazanoğulları’nın Osmanlı Egemenliğine girmesiyle bölge de Osmanlı sınırlarına katılmıştır.

19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti’ne isyan eden Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa tarafından bölge istila edilmiştir. 1833 Kütahya Anlaşması ile bölge Mısır’a bağlanmış ise de 1840 Londra Anlaşması ile yeniden Osmanlı idaresine geçmiştir. Toprakkale İlçesi de Osmanlı idaresi altındaki Cebel-i Bereket vilayetinin içinde yer almıştır.

Toprakkale, Kurtuluş Savaşı sırasında da önemli bir rol oynamıştır. Toprakkale’nin stratejik konumundan dolayı, itilaf devletleri 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesine dayanarak güvenliklerini tehdit ettiği gerekçesiyle bölgeyi işgal etmiştir. Bölgeyi ilk işgal eden devlet, Toprakkale Karabahadır mevkine tabur olarak yerleşerek Karaçay civarında bulunan Tepe Burnu’na kamp kuran İngilizler’dir. İngilizlerin bir aylık işgalinden sonra daha önce yapılan protokol gereği bölge Fransızlar’a terk edilmiş, Fransızlar da Toprakkale’yi karargah olarak kullanmıştır. Fransız işgali sırasında halk işgale tepki göstererek, Kuva-yı Milliye çetelerine çeşitli yardımda bulunmuş ve ilçe 29 Aralık 1920’de düşman işgalinden kurtulmuştur. 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması ile Fransızlar bölgeyi terk etmişlerdir.

Daha önce Adana’ya bağlı Osmaniye ilçesinin bir kasabası olan Toprakkale, 24 Ekim 1996 tarih ve 4200 sayılı kanun ile Osmaniye’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin 80. ili haline getirilmesiyle ilçe olmuş ve Osmaniye iline bağlanmıştır.

Coğrafi yapısı

Toprakkale adını, kendi sınırları içerisinde bulunan kaleden almıştır. Güneybatısı dağlarla çevrili olan ilçenin kuzey ve doğu yönleri göz alabildiğince ovadır. Çeşitli meyve ağaçları ve tabiî bitki örtüsüyle şirin bir ilçedir.

Toprağından bolluk ve bereket yanında uygarlık fışkıran Toprakkale ilçesi yurdumuzun Akdeniz Bölgesi’nin Çukurova bölümünde yer almıştır. Osmaniye ilinin güneybatısında bulunan Toprakkale İlçesi; güneyde Hatay, batıda Adana, doğu ve kuzeyinde Osmaniye ili ile çevrilidir.

Yüzölçümü 130 km2 olan Toprakkale ilçesinin toplam nüfusu 2000’de yapılan nüfus sayımına göre 14519’dur. Bu nüfusun 3/4 ‘ünden fazlası ilçe merkezinde yaşamaktadır. Toprakkale ilçesine bağlı 1 kasaba ve 5 adet köy bulunmaktadır.

İlçede Akdeniz iklimi görülür. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Yağışlar sonbaharda başlar, ilkbahara kadar sürer. Amanoslar Akdeniz’den gelen yağmurları iç kesimlere bırakmadığı için Amanoslar’ın denize bakan yamaçları gür ormanlarla kaplıdır. İlçede ortalama yağış miktarı 610 mm olup yağışlar özellikle yağmur şeklindedir.
Karaçay ilçenin en önemli ve tek akarsuyudur. Sulamada kullanılan ve Akdeniz’e dökülen Karaçay’ın taşıdığı su miktarı genelde yetersiz olup, mevsimlere göre değişir.

İlçenin başlıca geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. Toprakkale ilçesi çok verimli toprakları ile yurdumuzun belli başlı tarım bölgelerinden biridir. Tarım daha çok meyilli topraklarda, akarsu kenarlarında ve dalgalı arazilerde yapılır. İklim bölgede her çeşit ürünün yetişmesine elverişlidir. Tarım ürünü olarak en çok buğday, mısır, soya ve yer fıstığı yetiştirilir. Yağlı bitkiler, turunçgiller, sebze, meyve ve zeytin ekimi de yapılmaktadır.

Aslantaş Barajı’nın yapılmasından sonra D.S.İ. kanalları ile iyi organize edilen sulama faaliyetleri sayesinde verim iyiden iyiye artmıştır. Tarım tamamıyla makineler ile yapılır.

Hayvancılık ilçenin tarımdan sonra gelen en büyük geçim kaynağıdır. İlçe iklim ve bitki örtüsü bakımından her çeşit hayvanın yetiştirilmesine elverişlidir. Koyun, keçi, sığır,hindi ve tavuk ilçede beslenen başlıca evcil hayvanlar olup, arıcılık da gelişmektedir.

Toprakkale, Adana-Osmaniye-Gaziantep Otoyolu, Osmaniye- Adana- Gaziantep D-400 karayolu, Hatay-Toprakkale D-817 karayolunun çevrelediği, Haydarpaşa- Bağdat demiryolunun geçtiği bir noktada olup Osmaniye iline 8 km. mesafededir. Akdeniz’le bağlantısı olup, sahile uzaklığı 23 km; rakımı ise 123’ tür.
Maden yatakları bakımından fakir olan ilçede, maden kömürü, linyit, odun başlıca enerji kaynaklarıdır.

Turizm Değerleri

İlçenin başlıca turistik yeri ve tarihi eseri, Toprakkale Kalesi’dir. Kale M.Ö. 312-64 yılları arasında Selevkoslar (Selefküsler) tarafından 75 m. yükseklikteki yığma bir tepe üzerinde kurulmuştur. Abbasiler döneminde Harun Reşit’ in Çukurova’yı fethinde (786) siyah taş kullanılarak yeniden yapılmıştır.

İskenderun-Osmaniye yol kavşağında bulunan kaleye Abbasiler “Al-Kenisat-Tüs Savda” (Kara Kilise), Hamdaniler (10.yy) “Tel-Hamdün" adını vermişlerdir. Kaledeki beyaz taş dekorasyon ve yuvarlak formlu mazgal delikleri Memluk dönemi mimarisi üslubundadır. Kale 1517’den sonra Osmanlı döneminde bir süre kışla olarak kullanılmış ve terk edilmiştir. Osmanlılar’ın “Kınık Kalesi “ dedikleri Toprakkale; Çardak, Bodrum Kalesi, Hemite, Anavarza ve Tumlu Kalelerinin görüş ve kontrol alanı içerisindedir. Çevresi dış surlarla çevrili olup 12 burcu vardır. Yuvarlak burçları kalın surlarla birbirine bağlanmıştır.Osmaniye’ye 7 km asfalt yolla bağlı olan Toprakkale 1966 yılında restore edilmiş ve çevresi ağaçlandırılmıştır.Toprakkale Kalesinin kuzeyinde, Adana yolu üzerinde eski Kınık Şehri (Örenşar) mevcuttur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Osmaniye-80
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» TÜRKÜLERLE TÜRKİYE - OSMANİYE - 80

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: EĞİTİM - E BOOK -EDEBİYATIMIZ - TÜRK TARİHİ VE KÜLTÜRÜMÜZ - YURDUMUZ :: YURDUMUZ :: İl İl Türkiyemiz-
Buraya geçin: