|
|
| BURSA-16 | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
maviş Yönetici
| Konu: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:12 | |
| BURSA-16
| This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 955x640 and weights 177KB. | Genel BilgilerYüzölçümü :11.043 km²Nüfus : 2.125.140 (2000) İl Trafik No :16Bursa, M.Ö. yıllardan bu yana bir çok medeniyete ve onların dinlerine beşiklik etmiş ender illerin başında gelir. İlde Müslümanlık, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine ait bir çok eser hala ayaktadır ve koruma altındadır. Özellikle M.S. 324 yıllarında başlayan 1563 yılına kadar 17 kez toplanmış olan ve Hıristiyanlık dini için çok önemli olan konsül toplantılarından 8 tanesi ülkemizde gerçekleştirilmiş olup, bunlardan 1. ve 7. si İznik'te yapılmıştır. İznik Hıristiyan dinince ülkemizdeki 8 kutsal hac merkezinden biri ve en önemlisidir. İLÇELERBursa ilinin ilçeleri; Nilüfer, Yıldırım, Osman Gazi, Büyük Orhan, Gemlik, Gürsu, Harmancık, İnegöl, İznik, Karacabey, Kales, Kestel, Mudanya, Mustafa Kemal Paşa, Orhaneli, Orhangazi ve Yenişehir'dir. İznikİznik, her avuç toprağı binlerce yıldır kültür kalıntıları ile yoğrulmuş, bölgede, yüzyıllar boyu tarih sayfalarının baş köşelerinde yerini almış bir kenttir. Dört imparatorluğa başkentlik yapmış nadir yerleşimlerden biridir. Çinicilikİznik çiniciliğinin gelişimini, tarihleri bilinen yapılar üzerindeki çini kaplamalardan açık-seçik görülebilir.1378-1391 yılları arasında yapılan İznik Yeşil Cami minaresini süsleyen en eski Osmanlı çinileri teknik ve dekor bakımından Selçuk geleneğini devam ettirmekle beraber renk ve tonları onlardan daha zengindir. Camiye ismini veren bu çiniler firuze ve yeşil renklerin çeşitliliği ve zenginliğiyle dikkat çekerler. İstanbul'daki yapılarda kullanılan çinilerin İznik'te yapıldığını tarihsel belgelerden öğreniyoruz.Milet,Şam grubu ve Rodos işi adı ile tanınan seramiklerin merkezi İznik'tir. XVII. yy.da İznik'e gelen gezgin Evliya Çelebi, 300'den fazla çini fırınının bulunduğundan söz eder.İznik çinilerinde; lâle,sümbül,nar,karanfil gibi çiçek motifleri kullanılmıştır.Ayrıca insan,kuş,balık,tavşan, köpek gibi hayvan ve gemi motiflerine de rastlanır.Mavi, firuze, yeşil ve kırmızı en çok kullanılan renklerdir. Tarihçe:Kent yakınlarındaki Karadin, Çiçekli, Yüğücek ve Çakırca Höyüklerinde M.Ö. 2500 yıllarına inen uygarlık izleri saklıdır. M.Ö. VII. yüzyılda Trak kavimlerinin göçlerinden önce burada kurulan yerleşim 'Helikare' adını almıştır.Kentte basılan sikkelerde Khryseapolis (Altın Şehir) adı okunmaktadır. Makedonya İmparatoru İskender'in generali Antigonos tarafından M.Ö. 316 yılında yenilenen kent Antigoneia adını almıştır. İskender'in ölümünden sonra Antigonos ile general Lysimakhos arasındaki savaşı kazanan Lysimakhos kente, Antipatros'un kızı olan eşi Nikaia'nın adını vermiştir. M.Ö. 293'te Bithynia Krallığı'na bağlanan kent, önemli mimari yapılarla süslenmiştir. Bir süre Bithynia Krallığı'nın başkenti olan Nikaia daha sonra Roma'nın önemli bir yerleşimi olarak varlığını sürdürür. Nikaia, Bithynia havarilerden Petrus'un çabaları ile Hıristiyanlık ile tanışır. İmparator l. Constantinus döneminde Hıristiyanlık üzerindeki yasaklar kalkar. 325 yılı yazı başında Nikaia, Hıristiyanlık için çok önemli bir olaya sahne olur ve Birinci Konsül, Senatus Sarayı'nda toplanır. İmparator Constantinus'un da katıldığı toplantıda iki önemli görüş tartışılır. İskenderiyeli din adamı Arius'un görüşü Hz. İsa'nın sadece bir insan olduğu ve tanrıdan dünyaya gelmediğidir." Kısa sürede taraftar toplayan bu teze, Piskoposlar karşı çıkmıştır. Hıristiyan dünyasınca bugün de savunulan "Hz. İsa'nın Tanrı' nın oğlu olduğu" tezi uzun tartışmalardan sonra kabul görmüştür.Hıristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikaia Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsülden sonra kabul edilmiştir.787 yılında İznik Ayasofya'sında VII. Konsül toplandı. İmparatoriçe İrene'nin önderliği ile resim ve heykel üzerindeki yasaklar kaldırıldı.İznik, Selçukluların da ,Bizanslıların da başkenti olmuştur. 1331 yılında Osmanlı orduları tarafından ele geçirilen İznik, Osmanlı dönemiyle birlikte canlanmaya başladı. Osmanlı idaresinde İznik, sanat, ticaret ve kültür merkezi oldu. Orhan Gazi Medresesinde birçok ünlü ders verdi. Davud-u Kayseri, Ebul Fadıl Musa, Eşrefoğlu Abdullah Rumi gibi ünlü tasavvuflar İznik'te yaşadı ve eserler verdi. Osmanlı döneminin ilk cami, medresesi ve imareti İznik'te inşa edildi. XIV ve XV. yüzyıllarda XVI. yüzyılda İznik bir sanat merkezi olmuş, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiştir. İznik, Hellenistik çağdan kalma ızgara planlı kent yerleşimi, Roma, Bizans ve Osmanlı döneminden kalan anıtsal yapıları ile tarihi kent dokusunu bütün canlılığıyla korumaktadır. İklim:İznik genellikle ılıman bir iklime sahiptir. İlçede kışlar genel olarak çok yağışlı, yazlar ise kuraklığa sebep olmayacak derecede yağışlı geçer. Gemlik :Bursa'nın 30 km. kuzeybatısında aynı adlı körfezin kıyısında kurulmuştur. Gemlik'e bağlı Kurşunlu, Küçük Kumla, Büyük Kumla, Karacaali yaz turizminin yoğun olarak yaşandığı kıyılardır. İnegöl :Bursa'nın 45 km güneydoğusunda yer alan İnegöl, Antik dönemde Ankedoma adıyla tanınmaktaydı. İlçedeki önemli tarihi eserler Osmanlı döneminden kalmadır. 1481'de Sadrazam İshak Paşa tarafından yaptırılan İshak Paşa Cami ve Külliyesi, Hamza Bey Cami, Yıldırım Cami (Cuma Camii), Kurşunlu Cami, Kurşunlu Han ve Ortaköy Kervansarayı İnegöl'deki tarihi eserlerdir. İnegöl'ün 13 km batısında Sultan köyünde XIV. yüzyılda yaşamış Germiyanoğlu Geyik Baba ile Balım Sultan adına, Orhan Bey tarafından yaptırılmış Geyikli Baba Türbesi önemli bir ziyaret yeridir. Boğazova Yaylası, Arabaoturağı Yaylası, Alaçam Yaylası, tarihi çınarlar İnegöl'ün tabii güzellikleridir. Karacabey :Bursa'nın 65 km batısında yer alan Karacabey ilçesi, Antik dönemde Mihaliç adı ile bilinmekteydi. Kentin belli başlı tarihi eserleri Sultan I. Murat'ın yaptırdığı Ulu Cami,1457 yılında Karaca Bey tarafından yaptırılan Karacabey Cami (İmaret Cami) ile Karacabey-Bursa yolu üzerinde ve Uluabat kıyısındaki Osmanlı dönemi yapısı Issız Han'dır. Keles :Uludağ'ın güney eteklerinde kurulu olan Keleş ilçesi, Bithynia, Roma, Bizans kalıntılarına sahiptir. XIV. yüzyılda Osmanlı egemenliğine girmiştir. İlçenin en önemli tarihi yapısı Sultan Yıldırım Bayezid'in Yakup Çelebi tarafından yaptırılan cami, hamam ve medreseden oluşan Yakup Çelebi Külliyesidir. Kelesin Kocayayla mevkii kampçılık ve trekking için eşsiz bir doğa parçasıdır. Kocasu ırmağı rafting sporu için elverişli şartlara sahiptir. Mudanya :Bursa'nın 25 km kuzeybatısında ve Marmara Denizi kıyısında yer alan Mudanya, Bursa'nın iskelesi durumundadır.Temiz havası ile yaz turizminin yoğun olarak yaşandığı Mudanya civarında en tanınmış günübirlik gezi yeri Çanaklıçeşme'dir. Osmanlı evlerinin en güzelleri Mudanya'dadır. Bu evlerin en önemlisi Tahir Paşa Konağıdır. Mustafakemalpaşa :İlkçağdan beri çeşitli yerleşimlere sahne olan ilçenin eski adı Kirmastı'dır. Yakınında Miletopolis ören yeri bulunmaktadır. İlçe merkezinde Lala Şahin Türbesi, Hamzabey Cami ve Türbesi, Şeyhmüftü Cami ve Türbesi yanı sıra Dorak Hazineleri bölgesi, Kestelek Harabeleri ilgiye değer tarihi yerlerdir. Muradiye Sarnıç köyü yakınlarındaki Suuçtu Şelalesi, Söğütalan bucağındaki Suçıktı mesiresi Mustafakemalpaşa civarındaki eşsiz harikalarıdır. Yenişehir :Bursa'nın 45 km doğusunda yer alan Yenişehir antik çağda Neopolis olarak tanınıyordu. Osman Gazi döneminde Osmanlı topraklarına katılan ilçe, Osman Gazi tarafından gazilerine kılıç hakkı adıyla yurtluk olarak verilmiştir. İskana açılan yerde kurulan kent Yenişehir adını almıştır. Osmanlı döneminden kalan zengin tarihi eserlere sahip Yenişehir'de Osman Gazi' nin yaptırdığı saraydan arda kalan Saray Hamamı, I. Murad döneminden kalma Postinpuş Baba Zaviyesi, XIV. yüzyılda inşa edilen Voyvoda Cami (Çınarlı Cami), XVI. yüzyılda yapılmış olan Koca Sinan Paşa Külliyesi, Bali Bey Cami, Orhan Bey tarafından yaptırılan Ulu Cami, Süleyman Paşa Külliyesi, 1645'de Yenişehirli Deli Hüseyin Paşanın yaptırdığı Çifte Hamam, Yarhisar Köyü Orhan Cami ve Saat Kulesi görülmeye değer tarihi yapılardır. Büyükorhan :Bursa’nın 86 km. güneyindedir. İlçenin yarısı ormanlık alana sahip olup tabii güzelliklerinden Görecik yaylası ilçeye 6 km. uzaklıktadır. Gürsu :Bursa merkezine 12 km. uzaklıktaki Gürsu ilçesi,tarihi çınar ağaçları,Osmanlı evleri,tarihi hamam ve camisi ile şirin bir ilçedir. Kestel :Bursa’nın 12 km. doğusunda yer alan Kestel,Bursa ile hemen hemen birleşmiş gibidir. Kestel adı Roma Döneminde yapılan ve Kastel adı verilen kalesinden gelmektedir. Orhaneli :Bursa’nın 55 km. güneyinde ve Uludağ eteklerindedir. Orhaneli yakınlarındaki Çınarcık günübirlik bir turistik alandır ve tabii güzellikleri ile ünlüdür. Orhangazi :Bursa’nın 48 km. kuzeyinde ve Bursa-Yalova yolu üzerindedir. Bursa’dan sonra sanayi açısından ikinci sırayı almaktadır. İznik Gölü’nün batı kıyısında uzanan topraklarda, Keramet Kaplıcası’nın kliminotolojik etkisi ile dünyanın en lezzetli zeytinin yetiştiği yer olmuştur. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:14 | |
| CoğrafyaBURSAMarmara Denizi'nin güney doğusunda yer alan Bursa'nın Marmara Denizi'ndeki kıyılarının uzunluğu 135 kilometredir. İlin en önemli yükseltisi, aynı zamanda kayak merkezi ve milli park da olan Uludağ'dır. Belli başlı göller ise İznik Gölü ve Uluabat Gölü'dür. Bursa genellikle ılıman bir iklime sahip olmakla beraber bölgelere göre iklim farklılıkları gösterir. Güneyde Uludağ'ın sert iklimi ve bol yağışlarına karşılık, kuzeyde Marmara'nın yumuşak iklimi hüküm sürmektedir. İlde kışlar genel olarak çok yağışlı, yazlar ise kuraklığa sebep olmayacak derecede yağışlı geçer. TarihçeBURSABursa bölgesinin tarihi M.Ö. 5000-3500 yıllarını ihtiva eden kalkolitik döneme uzanmaktadır. Bölgede yapılan arkeolojik araştırmalarda, bu döneme ilişkin bazı kalıntılar elde edilmiştir. Daha sonra Frig, Roma, Bizans dönemlerini yaşayan şehir Selçukluların ve Osmanlıların egemenliğine girmiştir. 29 Ekim 1923'te ilan edilen Cumhuriyet ile birlikte Bursa şehri kültür, sanayi ve ziraat merkezi olarak gelişmesini sürdüren bir il olmuştur. YAPMADAN!...
Cumalıkızık'ı görmeden, Uludağ'da kayak yapmadan, Külliyeleri ziyaret etmeden, Kaplıcalara uğramadan, İskender kebabı, Kemalpaşa tatlısı ve kestane şekeri yemeden, Bursa ipeği satın almadan...
Dönmeyin...
| |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:16 | |
| | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:19 | |
| | |
| | | maviş Yönetici
| | | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:29 | |
| | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:32 | |
| Kültürel Detaylar
Edebiyat
Osmanlı İmparatorluğunun ilk başkenti olan Bursa siyaset , ekonomi ve kültür alanlarında merkez durumunda olmuştur.Bu özelliğini İstanbul un başkent yapılmasından sonra da devam ettiren Bursa da birçok şair , yazar, din adamı , düşünür ve bilim adamı yaşamıştır.Bu kişiler sayesinde edebiyat ve sanat alanlarında tarihte önemli bir yere sahip olmuştur .
Bursa da yaşamış edebiyatçılardan Divan edebiyatı şairlerinden Şair Ahmet Paşa , Mevlid’in yazarı Süleyman Çelebi , Tanzimat devri yazarlarından Ahmet Vefik Paşa , Cumhuriyet dönemi şairlerinden Orhan Hamdi Tanpınar gibi edebiyatın bütün alanlarında ürünler verene çeşitli sanatçılar sayesinde Bursa da zengin bir edebi birikim oluşmuştur.
Günümüzde Her yıl çeşitli kurumlar ve sivil toplum örgütleri tarafından Edebiyat Günleri ,Ahmet Hamdi anısına anma günleri , Şiir geceleri , Edebiyat akşamları, v.b çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir.
Günümüzde peryodik olarak her ay veya üç ayda bir , 5 tanesi edebiyat dergisi olmak üzere 80 dergi yayınlanmaktadır.Dergiler dışında Bursa da edebi kitapların satıldığı yaklaşık 50 kitapevinin bulunması kitap okuma oranının yüksek olduğunun göstergesidir. Ayrıca her yıl Bursa da TÜYAP tarafından düzenlenen ,yazarlarla okurları bir araya getiren kitap fuarı da Bursalılardan büyük ilgi görmektedir.
Efsaneler
Sözlü gelenekte yaşayan efsaneler daha çok tarihsel kişiliklere , Bursa da yaşamış ünlü kişiler ve yerlerle ilgili efsaneler anlatılmaktadır .Hemen her efsanenin birçok varyantına rastlamak mümkündür. En çok Bursa ve Bursa’nın Oluşumu ile ilgili anlatılan yaratılış Efsaneleri ,Bursanın Fethi İle İlgili Efsaneler, Cennet Bursa Efsanesi ,Kişi ve yer adına bağlı efsaneler I. Murat Efsanesi , Emir sultan Efsanesi , Somuncu Baba Efsanesi , Geyikli Baba Efsanesi Baba Sultan )Musa Baba , Okçu Baba,Ali Dede , Sarıkız Efsanesi , Karagöz ve Hacivat Efsanesi, Üç Kuzular Efsanesi , Yerlerle ilgili , Dere Kızık Bayındır Kızık Efsaneleri , Irgandı Köprüsü , Hamitler Köyü, İnkaya Çınarı , İznik Gölü , Kara Demirtaş Hamamı , Kara Mustafa Kaplıcası Efsanesi , Oylat Kaplıcalarının Oluşması ile ilgili Anlatılan Efsaneler , Şehre Küstü , Eskici Mehmed Dede Efsanesi , Hançer Ali Dede Efsanesi , Şengül Hamamı Efsanesi , Ulucami neden yirmi kubbeli ?, Ulu camiinin ortasına neden şadırvan yapılmış? v.b efsaneler anlatılmaktadır. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:33 | |
| Deyimler Atasözleri ,Bilmeceler
Deyimler (Kalıplaşmış Sözler)
Günlük konuşma dilinde yaygın olarak kullanılan binlerce kalıplaşmış söz deyimler kullanılmaktadır.
-Açtırma Kutuyu Söyletme Kötüyü -Adamdan Saymak -Adet Yerini bulsun diye -Ağır başlı güler yüzlü -Ağzına kilit vurmak -Ağzı söyler kulakları duymaz -Ağzı sütten yanmış -Aklına mukayyet olmak -Akşam ola hayrola -Allah demiş çalış kulum vereyim -Arayan bulur inleyen ölür -Arif olan anlasın -Atını sağlam kazığa bağlamak -Ayağının altına almak -Aynasına yazı yazmak -Az aşım ağrısız başım -Babam mezara anam pazara -Bir Sıçrarsın Çekirge,İki Sıçrarsın Çekirge,Üçüncüde Yakayı Ele Verirsin Çekirge. -Balık derede tava ateşte -Başına kaynar sular dökülmek -Baş patlatmak -Beygirden inmek eşeğe binmek -Berberin sakalı traşsızdır. -Bir elle verir iki elle alır -Bana dokunmayan yılan bin sene yaşasın -Boğazına kadar borca girmek -Cemaate uymak -Cinleri tepesine vurmak -Çantada keklik -Çerep yanağa güler -Çifte atarken anırmak -Çoluk çocuğun elinde kalmak -Dara düşmek -Damarına basmak -Dost çivisi -Düz duvara tırmanır -Dilini ısırmak -Dizginleri eline almak -Danışıklı dövüş -Eceli gelmek -Eceliyle ölmek -Ekmek teknesi -Elifi görse mertek sanır -Ensesinde helva pişer -Estek Köstek etmek -Evlat deniz suyu gibidir -Faka basmak -Fasulye gibi nimetten sayılmak -Fıçı gibi -Fukara babası -Gaflet basmak -Gark olmak -Gazel çekmek -Göğsü hırlamak -Göz aşinası olmak -Gülerken ısırır -Gülündür kokla -Haddini aşmak -Hale yola koymak -Hastaya döşek sorulmaz -Hem suçlu hem güçlü -Hızır gibi yetişmek -Hevesi kursağında kalmak -Iklım tıklım -Iska geçmek -İbret almak -İçtikleri su ayrı gitmemek -İnceldiği yerden kopmak -İpe sapa gelmez -İyi saatler olsun -Kabak çıkmak -Kabir azabı çekmek -Kaçın kurası -Kafasına dank etmek -Kan kupi kalmak -Kaşla göz arasında yürütmek -Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu -Karnından söylemek -Kem küm etmek -Kıllandı akıllanmadı -Kırk taşı atlamak -Krakeylemek -Kibirinden dübürü görünmek -Kuyruk Acısı -Kül külünden olsun -Lami cimi yok -Leyleği havada görmek -Lokaç olmak -Maçka gibi sevmek -Martaval olmak -Maşa varıken elini yakmak -Maymunun gözünü açması -Metelik vermemek -Mezhebi geniş -Muşmula suratlı -Naçar dolaşmak -Namını yaşatmak -Nasıl çalarsa öyle oynamak -Ne aş var ne ocak -Ne şiş yansın ne kebap -Neyin nesi kimin fesi -Nuh nebiden kalma -Ocağı batmak -Olsa ile bulsa bir araya gelse -Onun ipliğiyle bunara inilmez -Oyuna getirmek -Ölme eşeğim ölme -Ölüme meydan okumak -Ömrüne bereket -Ört ki öleyim -Pabucu dama atılmak -Paçavra olmak -Papazı kaçırmak -Papara yemek -Paraya pul demek -Paprat gibi ekmek -Paşa paşa oturmak -Pireyi deve yapmak -Post kavgası yapmak -Pusuda beklemek -Ramak kalmak -Renk vermemek -Rüyasında görse inanmamak -Saati saatına uymamak -Sabaha çıkmamak -Saçı uzun aklı kısa -Sağlam ayakkabı değil -Sağmal inek olmak -Sakalı ele vermek -Sermayeyi kediye yüklemek -Sinek avlamak -Sinekkaydı traş -Söylersin söz olur söylemezsin dert olur -Söz temsek -Suyun yüzüne çıkmak -Şaka götürmemek -Şapa oturmak -Şimşekleri üstüne çekmek -Tadına doyum olmamak -Tekke düştü kel göründü -Taş attın da kolun mu yoruldu -Tavuk bokuyla iftar etmek -Tekerine çomak sokmak -Tükürdüğünü yalamak -Uçan kuşdan medet ummak -Usanç etmek -Uzaktan merhaba demek -Uzun sözün kısası -Üç aşağı beş yukarı -Üskübe gitmek leblebi almak -Üstüne üstlük yemek -Var kuvvetiyle aşk etmek -Vaveylayı koparmak -Vebali boynuna -Veledi zina -Yağma hasanın böreği -Yağlı gözleme olmak -Yalınayak başı kabak -Ya malına ya yanağının alına -Yaraya tuz biber basmak -Yalınayak başı kabak -Yeni gün yeni nafaka -Yolcudur abbas bağlasan durmaz -Yüksekten işemek -Yüzü kara kırpa olmak -Zari zari ağlamak -Zem etmek -Zembereği boşanmış saat gibi konuşmak -Zırnık koklatmamak -Zurnaya hoş geldin demek | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:35 | |
| Atasözleri
-Abacı Keçeci sen neci -Acemi katır kapı önünde yük indirir -Aç elini kara sokar -Açın yanında sarpın kucaklanmaz -Ağaca çıkan keçinin dama çıkan oğlağı olur -Ağaç dikenin sapı ekenin -Ağanın gözü yiğidin özü -Ağır kazan geç kaynar -Ağız yediğini eğin giydiğini bilir -Gezen kurt aç kalmaz -Alçak yerin tepeciği dağ görünür -Allah kardeşi kardeş yaratmış kesesini ayrı yapmış -Allah uçmayan kuşa alçacık dal verir -Anadan olur daya hamurdan olur maya -Ar dünyası değil kar dünyası -Adam adamdır olmasa pulu eşek eşektir olmasa çulu -Adam sandık eşeği dört bıraktık döşeği -Al basma mor basma her söze kulak asma -Alçak yerde yatma el alır yüksek yerde yatma yel alır -Almadığın hayvanı kuyruğundan tutma -Aptal hayret eder akıllı sorar -Arı söğüdü akıllı öğüdü sever -Arı kızdıranı sokar -Ana bir bacı bir gerisi yalandır bil -Analık fenalık kara kırpanlık -Arlı köpek tüyünü atamaz -Az yiyen az uyur çok yiyen güç uyur -Bağ bakanın gül dikenin olur -Bağ bayırda tarla çayırda olur -Başını acemi berbere teslim eden pamuğunu cebinde taşır -Başkasının ipiyle çukura inilmez -Başa gelmedik iş olmaz ayağa değmedik taş olmaz -Balık demiş ki etimi yiyen doymasın avımı yapan onmasın -Bağın taşlısı karının saçlısı -Bey aşı borç düğün aşı ödünç -Ben ağa sen ağa bu ineği kim sağa -Beş parmağın beşi bir değil -Boş küp çok inler -Bostansız harman taşsız düvene benzer -Bursa soğan ekmek yer durursa -Bülbülün öttüğü yerde şenlik olur -Cahilin sofusu şeytanın maskarasıdır. -Canı kaymak isteyen mandayı yanında taşır -Cambaz ipte balık tipte gerek -Çayın yanında çeşme çağlamaz -Çiğ yamadım ki karnım ağırsın -Çingeneyi kral yapmışlar önce babasını kesmiş -Çirkin bürünür güzel görünür -Çobanın gönlü olursa tekeden süt çıkarır -Çocukla karı eşekli dayı ile yola çıkma -Çocuk seversen beşikte koca seversen döşekte -Doğdu dövmeye gelmez büyüdü boğmaya gelmez -Dağ başına kış gelir insanın başına iş gelir -Dağ dağ üstüne olmuş ev ev üstüne olmamış -Dağlarda çalı çok insanlarda çalı çok -Daneyi harmanda dalı ormanda ara -Değirmene giden nöbet kapar -Değirmeni su döndürür insanı dil -Demirden korkan trene binmez -Dere kıyısından tarla alma sel alır; kırk yaşından sonra evlenme el alır -Deve kabeye gitmekle hacı olmaz -Dişin ağrımaz elin durursa , başın ağırmaz dilin durursa -Düşmana silah gerek, ya düşmandan ırak gerek -Ek tohumun hasını çekme yiyecek yasını -El ağzına bakan sel ağzına yuva yapar -El eliyle yılan tut onuda yalan tut -El terazi göz mizan olmalıdır. -Elti elti ile barışmaz çamurda eşek yarışmaz -Emanet eşeğin palgımı yokuştu kopar -Er ekmeği er kursağında kalmaz -Er doğan kuzuya kurt ermez -Eski kurt yolunu şaşmaz -Eti koldan kızı soydan almalı -Evin varsa içinde gemin varsa kıçında -El olmayınca gel olmaz -Elden alıp ele verem , kel kulağımı kesip sana verem -Erine göre bağla başını tencerene göre pişir aşını -Gavurun alına çingenenin falına inanma -Gece ağaran gündüz kararan yere basma -Geliyor mu az ye gidiyor mu kaz ye -Göğe direk denize kapak olmaz -Görmemiş görmüş gülmeden ölmüş -Gelinin güzelliği güveyin harcından olur -Gönülsüz yenen aş ya karın ağrıtır ya baş -Gönül verme evliye eve gider unutur -Geceler gebedir sabaha kadar sultan doğar -Gök ağlamayınca yer gülmez -Gidi gele sana güç oldu bana -Güneş çarığı çarık ayağı sıkar -Hacı hacıyı mekkede derviş dervişi tekkede bulur -Halının tozu delinin sözü bitmez -Her ağacın dibinde yatılmaz -Her yumru koz olmaz -Hovardasına güvenen karı kocasız kalır -Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz -Hanım kırarsa kaza halayık kırarsa suç olur -Her kadın kadın olsa süpürgelerden koca olur -Hastalık şaşırtır ölüm düşürür -Haddini bilmeyeni kara toprak yer -Haziranda yılandan ramazanda imamdan sakın -Horoz evlenir komşu tellenir -İnik alacaksan yörükten kız alacaksan söğütten -İnegöl eğlende gör -İnsan ayaktan at tırnaktan kopar -İnanma dostuna saman teper postuna -İnsan hayal eder kader güler -İnsanın yüzünde gözü vardır -İşine hor bakan boynuna torba asar -İt ite buyurur it de kuyruğuna -İtle çuvala girilmez -İyi sürtün de geç kötüden sakında geç -İyilik iki baştan olur -İyiliğe iyilik olsaydı koca öküze bıçak olmazdı -İnanma martın yazına elleme damın sazına gelirsin babanın nazına -İlkbaharda attan ,harmanda Türkten , zemheride kurttan,Yaylada yörükten sakın -Kadı yalan söyler gübre yalan söylemez -Kadınlar evde kalınca hiç olur erkek evde kalınca koç olur -Kan düşen yer katili çeker -Kahvecinin söylemezi berberin solumazı iyidir. -Karaya al bağla geç karşısına ağla -Karayı atlar geçer beyazı kaplar geçer -Karı malı kapı mandalı -Karnına kız sandığa bez at. -Kaşla göz gerisi söz -Kaygılıya sohbet haramdır. -Kılla akıl bir yerde bulunmaz -Kırkından sonra azanı teneşir paklar -Komşu akrabadan ileridir -Kursağı bol olanın ekmeği dar olur -Kul azdı hak yazdı -Kuzu kebrede büyür -Mart ayların çingenesidir. -Leylek yılan için yaratılmış -Malı kırağı öldürür kışın adı çıkmış -Martın onundan şubatın sonundan kork -Mazlumun ahı tahttan indirir şahı -Malı ongun olanın adı angın olur -Ne dere kenarında yatarım ne kurbağadan korkarım -Neler geldi neler geçti felekten,un elerken deve geçti -Oğlum oldu gülüm oldu nişanlandı komşum oldu evlendi elin oldu. -Olursa piç değil durursa aç değil -Öğleye kadar kiminle gezersen akşamı da onunla edersin -Öz ağlamayınca göz ağlamaz -Para faizsiz tarla icrasız verilmez -Pazar yerini kırağı yakmaz -Paranın zaptı delinin zaptından zordur -Rençber isen nadası üçle Yörük isen sahilde kışla tüccar isen küçükten başla. -Sorma kişinin aslını sohbetinden anlarsın atasını -Soğanı sabah kendine , öğlen dostuna , akşam düşmanına yedir. -Söz kadın iş erkektir -Sabır arıdır meyvesi tatlı -Serçeden korkan darı ekmez -Sessiz atın tekkesi sert olur -Seyret git dostuna kalksın ayak üstüne -Sabreyle işine hayır gelmez başına -Şeftaliler çiçek açtı gecelerin tadı kaçtı -Şalgam yemeli , hiç değilse yılda bir defa tarlasından geçmeli -Şeytanla kabak ekenin kabak başına patlar -Şırayı içen leyleği geçer -Tarlanı gez de geç suyunu süz de geç -Tavşan dağda suyu ateşte -Testi kadar kocam olusun kulpu kadar itibarım olsun -Tok ağırlaması güç olur Türk sever bayramı lık lık içer ayranı -Tencere kapağını bulmayınca kaynamaz -Terziye göç demişler iğnem başımda demiş -Türkün kesesi bir olur -Ucuz etin yahnisi yavan olur -Usta çiviyi çakmaz yere düşeni almaz -Uyku kırk kantar uyudukça artar -Ucuzlukta satıcı, pahalılıkta alıcı olma -Yufkayı yapan da yer kapıdan bakan da -Yanık yerin otu tez biter -Yiğit yiğite at bağışlar -Yiğidim baş olsun isterse kesesi boş olsun -Yılanın sevmediği ot deliğinin ağzında biter -Yüzü yumuşak olanın donunu ağı kurumaz -Yazın serçeye kim olsa yem verir -Yoldan kal yoldaştan kalma -Zorla kalkan dertli olur -Zengin aklını tartar fukara işini satar -Zor kapıdan girerse şeriat kapıdan çıkar -Züğürt olup düşünmektense uyuz olup kaşınmak daha iyidir. -Züğürt çingenede gümüş zurna ne yapsın | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:36 | |
| Bilmeceler
Bilmeceler ,genellikle ölçülü ve kafiyeli seslerden oluşan zeka geliştirici ,eğlenmek ve düşündürmem amacıyla en az iki kişi veya iki gurup arasında oynanan Halk Edebiyatı ürünleridir.
Karşıda bir ay doğmuş Ayı görenler olmuş Anası kundakta iken Kızının kızı olmuş (GÜL)
Ha gitti kuşum Burnu gümüşüm Avı dağlarda Gözü yuvada (ARI)
Attım rafa Bir kuru kafa Yemesi tatlı Maymun suratlı (FINDIK)
Allah yapar yapısını Kul açar kapısını (KARPUZ)
Bir küçücük arpacık Başında var tablacık (ÇİVİ)
İçi taş dışı taş İçinde dön dolaş(MİNARE )
Karınca kakarınca Yola gider ince ince (DİKİŞ MAKİNESİ )
Dışı kazan karası İçi Peynir mayası (KESTANE )
Bende var sende var Binbir kuru dalda var (AD) Çam ağacını oydular İçine dünyayı koydular Söylesin diye Kulağını burdular (RADYO)
Kuyruklu kumbara Buğday taşır anbara (KAŞIK)
Patuna pat pat Etekleri Kat kat (LAHANA )
Uzun uzun uzarlar Boynuzunda buzağılar ( MISIR)
Odanın içinde Oda onun içinde (AYNA)
Pazardan alınmaz Çuvala konulmaz Tadına doyulmaz (UYKU)
Melemez melemez Ocak başına gelemez (KIŞ)
Kuyruklu kumbara Buğday taşır anbara (FARE)
Tarlada biter makine büker Her sabah elimi öper (HAVLU)
Uzaktan baktım ağarır Yanına vardım bağırır (ÇEŞME)
Ayaklı fil Aklın varsa bil (TERAZİ)
Bindim kızağa Gittim uzağa Getirdim bir çıplak buzağa (BALIK)
Altı su , üstü ateş (LAMBA)
Ah namussuzun gavuru Kulağını çekince bağırı (RADYO)
Bir kuyum var İçinde iki türlü suyu var (YUMURTA)
Dal ucunda kirpi İçinde kara kedi (KESTANE)
Et üstünde yoncacık ( TIRNAK) Saksağan yuvada kuyruğu ovada (KABAK)
Soğukta sular donulur Güneş vurur bulanır (BUZ)
Sık dağa gittim Çok kuş vurdum Etini yedim Kemiğini sıpıttım (ÜZÜM) | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:37 | |
| Din İnanış ve Töresel Yapı
Bursa da özellikle nazar , büyü ,uğur –uğursuzluk ile evliyalardan dilek dileyerek bu isteklerin olması amacıyla çeşitli pratiklerin gerçekleştirilmesi yaygın olarak yaşatılmaktadır. Bursa Osmanlı Devletinin başkenti oluşu nedeniyle bir kültür ve ticaret merkezi olmuş ,din ve olağanüstü güçleri olduğuna inanılan insanlar yaşamıştır . Bu insanlar öldükten sonra da türbelerinden medet uman insanlar , kötü gözlerden korunmak , hastalarını iyileştirmek istedikleri şeylerin gerçekleşmesini sağlamak amacıyla bu türbelerde çeşitli pratikler gerçekleştirmişlerdir. Yaşarken insanlara iyilik yaparak ve dertlerini dinleyen Tezveren Sultan Türbesine Cuma sabahı gidip dua eden dilek dileyen kişilerin dualarının kabul olacağına inanılmaktadır. Osmanlının Bursayı alması sırasında geyik üstünde düşmanlarla savaşan ve gösterdiği kahramanlıkla adını duyuran Babasultan yada Geyikli Baba adı ile tanınan Geyikli Baba Türbesine giderek dua eden dilekte bulunan kişinin dilediğinin gerçek olacağına inanılmaktadır. Bu örneklerde de görüldüğü gibi Bursa’nın hemen her semtinde bulunan türbe yatırlarda dua etmek dışında türbeye bez bağlamak , mum dikmek , toprağından veya taşından almak, Hasta olan kişinin elbisesini türbede bırakarak bir gün sonra alıp hastaya giydirmek etkinliklerle olağanüstü güçleri olduğuna inanılan kişilerden yardım istenmektedir. Nazar ve kötü gözden korunmak amacıyla nazarlık takmak ,kurşun döktürmek ,üzerinde okunmuş pirinç veya bir eşya bulundurmak gibi inançlar günümüzde de devam etmektedir. Bu pratiklere birkaç örnek verebiliriz; -Ölmesi istenen kişinin saçından bir tutam alınıp sabuna sarılır sabunun üzerine iğne ve çivi batırılarak o şahsın eşiğine bırakılır. -Cuma günü bir komşudan alınan saca yağı evlerinin avlusuna ters çevrilerek bırakılırsa yağmur yağacağına , -Tek nikahlı bir kadının evinden süpürge çalınarak kuyuya sarkıtmakla yağmurun yağdırılacağına inanılmaktadır. Doğada kötü huylu peri ve cinlerin varlığına inanıldığından geceleri dışarıya pis su dökmek ve bu gibi şeylerin üzerinden atlamak, saçak altından yürümenin cinlerin bu kişileri çarpacağı inancı ile bu tür davranışılar yasaklanmıştır. Cin ve perilere karşı nefesi güçlü hocalar dualar okuyarak kötülükleri savuştururlar ,Bir okumayla geçmeyen kötülükler üst üste yazılan dualarla ve muskalarla savuşturulur. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:45 | |
| Bayramlar ,Törenler ,Seyirlik Oyunlar
| OYUN - SPOR
Bursada geleneksel olarak her yıl düzenlenen spor ve kültürel amaçlı etkinlikler dışında köylerde belli dönemlerde oynanan (bayram , hıdrellez vb.)geleneksel köy seyirlik oyunları ve Hacivat ve Karagöz gösterileri yapılmaktadır. -Tarihi Çalı Yağlı Pehlivan güreşleri Geleneksel olarak 43 yıldır Mayıs ayının 3. haftası düzenlenmektedir. -Kayapa Belediyesi tarafından her yıl Rahvan at yarışları düzenlenmektedir.
HACİVAT VE KARAGÖZ
Bursada seyirlik oyunlardan Köy seyirlik oyunu ve Karagöz Hacivat gösterileri yaygın olarak düzenlenmektedir. Gölge oyunlarının ülkemizdeki temsilcisi olan Karagöz ile Hacivat tiplemelerinin Bursa da yaşadığı ve Ulucami inşaatında çalıştıkları ile ilgili çeşitli anlatılar bulunmaktadır. Bu anlatıya göre Karagözle Hacivat demirci ve duvarcı ustası iken Ulucami inşaatında çalışıyorlarmış Çalışırken sürekli konuşmaları ve birşeyler anlatarak diğer işçileri meşgul etmeleri yüzünden cami inşaatında aksamalar olmaya başlamış Orhangazi bu durumu haber alınca Karagözü yakalatarak idam ettirmiş Hacivatınsa kaçarak canını kurtardığı anlatılmaktadır. Karagözün öldürülmesi hem halın hem de işçilerin moralini bozunca Orhangazi de bu duruma çok üzülmüş.Şeyh küşteri Padişahın üzüntüsünü gidermek için Karagözle Hacivatın resimlerini yada deriden yapılmış tasvirlerini perdenin arkasında oynatarak Karagözle Hacivatın konuşmalarını perdede canlandırmıştır .O günden sonra Karagözle Hacivatın Konuşmaları ve deriden yapılmış tasvirleri bir perdede oynatılarak insanların izlenimine sunulmuştur .Günümüzde Bursada Karagöz ve Hacivat geleneği sürdürülmektedir .Karagöz ile Hacivatın anıt mezarları karşısında faaliyet yürüten Karagöz evinde hem bu gelenek yaşatılmakta hem de bir sonraki kuşaklara aktarılması için genç hayali ustaları yetiştirilmektedir.
DEVE OYUNU
Deve Oyunu Bursa’nın dağ köylerinde Kurban bayramının üçüncü günü yapılmaktadır. Deve yapan gençler deve ile birlikte her evin önünde oynayarak omuzlarındaki çuvala yiyecek isterler. Kurban kesen herkes oyunculara özellikle et verirler. Oyun hava karadıktan sonra oynanılır . Oyunun oynanmaya başlandığını bildirmek için davullar çalınmaya başlar, davulun sesinden köylüler oyunun başlamak üzere olduğunu anlarlar .Oyunun oynanacağı alan aydınlatılmak için büyük meşaleler yakılır .Deve oyununu sadece bekar erkekler oynayabiliyor. Deve oyununda çeteler (efe ),Kızlar , Deve başkanı (kızların babası )Damat bulunmaktadır. Çetelerden bir kişi arap olur .Oyunda iki kişi omuzlarına merdiven alırlar Devenin sırt kısmını küfe ile yaparlar keçi kılından yapılmış çulu da üzerine örterler Devenin başı ölmüş bir hayvana ait olan kafatasından yapılır .Devenin boynuna çan takılır bir kişi deve başkanı olur deveyi çeker bu kişi aynı zamanda kızlarında babasıdır.5-6 kişi çete olur ,çete olan kişilerin başlarında sarık sırtlarında yastık bağlanır koyun veya keçi derisi sırtlarına sarılır. Çete giyimine “efe giyimi “de denir. Çete olan kişilere boyalarla veya yosunla bıyık yapılır. Çeteler deveyle beraber gezerler kimse deveye yaklaştırılmaz Kızları oyuncular dışında kaçıran olursa çeteler (kızların abileri ) onları bulup getirirler. Deve oyununu içinde birde kız satma yapılır Kızların babası oyuncular dışında birini damat olarak çağırır kızlarından da birini çağırır .Kızla oğlan kabul ederse birlikte oyun oynarlar ama kızın abileri damadı sopayla kovalarlar. Çeteler müzik eşliğinde oyunlar Köroğlu oyunu oynarlar. Seyircilerden birini seçen çete ellerindeki oyuncak bıçaklarla seçtikleri kişiyi kesiyormuş gibi yaparlar kurban kesimi sırasında yapılan işlemler canlandırılır. Oyunda kızları oynayan erkekler şalvar ve üç etek giyerek başlarına yazma takarlar. Arap olan kişi yüzüne siyah boya sürerek komik hareketler yapar ve herkesi güldürmeye çalışır bu arada yörede oynana halk oyunlarında örnekler sunar. Deve oyunu günümüzde de oynanmaktadır.
HALK OYUNLARI
Bursa da Kılıç kalkan Oyunu ,Uludağ Türkmen Oyunları ve Rumeli Oyunları oynanmaktadır.
KILIÇ KALKAN
Kılıç kalkan oyunu yada Kılıç kalkan savaş oyunu bilinen tek müziksiz halk oyunu olarak tanınmaktadır.Araştırmalara göre Orhangazi döneminde kurulan talimli ordunun o zamanki yöntemlere göre yaptıkları savaş antremanları daha sonra oyun halini almıştır. Orhangazi Bursa yı aldığında savaşçıları kente Kılıç kalkan gösterisi yaparak girmiştir. Altı önemli figürü olan oyunun her figürünün bir fonksiyonu vardır. Peşrev:Askerlik görevine çağrılışları ve bu çağrıya uyanların askere uğurlanışı sergilenir. Yemin Töreni:Acemi Eğitimi bitirmiş erlerin günümüzde olduğu gibi yemin etmesi gerekir.Burada askerlik görevini kabul ettiğine ve yerine getirmek istediğini namusu ve şerefi üzerine ant içilir ,yemin kılıçlar üzerine edilir. Eğitim:Askerlerin savaşa hazırlanması için askerlik öğrenimine götürülerek savaş uygulamasının öğretilmesine denir.Savaşa hazırlanış ve savaş sahneleridir.Oyundaki figürler ,Kılıç bileme, Silah bilgisi ve bakımı cenge girişme , vuruşma becerisinin uygulanması , hasmı tartma ve tanıma yeteneğinin kullanılması sergilenir. Cenk ve Sulh Sözleşmesi:İki karşı taraf cenk için dizilirler savaşa tutuşurlar .Oyunda varolan ritim bu savaş oyunu sırasında kaybolur yerini gürültü alır.Cenkten sonra savaş bırakışmasına gidilir.iki taraf savaşı durdurur.Oyunda bu üç bölüm için ayrı deyimler kullanılır.Helalleşme, cenkten önceki durumlar için Muhabere, savaş kısmı için ve gene aynı bölüm için mubareze,mütarekede savaş bırakışması için kullanılmaktadır. Anlaşma Devresi:Savaşın bırakılması için taraflar arasında görüşme yapılması gerekir.Cengaverin bu arada uyanık olması yalancı sözlere, pusuya düşmemesi gerekir.Cengaverin silahını isteyen bir kişinin sözüne uyup silah değiştirmek amacıyla kılıcını savurup atması üzerine diğer tarafın kendisine saldırdığı bir uyarlama ile işlenmiştir.Bu bölüme oyun içinde silah değiştirme adı verilmiş ve sindirme sözcüğü de bu bölüm için kullanılmıştır. Ara Savaşı:Cengaverler birbirlerinin yardımına koşarlar iki taraftakilerin kendi arkadaşlarına katılması ile ara savaş başlar .Bu savaş sırasında da ritim yoktur.Toplu savaş bırakışması açıklanır ve savaş dönüşü sevinç yaşanır.
ULUDAĞ TÜRKMEN OYUNU
Bursa yöresine özgü oyunlarda el kol bağlantıları yoktur elde genellikle zil veya kaşık gibi ritm aletleri bulunur. Bu oyunlar güvende, Sekme (yüksek hava), düz oyun, büyük oyun(alçak hava) ve Cezayir olarak oynanmaktadır. Güvende:Bu oyunun dans ve ezgi yönünden birden fazla çeşidi vardır.bunlar “Oğlan adın İsmail,Usul usul, ve kıyıdan” türküleridir.Ritimler canlı olduğu için oyunlarda hareketlidir.Ezgiler iki bölümdür birinci bölüm giriş ikinci bölüm oyun bölümüdür. Sekme (Yüksek hava):Bu oyun 9/8 ölçülü aksak tartımlıdır.İki yada daha fazla oyuncu ile oynanır.Ezgileri üç bölümden oluşur.Birinci bölüm giriş , ikinci bölüm ezginin sözlü bölümü daha sonra oyunun üçüncü ve son bölümüne geçilir .Oyun ritim bakımından aynı hızla devam eder,canlı ve coşkulu bir oyundur. Düz Oyun:Erkeklerin oynadığı 2/4 ve 4/4 ölçülü , ezgisi çifte telliyi andıran sözsüz oyunlar ile kadınlar tarafından oynanan4-5 zamanlı 9/8 aksak tartımlı oyunlardır.Bu tür oyunlara dar oyunda denir ancak kadınların oynadığı “Menevşesi Tutam Tutam” (Menekşeli gelin) Bursanın ufak tefek taşları, Dereler doldu taşınan Yolunda çiçek türküler eşliğinde oynanır. Cezayir:Cezayir uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğunun himayesinde kalmıştır.Cezayir’in 1892 yılında Fransızların işgali sırasında Müslümanların katledilmesi üzerine yakılmış bir ağıt olduğu düşünülmektedir.Uzun ve kırık hava olarak çalınmaktadır. Ritmi ağır ve aksaktır,hemen her kınada geline oynatılmaktadır.Köylere gelin almaya giderken davul zurnayla çalınır.kadınlar kendi aralarında kaşık ve bakır çalarak da Cezayir oyununu oynarlar.
RUMELİ OYUNLARI
Rumeli oyunları Balkan Ülkelerinden ve Rumeli den gelen insanların oynadıkları oyunlardır. Paydos Oyunu:Düğünlerde yeni evli çiftin oynadıkları ilk oyundur.Bu oyunda gençlerin bekarlığa son vermesi ifade edilmektedir. Çiftçi Köçekçe Oyunu:Toprağın ekiminden hasadına kadar geçen süre esnasındaki işlevlerin ritmik olarak ifade edilmesidir.Ekme, çapa ,kırma ,biçme, hasat anlatılır. Oyun sırasında durgun figür ekinin olgunlaşması için geçen süreyi ifade eder. Karadağ Oyunu:Karşılama türü bir oyundur Karadağ da olan kanlı savaşlardan sonra zaferi simgeleyen ve hasattan dönen delikanlıların genç kızlar tarafından karşılanmasını ifade eder.
|
| |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:49 | |
| Doğum Gelenekleri
Doğum ile ilgili adet ve inanmalardan önce , çocuğu olmayan kadınların baş vurdukları birtakım işlemler bulunmaktadır. Bunların arasında en yaygın olanı türbeleri ziyaret ederek adaklar adamak ve dualar etmektir. Çocuğu olmayan kadınları başvurduğu yöntemlerden biride Kaplıcalar gitmektir Karamustafa kaplıcasına giden kadılar su akan oluğa elini sokarak gözlerini kapatır ve bakmadan suyu içir bu şekilde kadın içindeki kiri yada uğursuzluğun yok olacağına ve döl tutacağına inanmaktadır. Yine Kaynarca kaplıcasındaki evliya kurnasında yıkanmadan dileklerin gerçekleşmesi ve dertlerine çare bulmakta yarar sağlayacağına inanılmaktadır.
Gebe kalan kadının bazı yiyeceklere ilgisi olabileceği düşünüldüğünden yanında pişirilen her yiyecekten yedirilmeye çalışılır.”aşerme”sırasında kadının aklına gelen yiyeceği yememesi çocuğun kusurlu olacağı inancı vardır.
Gebe kadının yediği yiyeceklerle doğacak çocuğun cinsiyeti tespit edilmeye çalışılır .Ekşi yiyen kadının kız , tatlı yiyen kadının erkek doğuracağına inanılmaktadır. Ayrıca sakız çiğneyen ve dondurma yiyen hamile kadının çocuğunun sümüklü,ayva yiyen kadının çocuğunun güzel olacağına inanılmaktadır.
Çocuk Doğduktan sonra göbek bağı kesilerek temiz bir beze bağlanır,çocuğun dindar olmasını isteyenler göbek bağını caminin avlusuna ,kız çocuklarının göbeği genellimle evin bir yerin sıkıştırılır , okuyup iyi bir eğitim alması isteniyorsa da okulun avlu veya duvarına bırakılmaktadır. Bebek doğduktan bir hafta sonra evde mevlit okutularak loğusa şerbeti kaynatılır. Çocuğun adını koymak için ailede veya çevrede yaşlı veya dini bilgisi olan bir kişi çağrılarak çocuğu adını koyar .Bunun için çocuğu kucağına alan kişi kıbleye dönerek kulağına önce ezan sonra ismini üç kere fısıldar. Genellikle aile büyükleri ile tarihi özelliği olan kişilerin isimleri tercih edilmektedir .
Loğusa kadın ile bebeğinin kırk gün süresince kötülüklerden , kötü güçlerden korunması ve uzak durması gerekmektedir. Loğusa kadına ve bebeğe nazar değmemesi için akşam ezanından sonra dışarı çı4kmazlar ,dışarıya çamaşırlarını bırakmazlar,etrafındakiler onu yalnız bırakmazlar,eve gelen misafirler giderken sütünün kesilmemesi için güle güle demez. Loğusa kadını başka bir loğusa kadınla bir araya getirmezler kırklarının karışacağına ve “al basması “yaşayacağına inanılmaktadır.
Doğumdan kırk gün sonra bebekle anne kırklanır. Kırklama için kırk tane küçük taş veya fasulye tanesinin her birine “ihlas “okunur ve üflenir ve üflenir. Çocuk ve anne temizce yıkandıktan sonra kullanılan su evin etrafına serpiştirilir. Kırklamadan sonra çocuk ve anne nazar ve diğer kötü güçlerden uzaklaşmış olur .Bebeğe ziyaret ettiği evden şeker yumurta yiyecekler verilerek çocuğun yumurta gibi sağlıklı verimli,gürbüz olması , şeker verilerek tatlı dilli ve cana yakın olması dilenir.
Bursada yürüme çağı gelen çocuklara tay simidi –tay turtusu (durdusu )yada adım çöreği töreni yapılmaktadır. Bu tören sırasında bir çöreğin içine yerleştirilen bozuk para kime çıkarsa o kişi çocuğa hediye alır.Yürümeyen çocuk bir dede mezarına (yatıra ) götürülerek önünde gezdirilir. Geç konuşan çocuklara kurban bayramında 7 evden 7 kurban dili alınarak yedirilir,bülbülün su içtiği tastan çocuğa da su içirilir.
Bebeğin dişi çıkınca”diş buğdayı “ yapılır,Diş buğdayı kaynatılmış buğdaya şeker katılarak yapılır .Diş buğdayı çeşitli çerezlerle birlikte ikram adilmektedir. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:52 | |
| Ölümle İlgili Adet ve İnanışlar
Bursa da ölüm karşısında gösterilen davranışlar çeşitlilik gösterse de yapılan etkinlikler aynı motif etrafında gerçekleşmektedir. Ölen kişi karnı şişmesin diye üzerine bıçak konur . Çenesi bağlanır ayaklarının iki baş parmağı bez ile bağlanır ,uzaktan gelecek yakının varsa bir gece bekletilir Ölü yıkayıcı çağrılarak ölüye abdest aldırılır. Kefene sarılır ,tabuta konur ve camiden sela verdirilir .Belirlenen saate cenaze namazı kıldırılır,helalliği verildikten sonra tabut alınır mezarlığa götürülür tabuttan çıkarılarak mezarlığa konulur mezar kapatıldıktan sonra bir ibrikle mezarın üzeri sulanır daha sonra bu ibrik mezarın üzerinde bırakılır .Ölü gömüldükten sonra ölü evinde un helvası kavrularak gelenlere dağıtılır,ayrıca mezarı başında da ölü gömüldükten sonra helva ekmek veya pide dağıtılır. Akşamdan itibaren evde tebareke okunmaya başlanır bir hafta boyunca evde kuran okutulur Yedi günün sonunda evde pilav et veya pide dağıtılır .Bir hafta boyunca ölü evine komşuların yemek getirmeleri ,ölü evine gelenlerin ise yemek yemeleri adetler arasındadır. Ölümün kırkıncı gününde ve de veya camide mevlit okutularak şeker ve lokum dağıtılır. Kırk mevlidinden sonra elli iki mevlidi yapılır Buna akraba ve komşular çağırılır pilav ve ayran dağıtılır. Ölen kişiden bahsederken rahmetli diye anılır,taziyeye gelenler “ölenle ölünmez “”Allah geride kalanlara ömür versin””Allah o yattıkça evlatlarına ömür versin” gibi dileklerde bulunurlar.
Sünnet Gelenekleri
Bursada sünnetler genellikle okulların tatil olduğu dönemde yapılmaktadır. Sünnet olacak çocuğa “Sünnet çocuğu “adı verilir .Çocuğa sünnet elbisesi adı verilen çok süslü parlak kumaşlardan yapılmış şapkalı kıyafetler alınır. Nazar değmesin diye şapkası genellikle mavi renkte ve önünde de maşallah şeridi bulunmaktadır. Sünnetten birkaç gün önce çocuğun parmaklarına kına yakılır .Sünnet çocuğu kıyafetlerini giyerek komşu ve akrabalarını dolaşır ellerini öper eli öpülen herkes çocuğa para verir. Sünnetler genellikle mevlitli ve yemekli yapılmaktadır. Çocuk sünnetten önce araba ile gezdirilir,babasından armağan almadan arabasından inmez. Genellikle öğleden sonraları yapılan sünnet töreni için son yıllarda salon tutulmaktadır. Sünnetçi salona getirilir veya hastanede yapıldıktan sonra salona veya eve getirilmektedir. Sünnetten önce çocuğa sünnet entarisi giydirilir. Sünnet sırasında çocuğu kucağında tutan ve çocuğun yanından ayrılmayan kişiye kirve adı verilir .Kirveler çocuğun sonraki yaşamında da etkin olacak insanlar konumundadır. Davetlilerin duaları ve oldu da bitti maşallah sözleri arasında sünnet yapılır. Çocuk için hazırlanmış olan çok süslü sünnet yatağına yatırılır. Bundan sonra çocuğu eğlendirmek için çeşitli oyunlar oynanır.
Askerlik- Gurbetlik
Askerlik çağına gelen genci askere gideceği günden itibaren bir iki ay boyunca gezip eğlenmesi için serbest bırakırlar. Asker adayı son haftasında bütün komşu ve akrabalarını gezerek vedalaşır onlara “Askere gidiyorum hakkınızı helal”edin der, ellerinden öper .
Vedalaştığı kişiler askere para , iç çamaşırı , çorap v.b hediyeler verirler. Askerin arkadaşları davul zurna ile askeri eğlendirmeye çalışırlar. Askere giderken davul zurnalar çalınarak Türk bayrağının altında arkadaşları tarafından havaya atıp tutularak yolcu edilir. Arkadaşları ona komutanlarını dinlemesi için öğütlerde bulunur , kadınlar dualar okurlar,askerin ağlamaması için eline emzik tutuşturulur. Yollarının açık olması ve sağ salim dönmesi için yapılan dualarla askere yolcu edilir. Uğursuzluk getirmemesi için Askerlik süresince askerden gelen mektup yırtılıp atılmaz, görünmeyen yere asılmaz.
Askerlik dönüşü aile tarafından un helvası yapılır akraba ve komşulara dağıtılır. Komşu ve akrabalar oğlanın evine gözün aydın kutlamasına giderler. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 04:58 | |
| Evlenme Gelenekleri
| Bursa da düğün gelenekleri günümüzde de devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Kızla oğlan birbirlerini görüp beğenmişse, oğlan tarafı kızın evine belirlenen bir tarihte giderek kızı “Allahın emri peygamberin kavliyle “isterler .Kız tarafı kızı verirse belirlenen bir tarihte erkek tarafı nişan bohçasını kız tarafına gönderir , nişanı bir erkek başının üzerinde taşıyarak kızın evine götürür. Kızın evinde lokum ve pasta ikram edilerek eğlence düzenlenir. Eğlencenin ilerleyen saatlerinde kurdeleye bağlı olan yüzükler takılarak bir aile büyüğü tarafından kesilir. Nişan gecesi düğün tarihi tespit edilerek düğün için plan yapılır. Düğün tarihi yaklaşınca kızın çeyizlerinin son hazırlıkları yapılır .Düğünün olacağı haftanın son çarşambası gelinin çeyizleri bir arabaya yüklenerek yeni evlerine gönderilir .Oğlan evine giden çeyizler kızın arkadaşları ve akraba kızları tarafından serilir. Çeyiz sandığı eve girerken veya çeyiz sandığı açılırken kız tarafından birisi sandığın üzerine oturur bahşiş almadan da kalkmaz .Çeyizler düğün olduktan on beş gün sonra kaldırılır. Düğünden önce yapılan e önemli etkinliklerden biri de gelin hamamıdır. Günümüzde yaygın olmayan bu gelenek kısmen de olsa sürdürülmektedir. Gelin hamamı düğünden önceki Cuma günü yapılır bunun için erkek tarafı bir hamamı kiralar iki tarafında kadınları hem yıkanıp hem de eğlenirler. Kına gecesi kızın evinde düğünden bir gün önce yapılır .Kına gecesi için erkek evi kız evine kına ve çerez gönderir .kına ve çerezler küçük poşetlere konarak gelen konuklara ikram edilir. Geline “kınalık “adı verilen renkli bir elbise giydirilir. Saçına duvak takılır. Kadınlardan bakır veya darbuka çalmayı bilenler çalıp söyleyerek eğlenceyi başlatırlar. Herkes gelin adayıyla karşılıklı oynar,bu sırada geline para takılır. Sıra kına yakmaya gelince gelin adayı renkli satenden yapılmış pijama veya sabahlığını giyer abdest alır başına bir kırmızı yemeni örterler , hazırlanan kınanın üzerine mum dikilir gelinin eline kaynana altın sıkıştırarak kınayı yakarlar,bu sırada ağlatma havası adı verilen türküler söylenir: Gelin mi oldun gelin mi oldun evvel bizim idin a güzel Şimdi emlin mi oldun a güzel Oğlan anası oğlan anası Elinde mumlar yanası Oldun gelin kaynanası Şen evimiz şen kal... Kız anası kız anası Kızınız bu gece misafir size Yarınki gece eller evinde Ağlar anam ağlar Sorun niçen ağlan Yavrusundan ayrılıyor Onun için ağlar Ak evlerim kızsız kaldı Ak bakırlarım susuz kaldı Ağlar anam ağlar
Düğün günü erkek tarafı düğün alayıyla kızı almaya gelir Evin önünde davullar çalarak gelen konuklar eğlenir .Süslenmiş olarak gelen gelin arabasından oğlanın annesi ile gelinin evinden “yenge “oturur. Gelin evden çıkarken kızın beline babası veya erkek kardeşi kırmızı bir kurdele takar. Gelin evinden çıkarken kızın arkadaşları veya akrabaları kapıları kapatır , aldıkları bahşiş karşılığında kapıyı açarlar. Başında bayrak bulunan gelin alayı oğlan evine varınca arabadan en son gelin iner eve girerken başına pirinç , şeker , para atarak yeni evine bolluk bereket ve şeker gibi tatlı bir yaşam geçirmeleri dilenir. Eve girmeden önce kayınpeder geline hediye olarak takı takar. Gelin eve girince konuklara kızın çeyizinden çorap , yazma v.b eşyalar hediye edilir .Damat evinde akşam yemeğinde geline tatlı yedirerek gelinin tatlı dilli olması dilenir. Kız tarafı erkek evinden”tavuk alma “ yapar. Tavuk alma içi gelinin arkadaşları ve akrabaları bir araya toplanarak türküler söyleyip oğlanın evine gelirler bu arada oğlan evinde tavuk pişirilerek bir tepsiye konur hazırlanır , yanına bir tepsi baklava konur .Dışarıdakilerden birisi oğlan evine girerek tavuğu ve baklavayı alır türkülerle oğlan evine teşekkür edilir kendi aralarında yaptıkları oyunlarla başka bir yere giden gençler tavuğu ve baklavayı yerler Gelinle damat yalnız kalmadan önce birlikte yemeleri için damat sofrası hazırlanır,içine çerez, baklava , bir bütün tavuk meyve v.b yiyecekler konarak gelinin odasına bırakılır. Gelin bu tavuğun bacağını ayırırsa evde kendi sözünün geçeceği mesajını vermiş olur. Damadı gelin odasına arkadaşları sırtını yumruklayarak sokarlar,Gelin odasında damat geline yüz görümlüğü takar , gelin duvağını açar. Düğünden bir gün sonra Paça günü yapılır Paça günün gelinin kızlıktan kadınlığa geçiş töreni de sayılabilir. Damatla gelin evin büyüklerinin elini öper hep birlikte kahvaltı edilir. Gelin tekrar süslerler kaynanasının aldığı kıyafetlerden giyer gelinin arkadaşları ile damadın arkadaşları birlikte eğlenirler |
| |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 05:02 | |
| Halk Müziği (Uzun Havalar,Ezgiler Ağıtlar v.b.)
TÜRKÜLER
Bursa da oyun ile söylenen köy güvendeleri dışında çeşitli olaylar karşısında yakılan ve kişilerin yaşadıkları ile ilgili türküler söylenmektedir.
SARI MUSTAFA TÜRKÜSÜ
Hikayesi :Sarı Mustafa Bursa’nın Kuzgunluk mahallesinde büyümüş yağız bir delikanlıdır.Ailesinin geçimini tütün kaçakçılığı yaparak sağlamaktadır.Bir gün kolcular Sarı Mustafa’nın kaçakçılık yaptığını öğrenir, evine baskın yaparlar.Teslim olmayan Sarı Mustafa öldürülür.Ölümü halk arasında büyük bir üzüntü yaratır ve üzerine türkü yakılır ;
Fese bak fese ne kadar al ne güzel belindeki morlu şal Demedim mi ben sana burda kal Kalamaz ne çare eli şanlıdır. Burma bıyıklı delikanlıdır. Entarisi ala benziyor Şeftalisi bala benziyor Benim yarim sana benziyor Olmaz ne çare eli şanlıdır. Burma bıyıklı delikanlıdır. Sol böğründe kurşun yarası Annesi’nin de bir tanesi Kuzgunluk ‘un merdanesi Olmaz ne çare eli şanlıdır Burma bıyıklı delikanlıdır
ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM
Zeytinyağlı yiyemem aman Basmada fistan giyemem aman Senin gibi cahile Ben efendim diyemem aman Kaldım duman içi dağlarda Sevgili yarim nerelerde Kara üzüm asması Yeşil olur yazması Ben yarimden ayrılmam Kara yazı yazması
MEŞELİ DAĞLAR MEŞELİ
Meşeli dağlar meşeli İçinde halı döşeli Kül oldum aşka düşeli A benim esmer güzeli Yarimle kol kola gezeli Hamamın üçtür kurnası içinde üç kız yunası Üç kızın biri benim olası Asmadan üzüm aldım Sapını uzun aldım Verin benim yarimi Annemden izin aldım Nakarat Bursa’nın ufak tefek taşları Keman olmuş o yarimin kaşları Bir omuzdan bir omuza saçları Nakarat
OTURMUŞLAR HEREKENİN AĞALARI
Oturmuşlar Herekenin ağaları Fadimem geliyor da yasıl Gocagavacıh dağları Aman aman ayşam böyle böyle n’olacak İkimizin sevileri de mahşere mi kalacak Bir tepeden bir tepeye yol olsun Ben saramadıml da saran kollar yoh olsun Aman aman ayşam iniverelin de dereye Melhem sürelim dün akşam ki bereye Ekşi olur govacığın yoğurdu aman Ayşam seni nasıl analar da doğurdu Aman aman Ayşam nerden geliyon da kirazdan Ben seninle gonuşurum birazdan
MENEKŞESİ TUTAM TUTAM
Menekşesi tutam tutam Arasına güller katam Gel seninle sarılam yatam Sen gel menekşeli gelin
Gelin gelir su dolduru pınardan Aylan geçti haber gelmedi yardan
Menekşesi boyun eğmiş Dudakları suya değmiş Seni saran oğlan ölmüş Sen gel menekşeli gelin
BURSANIN GÜZELLERİ
Pınar gibi nakışlı Beli de ipek şallı Yavru ceylan bakışlı Bursa’nın güzelleri
Sevilmenin de hakkı Huriden nedir farkı Gezerler Kültür Parkı Bursa’nın güzelleri
HALK MÜZİĞİ SAZLARI
Bursa da özellikle dağ yöresi köylerinde oynanan erkek ve kadın oyunlarında farklı çalgılar kullanılmaktadır.Bunlardan erkeklerin oyunları sırasında çalınan kaba çalgı, Kadınların oyunları sırasında kullanılan ince çalgı olarak sınıflandırılmaktadır.Kaba çalgı olarak adlandırılan Davul , Zurna , Dümbek (Kudüm yada çatal dömbek) İnce çalgı olarak da keman , cümbüş ve darbuka dır. Köylerde kemana kemane de denilmektedir.Yine dağ köylerinde kadınların oyunlarında kullandıkları ve bakır adını verdikleri tef şeklindeki bakır tepsiler ile tongurdaklı kaşık adı verilen kaşıklar ritim için kullanılmaktadır.Bu sazlar dışında türkü ve oyunlarda bağlama, özellikle Rumeli Oyunlarında veya Türkülerinde Klarnet, Akordiyon , kullanılmaktıdr. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 05:08 | |
| [font=Georgia]Giyim Kuşam Gelenekleri[/b]
Günümüzde Bursa’da çağdaş çizgiler egemendir. Bursa’nın merkezinden köylerine doğru gidildikçe yöresel kıyafetlere rastlanır. Bölgenin yöresel özellik gösteren giysilerine dağ bölgesi adı verilen ilçeler olan Keles , Orhaneli,Büyük Orhan , Harmancık,’ın köylerinde rastlanabilmektedir. İl de giyim – kuşam Türkiye’nin tüm yörelerinde olduğu gibi , gelir gruplarına, toplumsal çevre özelliklerine göre değişiklik göstermektedir. Giyim ve Kuşamın çeşitlenmesinde , biçimlenmesinde moda ve çalışma koşulları etkili olmaktadır.
Eski Bursa’da özellikle kadın giysileri , kumaşları ve işlemeleriyle dikkat çekerdi. Bursa tezgahlarında dokunan ipekler, bürümcükler, kadifeler bu giysilere özellik katardı.
ERKEK GİYİMİ :
Renkli kumaşlardan yapılan giysiler , işlemelerle süslü . Pantolon yerine potur, şalvar, çakşır, üstüne cepken gömlek giyilirdi. Bele üst üste kuşak sarılır, kuşakların arasına cep yerini tutan silahlıklar takılırdı. Başa genellikle fes giyilirdi. Üstüne Ağabani sarık sarılan keçe külah da yaygın baş giysilerindendir. Ayağa çarık, mest, yumuşak meşinden yapılmış, yanları dikişli flar yemeni giyilmektedir.
KADIN GİYİMİ : Bursa’nın içinde iki tür kadın giyimi vardır. Bunlar üç etekli ve şalvar içlikli giyimdir. Üçetekli Giyim : Bu tür giyim özelliğini üç etek ve altına giyilen şalvardan alır. Ton don denilen şalvar bir tür pantolon biçimindedir. Ağı yukarıda uçkur bağı düşüktür. Bu tür özellikleri ile rahat etmeyi sağlar. Şu parçalardan oluşur.
Top Don : Pamuk- İpek karışımından dokunmuştur. Parçaların yanı nakışlıdır. Bunlara parçalık denir. Türlü şenliklerde işli parçalıklar üç eteğin yan yırtmaçlarından görülür.
Uçkur (Yağlık ): İnce İpek bürümcüktendir. Uçları mor ve sümbül başakları işlidir.
Gömlek (Uzun Köynek):Beyaz İpek bürümcükten yapılmıştır. Dize kadar iner. Önü Pembe gül dallarıyla işlidir. Yaka ve kol ağızları, renkli ipek ipliği ile işlenmiştir.
Cepken : Açık yeşil Bursa kadifesindendir. İçi astarlıdır. Üstü sarı bükme simle süslenmiştir.
Şal Kuşak : İnce yünden dokunmuştur. Renkli çizgilidir. Arasına iğne ile çiçek desenleri işlenmiştir. Kare biçimindedir. Üçgen sarılarak bele sıkıca bağlanır.
Gümüş Kemer : Şal kuşağın üzerine takılır. Altın- Gümüş karışımıdır. Önde çiçek biçiminde bir tokası vardır.
Çorap : ince ak yünden beş şişle örülmüştür. Pembe gül deseniyle bezelidir.
Çedik : Sarı deriden yapılmıştır. Taban astarına karanfil motifleri sırma ile işlenmiştir.
Hotoz Başlık : Bursa ’lı kadınlar (50 yıl önce) hotoz başlık giyerlerdir. Geçmişte başa giyilen hotoz mevsim çiçeklerine göre hazırlanırdı. Gül zamanı gül oyalı, gül renkli hotozlar, leylak zamanı leylak oyalı, leylak rengi hotozlar giyilirdi.Şalvar İçlikli Giyim :Bursa’nın bu tür geleneksel giyimi , şalvar ve içlik olmak üzere iki parçadan oluşur. Öbür parçalar tamamlayıcıdır. İçlik üzerine cepken ya da pamuklu uzun hırka giyilebilir.
Şalvar ve içliğin kumaşları düz ya da kareli , çizgili çitari, alaca. Kadife. Atlas, yünlü, pamuklu olabilir. Şu parçalardan oluşmaktadır.
İçlik : Bele kadar iner. İç astarlıdır. İçliğin iki ön parçası üs üste gelir, göğsün sol yanında ve yaka da düğümlenir. Kollar manşetli ve düğümlüdür.
Şalvar : Dikdörtgen kesimlidir. Ağı düzgündür ve yere kadar iner. İki yanında ayak geçecek kadar açıklık vardır. Bu tip şalvarlar genellikle altı metre kadar kumaştan yapılır. Bolluk belde bir uçkurla toplanır.
Cepken : Şalvarla içliğin üstüne giyilir. Onlara eş kumaştan yapılır. Kapitonelidir. İçi yeşil astarlıdır. Yeşil, pembe, sarı, ipek kordonla yapılmış ipek desenli harç cepkenin çevresini süsler.
Ferace : Gerek üçetek gerekse şalvar içlikli giyimle sokağa çıkıldığında üste uzun bir ferace giyilir, başa ak yaşmak örtülüdür. Bursa feracelerinin özel kesimi vardır. Yeşil yaka arkadan bele kadar inerdi. Feraceler, kırmızı çuhadan dikilirdi. İçi yeşil kumaşla astarlıydı. Kadınlar, feraceli yaşmaklı olarak sokağa çıkar, bir şey taşımaları gerektiğinde bunu bir bohçaya sararlardı.
| |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 05:10 | |
| Yöresel Yemekler
Çorbalar
Tarhana çorbası , sütlü oğmaç çorbası, yeşil mercimekli oğmaç çorbası, Düğün çorbası , Balık çorbası, ekşili baş çorbası,
Tarhana Çorbası
Tarhana çorbası kışlık yiyecek olarak yapılıyor. Köyde muhacir ve yerli tarhana olarak iki çeşit tarhana yapılıyor Muhacir tarhanası; mayalanan yoğurdun içine soğan rendeleniyor malzemesine göre yumurta kırılıyor karabiber acı biber ve tarhana kokusu adı verilen baharat karışımı yoğurda katılıyor . Nane konduktan sonra alabildiği kadar unla hamur haline getiriliyor. Muhacir tarhanası yaş olarak tüketiliyor , kavanoz veya plastik bir torbanın içinde buzdolabında saklanıyor. Muhacir tarhanasını pişirmek için tarhana suda bekletilerek eziliyor tencerede tereyağı ve nane kavrularak üzerine tarhanası kaynayıncaya kadar karıştırılıyor. Kurutulmadan saklandığı için kuru tarhana kadar çok yapılmıyor kısa sürede tüketiliyor. Yerli tarhana olarak bilinen tarhananın içine yoğurt soğan ve domates rendeleniyor, karabiber, pul biber nane ve ekmek mayası konduktan sonra unla hamur haline getiriliyor. Mayasının gelmesi için sıcak bir yere konarak bekletiliyor. Mayası geldikten sonra tekrar yoğrularak bekletiliyor bu işlem birkaç kez daha tekrarlandıktan sonra parçalara bölünerek temiz ve kuru bezlerin üzerine seriliyor güneşte kurutuluyor tam olarak kuruması beklemeden “göze” adı verilen elekten geçiriliyor, günümüzde gözelerin yerine mutfak robotları kullanılmaktadır. Kurumuş tarhanalar bez torbalara konularak saklanıyor. Yerli tarhanayı pişirmek için suda bekletiliyor tereyağı ve nane tencerede kavrulduktan sonra tarhanası ekleniyor kaynayana kadar karıştırılarak pişiriliyor. Tarhana çorbası yapımı kolay olduğundan her öğün pişiriliyor. Özellikle yaz mevsiminde bütün gün tarlada çalışan kadınlar akşam yemeği için kolay yapılan yiyecekleri tercih ediyorlar.
Dede Çorbası: (Kesme Hamur Çorbası):
Dede çorbası köyde bulunan yatırın başında yapıldığı için bu adı almıştır. Bugün yatır köyün mezarlığına kaldırılmış ve insanlarında yatıra ilgisi kalmamıştır. Adak adayanlar çocuğu konuşmadığı veya yürümediği için yatırın başında dede çorbasını çocuklarına içiriyorlardı böylece konuşamayan çocukların konuşacağına yürüyemeyenlerin de yürüyeceğine inanıyorlardı . Günümüzde bu tür inançlar azaldığı gibi dede çorbası günlük olarak ve ölünün ardından üç gün sonra pişiriliyor. Ölü evine gelenlere ikram ediliyor. Dede çorbası yapmak için un tuz ve su ile hamur yapılıyor eğer çorba az yapılacaksa bir bezelik hamur yapılıyor . Beze erişte kalınlığında açılıyor oklavaya doladıktan sonra bir parmak kalınlığında parçalara kesiliyor. Şeritler halindeki parça hamurlar bıçakla yenide küçük dikdörtgen parçalar kesiliyor, eğer daha küçük parçalar isteniyorsa dikdörtgen şeklindeki hamurlar tekrar ortadan ikiye bölünüyor. Dede çorbası sade hamur ile yapıldığı gibi farklı malzemelerle de yapılıyor. Tavuk suyunda veya tavuklu nohutlu olarak da pişiriliyor. Çorbanın kıvamını tutturmak için içine biraz un katılıyor. Çorbayı ocaktan almadan önce tereyağı ve nane bir kapta eritildikten sonra çorbanın üzerine dökülüyor. Kolay bir çorba olduğundan ramazanlarda ve yazın tarladan döndükten sonra hazırlanarak tüketilmektedir.
Sipsi
Şipsi için 1 adat tavuk göğsü ,1 litre süt ,4-5 diş sarımsak, 2 litre su , 1 tatlı kaşığı biber salçası 1 tatlı kaşığı domates salçası 2 yemek kaşığı un,3 yemek kaşığı sıvıyağ veya tereyağı kullanılmaktadır. Yapımı için 2 litre suda tavuk göğsü haşlanır tavuk göğsü pişmek üzereyken içine tuz atılır. Tavuk göğsünün dağılmaması için dikkat edilmesi gerekmektedir. Bir tencereye yağ ve yağ ve salça konularak kısa bir süre kavrulur, üzerine süzülmüş tavuk suyu eklenir. Başka bir kabın içerisine süt ile un iyice çırpılarak kaynamakta olan suyun içine dökülür üzerine tuz ilave edilir .Sürekli karıştırılarak dibinin tutmaması engellenir. Bu arada tavuk göğsü küçük parçalara bölünerek küp şeklinde doğranır, doğranmış tavuklarda çorbaya eklenerek birkaç dakika da tavuklarla birlikte kaynatılır. Ocaktan almak üzereyken çorbanın üzerine isteğe bağlı olarak kırmızı pul biber dökülür. Şipsi çorbası özellikle ova köyleri ile Karacabey , Yenişehir ilçelerinde yapılmaktadır.
Balık Çorbası
Balık çorbası için özellikle sazan balığı ile yapılmaktadır. Bunun için 500 gr ayıklanmış sazan balığı1 diş sarımsak, 2 küçük kuru soğan,yarım demet maydanoz,1 tatlı kaşığı nane,1 çay kaşığı un , bir tatlı kaşığı tuz, yarım çay bardağı yağ, yarım çay bardağı salça , 1 tane limon. Yapılışı için temizlenmiş sazan balığını bir tencere içine 1 diş sarımsak , 1 küçük soğan dörde bölünerek atılır .Yarım demet maydanoz ve 1 adet limon ile kaynatılır .Soğuduktan sonra suyu malzemelerle birlikte kevgirden geçirilir .Elde edilen su bekletilir .Başka bir tencerede yağ ve ince kıyılmış soğan kavrulmaya yakın un ilave edilir,ardından salça ilave edilerek bekleyen balık suyu tencereye ilave edilip kaynamaya bırakılır .Su kaynamaya başlayınca nane ve tuz ilave edilir. Son olarak ayıklanmış balık etleri eklenir. Bu şekilde bir süre daha kaynatıldıktan sonra ocaktan alınır. İstenirse servis sırasında kıyılmış maydanoz ve limon ilave edilebilir. Balık çorbası Bursa’nın özellikle göl kıyısında olan ilçelerinde İznik , Orhangazi Mustafakemalpaşa gibi ilçelerinde yapılmaktadır.
Hamur Tutma Çorbası
2 su bardağı un , 1 yumurta , 2 tatlı kaşığı tuz ,2 su bardağı yoğurt,1 kaşık tereyağı , 1 tatlı kaşığı nane, 1 tutam maydanoz. Yapılışı için 1 su bardağı un ,1 yumurta,1 tatlı kaşığı tuz.1 çay bardağı suyla hamur tutulur,hamur bıçak sırtı kalınlığında yufka olarak açılıp üzerine un serpilerek oklavaya sarılıp boydan boya kesilir. Düz bir dikdörtgen haline gelen kat kat hamur iki parmak eninde parçalara ayrılarak erişte inceliğinde kıyılır. Kıyılan hamurlar kaynar tuzlu suda haşlanır,yaklaşık beş dakika süreyle haşlanan erişteler ateşten alındıktan sonra bir miktar suyu süzgeçte süzülür üzerine bir bardak soğuk su dökülür.2 su bardağı yoğurt iyice çırpılır çorbanın suyuyla yavaş yavaş çorbanın içine ilave edilir. Başka bir kapta bir kaşık tereyağı eritilerek nane içine katılır ve çorbanın üzerine dökülür. Maydanoz yaprakları çorbanın üzerine ilave edilir. Bu şekilde sıcak veya soğuk olarak servis yapılır.
Oğmaç Çorbası
Oğmaç , un ve su ile yapılan hamurun iki elin içine alınıp ovularak oluşan küçük hamur topaklarına deniyor. Oğmaç çorbaları sade olduğu gibi mercimekli , kuru fasulyeli vb. malzemelerle de pişirilmektedir. Oğmaç çorbalarına dede çorbasında veya erişte çorbalarında olduğu gibi tavuk suyu veya tavuk eti konuyor. Çorbanın malzemeleri piştikten sonra tereyağı veya margarin ile nane bir kapta yakıldıktan sonra çorbanın üzerine boşaltılıyor.
İşkembe Çorbası
İşkembe çorbası düğünlerde düğün yemeği olarak veya özel günlerde pişiriliyor, bu günlerin dışında kurban bayramlarında da işkembe çorbası pişirilmektedir. İşkembe çorbası için temizlenmiş işkembe ile kelle bir süre haşlandıktan sonra , küçük parçalar halinde doğranıyor bir tencerede bir miktar su ile tekrar biraz daha pişiriliyor kıvamı için içine bir miktar un konuyor katıklama adı verilen terbiyesi için bir miktar yoğurt ve yumurta bir kapta karıştırılıyor çorbanın üzerine dökülüyor. Sıcak olarak servis yapılıyor. Servis sırasında çorbanın içine sirke ile bir miktar sarımsak ilave edilmektedir. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 05:15 | |
| Sebze Yemekleri
Etli Gavata , Kurutulmuş yeşil fasulye yemeği, kestaneli etli lahana dolması (Zeytinyağlısı da yapılıyor) , Mısır unu sarması, Kaşarlı pırasa , kereviz dolması , patlıcan silkmesi.
Etli Kereviz :
5 adet iri kereviz 500 gr. Kuşbaşı et, 1 adet patates, 1 adet havuç, 2 adet soğan, 3 adet domates3 adet sivribiber, 1 yemek kaşığı salça , 2 diş sarımsak ,yarım demet maydanoz, yarım limon, 2 su bardağı sıvıyağ , 1 tatlı kaşığı tuz, 1 çay kaşığı karabiber ,1 tatlı kaşığı pul biber , 2 su bardağı et suyu , 100 gr . kaşar rendesi.
Yapılışı : Kerevizler soyulup ortadan ikiye bölünerek içleri oyulur ,kararmamsı için limonlu suyun içine atılır. İçinden çıkan parçalar,patates ve havuçlar zar büyüklüğünde doğranır .Doğranmış etler iki kaşık yağla kavrulur , suyunu salıp çekince doğranmış olan havuç ve soğan ilave edilir ,ince kıyılmış sarımsaklar, domates ve biberler ilave edilerek bir yemek kaşığı salça ve baharatla tuzu ilave edilir, iki su bardağı su veya et suyu ilave edilerek etler yumuşayıncaya kadar pişirilir. Kerevizler yağda kızartılır tepsiye dizilir içlerinden çıkan kereviz ile patatesler de kızartılır .Pişen etle birlikte kızartılan kereviz, patates,maydanoz harmanlanarak kerevizlerin içine yerleştirilir. üzerlerine kaşar rendesi serpilir etlerden süzülen salçalı sos tepsiye dökülür bu şekilde fırınlanır kaşar peyniri eriyince fırından çıkartılır maydanoz ,kereviz yaprakları ve domatesle servis yapılır.
Zeytinyağlı Kestaneli Lahana Dolması
(40-50- adet için 1 adet dolmalık büyükçe lahana 3 su bardağı pirinç,750 gr. Kestane,150 gr. Kuru üzüm,3 adet kuru soğan, 1 – 1,5 su bardağı zeytinyağı,3+3 su bardağı su , 3 tatlı kaşığı tuz, 2 tatlı kaşığı şeker, 5 tatlı kaşığı kuru nane, 3 tatlı kaşığı yenibahar, 1 tatlı kaşığı tarçın 1 tatlı kaşığı karabiber.
Yapılışı: Kuru soğanlar küçük küçük doğranarak zeytinyağında kavrulur ,içine tuzunu 3 bardak suyunu katarak kaynaması beklenir ,kaynayan suya pirinçleri katılır .Pirinç suyunu çekince nane, şeker ve baharatlar katılır karıştırılır en son ayıklanıp yıkanmış üzümler, az haşlanıp yıkanmış kestaneler katılıp tekrar karıştırılır, tencerenin kapağı kapatılarak dinlenmeye bırakılır. Haşlanıp tek tek ayrılan lahanaları hazırladığımız içe sararak tencereye önce lahananın koçanları sonra sarmalar konur sarmalar tencereye sıralı olarak yerleştirilir harç bitince üzerine 3 bardak su eklenir , dolmaların üzerine bir kapak kapatılarak pişme sırasında dolmaların dağılması önlenir. Orta ateşte pişmeye bırakılır dolmalar tenceredeki bütün suyu çekince ocağın altı kapatılır soğumaya bırakılır. Tencerenin üzerine bir tepsi yerleştirilir, tencere ters çevrilerek dolmalar dinlenmeye bırakılır. Kestaneler istenirse haşlamak yerine kızartılarak da dolmaya katılabilir. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 05:18 | |
| Etli Yemekleri
| İnegöl Köftesi,Yörük kebabı,Büryan,Yufkalı hindi, keşkek, av hayvanlarından yapılan yahni, ekşili köfte, İnegöl köfte, ciğer sarması, mumbar dolması, pide kebabı, şipit. Pideli Döner Kebap (İskender Kebap)
İskender Kebap olarak bilinen kebap 1867 yılında Mehmetoğlu İskender efendi tarafından yapılmaya başlanmış ve bütün Dünyaya yayılmıştır.Yatay olarak ateşin üzerinde pişirilen kuzu çevirmeyi ayağa kaldırarak kemikleri ve sinirleri ayıklanmış kuzu etini dikey metal bir çubuk üzerinde kendi etrafında, kömür ateşinde pişmesi sağlanmıştır. Yağlı sinirleri alınmış kuzu etinin kullanıldığı kebap şişe geçirilirken aralarına yağlı koyun kıyması döşenir ateşte dönerek kızartılır pişen etler bıçakla ince kesilir,servis için kebap pideleri kızartılarak tabaklara yerleştirilir üzerine kesilmiş etler ,domates sosu ,tereyağı ,kenarına yoğurt konarak servis yapılır.
Mumbar Dolması :
Mumbar dolması birkaç yıl öncesine kadar sadece kurban bayramlarında kurbanın bağırsaklarından yapılırken , günümüzde kurban bayramlarının dışında sakatatçılardan alınan bağırsaklarla mumbar dolması yapılmaktadır. Mumbar dolmasının harcı için kırık veya normal pirinç bir miktar suyla yumuşayıncaya kadar suda pişiriliyor, diğer taraftan akciğer bıçak veya satırla ince ince kıyılıyor. Akciğerler tuz,karabiber ve kırmızı biberi de pirincin içine atıldıktan sonra bağırsaklar hazır alınmışsa , temizlenmiş olduğundan huni bağırsağın ucuna takılarak huni yardımıyla harç bağırsağa dolduruluyor. Bağırsaklar temizlenmemişse hortum yardımıyla iyice temizleniyor sonra harç içine dolduruluyor. Bağırsaklar çok fazla sıkıştırılarak doldurulmuyor, ağızları iple bağlanıyor, harcın pişmesi için toplu iğne ile bağırsakta delikler açılıyor suda pirinçleri yumuşayana kadar pişiriliyor. Suda pişirilen bağırsaklar eğer kızartılacaksa lokum gibi kesilerek parçalara ayrılıyor, yumurta veya una bulanan parçalar sıvı yağda kızartılıyor. kızartma işlemi ile mumbar dolması ağır bir yemek haline geldiğinden özellikle yaşlılar mumbar dolmasını kızartmadan tüketmektedirler.
Ciğer Sarması
Ciğer sarması çok zahmetli bir yemek olduğundan özel günlerde ve misafirlere yapılmaktadır. Kurban bayramlarında kurbandan alınan ciğerin üzerini kaplayan ince yağ tabakası ve karaciğer ile hazırlanmaktadır. Karaciğer bıçakla ince ince kıyıldıktan sonra yağda kavruluyor üzerine suda haşlanmış pirinç konuyor tuz karabiber, kırmızı pul biber, bazıları bu harcın içine tarçında eklemektedir. Sarma işleminde kullanılacak yağ tabakası makasla parçalara bölünüyor, küçük bir kasenin içine bu parçalar yerleştirildikten sonra içine harcı konuluyor üzeri sarma ile kapatılıp kase ters çevriliyor böylece sarma hazırlanmış oluyor , kalan diğer parçalarda aynı işlemden geçirilip tepsinin içine dizildikten sonra tepsiye bir bardak su eklenerek fırında veya ocakta bir süre pişiriliyor. Suyunu çekince üzerine kapak kapatılarak dinlendiriliyor. Ciğer sarması genellikle sıcak olarak tüketiliyor.ağır bir yemek olduğundan öğlen yemeklerinde tüketmeye çalışılıyor. Ciğer sarması yanına ayran veya salata ile servis yapılmaktadır.
İnegöl Köftesi
İnegöl Köftesinin asıl kaynağı Bulgaristan’ın Filibe vilayetinin Pazarcık ilçesidir. İnegöl köftesinin “İnegöl Köftesi “ olarak dünyaya tanıtan kişi uzun yıllar önce Pazarcıktan İnegöl’e göç eden Mustafa oğlu İbrahim Besler dir. Bu aile Pazarcıkta “ Köfteciler “ olarak anılmakta ve köftecilik babadan oğula geçen bir meslek haline gelmiştir. İnegöl Köftesi için 750 gr dana kaburgası , 250 gr. kuzu eti , orta boy 2 baş soğan,10 gr. Tuz,karbonat gerekmektedir. Yapılışı için Etlerin sinirleri iyice alınır ,Geniş aynalı kıyma makinesinde çekilir. Tuz ve karbonat katılarak iyice yoğrulur et bir kabın içine konarak bir gün dinlenmeye bırakılır. İkinci gün et ikinci kez makineden geçirilir Çekimden sonra soğanlar ince ince kıyılarak etin içine karıştırılır. Soğanla birlikte yeniden harmanlanan köfte harcı elde yuvarlanıp yassılaştırılırak köfte haline getirilip ızgarada pişirilir. İnegöl Köftesinin içine yumurta ekmek gibi malzemeler katılmaz Damat Paçası
300 gr tavuk eti , 3 adet yufka , 125 gr. Margarin SOSU İÇİN : Bir buçuk bardak tavuk suyu ,bir buçuk çorba kaşığı un, 3 diş sarımsak ,1 adet yumurta , 1 çorba kaşığı sirke , 1 çorba kaşığı tuz , 1 çay kaşığı kırmızı biber. Yapılışı : Tavuk eti bir miktar suyla tencerede haşlanır,bu arada bir fırın tepsisi yağlanarak üzerine il yufka serilir arasına eritilmiş margarin dökülür. Yufkalar börek yapar gibi tepsiye yerleştirilir. Önceden ısıtılmış fırına konup üzeri kızarıncaya kadar fırında bekletilir. Fırından çıkartılan yufkalar soğuduktan sonra üzerine haşlanan tavuğun suyundan bir su bardağı dökülür ,Tepsinin üzeri kapatılarak bir süre dinlendirilir. Daha sonra haşlanan tavuk eti küçük parçalar halinde didilir ve yufkanın üzerine yerleştirilir. Bu arada beşamel sosu hazırlanır; Tavuk suyu ,un, dövülmüş sarımsak , yumurta sirke tuz karabiber karıştırılarak muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Hazırlanan beşamel sosu tepsiye tavukların üzerine dökülür .Küçük bir tavada tereyağı eritilir içine kırmızı biber eklerin. Servis sırasında tereyağı tabakların üzerine gezdirilir.
|
| |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 05:28 | |
|
Tatlılar
| Cennet köşkü , Dilber dudağı,Ramazan helvası, Cevizli Baklava,Kemalpaşa Peynir tatlısı, İncir dolması , Zerde , kaymaçina. Mustafa Kemalpaşa Tatlısı
Günlük tuzsuz taze koyun peyniri , un , İrmik , Yumurta ve kabartma tozu . Yapılışı :Taze tuzsuz peynir parçalanarak ezilir, içine yumurtalar kırılarak yoğrulur daha sonra içine diğer malzemeler katılarak hamur haline getirilir Hazırlanan tatlı hamuru ceviz büyüklüğünde parçalara ayrılarak tepsilere dizilir 200-250 derece sıcaklıkta pişirilir.Fırından çıkarılan tatlılar 3 gün süre ile tazeliğini korumaktadır.Tatlıyı yemeğe hazırlamak için bir litre suya isteğe göre yarım kilo veya bir kilo şeker katılarak kaynar suya tatlılar atılır suyunu çekinceye kadar kaynatılır, servis kaymak ,tahin,pekmez veya dondurma ile yapılmaktadır.
Kestane Şekeri
Kestanenin dış kabukları bıçakla kesilerek atılır , ince iç kabuğu da sıcak suyun içerisinde yumuşatılarak soyulur .Kabuklarından ayrılan bu kestaneler 4 ‘ lü veya 5 ‘li olarak ince tülbentlere sarılarak tülbent düğümlenir , başka bir kazanda şeker ve su karışımı (1 kilo şekere yarım kilo su )130 derece sıcaklıkta kaynatılarak revak elde edilir.Hazırlanan revak kestanelerin üzerine dökülerek yavaş ateşte iki saat kadar kaynatılır kaynama sırasında üzerine şeker dökülür revağın koyuluk derecesi sürekli kontrol edilir ,kaynamanın bitiminde kestane şekeri bir gün soğumaya bırakılır. Sütlü Kabak Orta boy kara kabak 1 kilo süt, 4-5 bardak şeker, bir miktar karabiber, bir fincan pirinç Yapılışı :Kabukları soyulan kabak doğranır, tencerede kendi suyuyla ile yumuşak kıvama alıncaya kadar pişirilir, eğer pişen kabağın suyu fazla ise bu fazlalık su dökülür. Diğer tarafta süt kaynatılır, ocaktan alındıktan sonra şeker katılarak erimesi sağlanır. Fırın tepsisine kaynamış olan kabak dökülür ve üzerine süt karışımı ilave edilerek bir miktar karabiber ve bir fincan pirinç yaydırılarak dökülür üzeri kaymak bağlayana kadar fırında pişirilir soğuk olarak servis yapılır.
Cennet Künkü
2 Yumurta , alabildiği kadar un , karbonat, küllü su , ceviz içi , yarım çay bardağı ayçiçek yağı.5 bardak su 500 gr. Toz şeker Yapılışı :Unun ortası açılarak yumurtalar kırılır, karbonatı eklenir. Hamur kıvamına getirmek için normal su yerine bir tuta kül ile karıştılmış küllü su bir bardağa doldurularak bekletilir. Külün dibe çökmesi beklenir ve sadece bardaktaki su malzemelerin üzerine dökülür . Hamur yumuşak kıvama gelinceye kadar yoğrulur ve ceviz büyüklüğünde bezeler hazırlanır. Bu bezeler yufka büyüklüğünde açılır ve daha sonra kalın ve uzun şeritler halinde kesilir . Uzun şeritler halinde kesilen ince hamurlar çatala sarılarak şekil verilir kızgın yağın içinde kızartılır. Bu arada şerbeti hazırlanır 5 bardak suya katılan 500 gr toz şeker bir süre birlikte kaynatılarak revak kıvamına gelince ocaktan indirilir soğumaya bırakılır. Kızarmış hamurlar iyice soğumadan üzerine ılık şerbet dökülür Şerbeti çeken tatlının üzerine ceviz dökülerek servis yapılır . Arzuya göre kaymakla da servis yapılabilir .
Dilber Dudağı 3 yumurta , 2 kaşık yoğurt , 1 bardak süt , 1 paket yumuşak margarin , 1 yemek kaşığı tereyağı 1 çay bardağı çiçekyağı , 1 paket kabartma tozu , yarım limon , yaklaşık bir kilo un , 8 bardak şeker, 5 bardak su , yarım limon suyu .
Yapılışı :4 yumurta , 2 kaşık yoğurt ile çırpılır .1 çay bardağı çiçek yağı ,1 paket kabartma tozuna yarım limon sıkılır , ve bir bardak süt eklenir. Karışıma un ilave edilir yarım paket oda sıcaklığında erimiş margarin ile yoğrulur .84-85 adet beze yapılır ve bu bezeler tabak büyüklüğünde tek tek açılır . 7 tane açılmış hamurun arasına nişasta serpilerek yufka büyüklüğünde açılır , bu şekilde açılan yufkalar ikiye katlanarak su bardağı ile kesilir , kesilen hamurlar ikiye katlanır. Yağlanmış tepsiye seyrek olarak dizilir , üzerine erimiş margarin veya tereyağı karışımı dökülerek kızdırılmış fırında pembeleşinceye kadar pişirilir. Hazırlanan sıcak şerbet tatlının üzerine dökülür . İsteğe göre kaymakla servis yapılabilir .
|
| |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 05:32 | |
| Hamur İşleri
Hamur İşleri ; mantı (nohutlu , sade ve kıymalı) cevizli lokum,Çerkes mantısı, kuru yufka böreği, mısır böreği, hamur bamyası, Asude, pırasa böreği, Dızmana.
Cevizli Lokum
Cevizli Lokum için un , sıvı yağ, tuz, ceviz ,maya, süt .mayalı bir hamur hazırlanır ,hamurun mayasının gelmesi için bir süre bekletilir. Diğer taraftan cevizler ayıklanarak dövülür . Mayalı hamur kabarınca tekrar yoğrulur ve bir parça beze kopartılarak merdaneyle açılır. Yarım santim kalınlığında açılan hamurun içine önce sıvıyağ sonra ceviz döşenir .Hamurun kenarından başlayarak rulo haline getirilir. Keskin bir bıçakla 3-4 cm kalınlığında hamurlar kesilir daha önce yağlanmış olan tepsiye iç kısmı üst tarafa gelecek şekilde yerleştirilir. Bu şekilde fırına verilir üzeri iyice kızarınca fırından alınır . Fırından alınan cevizli lokumların üzerinin yumuşak olması için sıcakken üzerine süt sürülür. Cevizli lokum genellikle bayram ve düğünlerde yapılarak gelen konuklara ikram edilir.
Söble
3 bardak un , 125 gr kıyma , yarım limon , 3-4 kaşık yoğurt, 6 bardak su , yarım çay bardak sıvı yağ , tereyağı , tuz , karabiber , nane, kırmızı toz biber .
Yapılışı :Un tuz ve su ile yumruk büyüklüğünde sert bir hamur elde edilir. Elde çubuk şeklinde hamur çubuklar yapılır. Bu hamur çubuklar daha önceden unlanmış kesme tahtasının üzerinde küçük parçalar halinde ve üçgen şeklinde kesilir ve yine daha önceden unlanmış olan bir tepsinin içine atılır arasıra karıştırılarak hamurların yapışması engellenir. Bir tarafta sıvıyağ, soğan, kıyma ve salça kavrulur. Bu karışımın üzerine 5-6 bardak sıcak su eklenir. Kaynamaya başlayınca kesilen hamur parçaları içine atılır ve hamurlar pişinceye kadar yavaş yavaş karıştırılır. Kaynama işlemi devam ederken 1 yumurtanın sarısı , 2 kaşık un , 2 kaşık yoğurt, ve yarım limon çırpılarak terbiyesi hazırlanmış olur .Tel süzgeçten geçirilerek hamurların olduğu karışıma dökülür ve hafif ateşte pişirilir. Üzerine tuz ve nane dökülerek karıştırılıp,ocağın üstünden alınır. Servis edilirken üzerine tereyağı ve kırmızı biber hazırlanır ve üzerine dökülür.
Yufkalı Paça
1 fincan süt , 1 fincan sıvı yağ , 1 yumurta , 1 çay kaşığı tuz , alabildiği kadar un, 100 gr eritilmiş margarin, hamuru açmak için bir miktar nişasta
Sosu için : 2 Bardak tavuk suyu , 3 yemek kaşığı un , 2 çorba kaşığı yoğurt, 1 adet yumurta , 2-3 diş sarımsak , 1 yemek kaşığı sirke , 1 tatlı kaşığı tuz , 1 adet haşlanmış tavuk göğsü , kırmızı toz biber , tereyağı . Yapılışı :Hamur yoğrulup 15 tane beze yapılır , Bezeler oklavayla tabak büyüklüğünde açılır her bezenin arasına nişasta serilir , 5 tanesi üstü ste konulduktan sonra yufka büyüklüğünde açılır .Hamur tepsiye yayılarak etrafı kesilir. Aynı işlem diğer hamurlara da uygulanır. Tepsiye yerleştirilen hamur küçük kareler halinde kesilir. Üzerine 100 gr eritilmiş margarin dökülür 180 derece ısıtılmış fırına verilir. Hamur fırında pişerken bu arada sosu hazırlanır. Sos için tavuk suyu , un , yoğurt, yumurta , sarımsak, sirke ve tuz karıştırılarak muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Pişen sosu fırından çıkan tavukların üzerine dökülür sosun üzerine de haşlanıp didiklenen tavuk etleri dizilerek üzerine kızgın tereyağında kırmızı toz biber dökülür .Sıcak olarak servis yapılır . | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 05:36 | |
| El Sanatları
Bursa Osmanlı’nın ilk zamanlarında başkent olması ve ipek yolu üzerinde bulunması dolayısıyla Ekonomik ve Kültürel olarak tam anlamıyla bir merkez durumundadır.
Bursa’nın bu konumu el sanatlarının da zenginleşmesini sağlamıştır. Geçmişte el tezgahlarında ipek kumaşlar, ipek halı , kilim , çuval ve heybe dokunmaktaydı. Günümüzde bu dokumalar fabrikalarda veya büyük atölyelerde yapılıyor.
Bursa’da ipekböcekçiliğinin çok yaygın olması ipekçiliği de geliştirmiş, ipekli dokumaların merkezi olmuştur. Bursa’da dokumalardan başka urgancılık, saraçlık, bıçakcılık, demircilik,sedefçilik ,gümüş kakma sanatı, tenekecilik, köfüncülük, çarıkçılık,Dokumacılık, semercilik gibi el sanatları yapılmaktadır.
Köfüncülük
Köfün, Kestane ağacından yapılan , boyutlarına göre kullanım alanları da değişebilen bir çeşit sepettir. Bursa’da zanaatla uğraşan bir köfün ustası vardır. Bu zanaat işgücü ve ekonomik yetersizlikten dolayı kaybolmak üzeredir.
Köfünün boyutlarına göre kullanım alanları da değişmektedir. Büyük boy köfün kavun ve karpuz taşımada, orta boy köfün elma, portakal, küçük boy köfün de ise çilek, zeytin gibi meyveler taşınmaktadır.
Köfün yapımında kestane ağacı ve fındık ağacından yararlanılmaktadır. Bu ağaçların köfün yapımında kullanılmak üzere seçilmesinin sebebi dayanıklı olmasından ileri gelmektedir. Malzemeleri ise İznik’ten temin edilmektedir.
Bir köfün yapımda ortalama 20 tane ağaçtan kesilen ince ve uzun parça kullanılıyor. Elde edilen bu parçaların boyu yaklaşık 2 metredir. Köfün yapımında kullanılacak parçalar tezgahta sıyırgı ve ortak ile inceltiliyor. İnceltilmiş ve örülmeye hazır olan ağaçlara “Yarma” adı veriliyor. Örme işlemi köfünün dip ve ağız kısmında kullanılan ağaç parçaları kalınlık ve ebat olarak farklıdır. Köfünleri ölçmek ve boyutları arasındaki farklılıkları ortadan kaldırmak için 50-70-80 cm’lik sopalar ölçü için kullanılmaktadır.
Elde edilen köfün ve sepetler tarlada meyve toplama ve taşıma maksatlı kullanımı dışında çeşitli mesleklerde de çok amaçlı olarak kullanılmaktadır.
Saraçlık
Saraçlık ; binek ya da çeki hayvanlarının takımlarının yapıma , süsleme ve onarma işidir. Bursa’da saraçlık geçmiş yıllarda geleneksel zanaatlar arasında önemli bir yer tutmaktaydı. Ancak teknolojinin gelişmesi , motorlu taşıtların artması ile birlikte koşum atına ve yük atına gereksinim her geçen gün azalmaktadır. Bursa’da saraçlar ürünlerine ilçe ve köylerde alıcı bulmaktadırlar. Günümüzde Bursa’da saraçlık zanaatini sürdüren iki atölye bulunmaktadır. Bu atölyelerde hamut ve koşum malzemeleri yapılmaktadır. Atın boynuna geçirilen ve koşum takımlarının bağlanarak atın arabayı çekmesini sağlayan parçaya hamut denir Hamut , iki ağaç parçasının birleştirilerek sırayla üzerine simit, fitil, dolma ve kabak gibi bölümlerden oluşur. Hamut yapımında kullanılan malzemeler; ağaç , keçi derisi, manda derisi ve keçe’dir. Deri parçalarının kesilerek koşum takımlarının yapılmasına ise koşumculuk denir. Koşumculuk içinde yer alan parçalar ise şunlardır. Paldum, başlık, gem, çeki kayışı, yan kayışı, yular ve dizgin. Saraçlarda koşum takımları dışında deri ile ilgili ürünlerde yapılmaktadır.
Saraçlıkta kullanılan aletler: Çizgi pergeli , kayış inceltme tıraş bıçağı, manda boynuzu (Halkadan geçirilen deriye yuvarlak şekil vermek için), saraç bıcağı, Mat (Şimşirden yapılır), küçük hatte, büyük hatte biz veya tığı, nalpara kolu (Deriyi düzeltmek için kullanılıyor.) Sıyırgı makinesi (Eğer yapımında), kesim makinesi (Deriyi dikmede) , sanayi tipi dikiş makinesi (Derinin dikilecek kısımları dikilir).
Bıçakçılık
Bursa’ya bıçakçılık “93”savaşından sonra Balkan göçmenleri tarafından getirilmiştir. Bu tarihten itibaren göçmen ustalar ve yetiştirdikleri çıraklar aracılığı ile bıçakçılık mesleğini geliştirerek bu günkü düzeyine getirmişlerdir.
Bursa el zanaatları arasında geçmişten günümüze kadar özel bir yeri olan bıçakların ünü günümüzde de sürmektedir. Geleneksel yöntemlerle el işi ile yapılan bıçaklar kullanım alanlarına göre ortalama 150 çeşit bıçak olduğu bilinmektedir. Bel bıçağı, et bıçağı, kıyma bıçağı, kaymak bıçağı, pastırma bıçağı, börek bıçağı, bekçi bıçağı , kasap bıçağı gibi çeşitlerini sayabiliriz.
Bursa bıçakçılığı içinde Arnavut çakısının da ayrı bir yeri vardır. Bu çakıların sap kısmı boynuzdan yapılmaktadır. Genelde koç boynuzu kullanılmaktadır. Bu boynuzlara kesteki adı verilen bıçak ile kazınarak şekil veriliyor. Kullanılan koç boynuzları kemik fabrikalarından, bıçak kısmında ise Karabük çeliği kullanılıyor. Arnavut çakıları daha çok Trakya bölgesinde alıcı buluyor. Genellikle hayvancılıkla uğraşan çifçiler, tırnak ve hayvan kesmek için kullanıyorlar.
Bıçakların üzerindeki yıldız sayıları bıçağın büyüklüğünü gösteriyor. Bunun yanı sıra bıçağı yapan usta üzerine ismini işliyor. | |
| | | maviş Yönetici
| Konu: Geri: BURSA-16 9th Haziran 2010, 05:39 | |
| Semercilik
Semerin kullanım alanlarının daralması semere olan ihtiyacı da azaltmaktadır. Bursa’da iki semer ustası bulunmaktadır. Semer yapılırken kullanılan malzemeler ilçelerden temin ediliyor.
Semerin ahşap kısmında kullanılan gürgen ağacı dağ köylerinden, tabaklanmış keçi derisi Balıkesir’den getiriliyor. Keçi derisini doldurmak için kullanılan sazlar Bursa’nın merkezine yakın göllerden toplanıyor.
Semer yapılmaya başlanırken ; önce kasnak adı verilen gürgen ağacından yapılıyor. Kasnak yay şeklinde iki parçanın bir araya getirilmesiyle oluşturuluyor. Kasnağın üzerine içi saz ile doldurulmuş keçi derisi monte ediliyor. Keçi derisinin üzeri keçe ile kaplanıyor. Semerin ön ve arka kısmını da belirtiyor. Renkli ponponlar sadece binek semerlerine takılıyor, yük taşımak için yapılan semerlere ponpon takılmıyor.
İpekçilik
Şer’i Mahkeme sicileri Bursa daki ipekli dokumacılığın XlV. Yy. sonlarında oldukça gelişmiş olduğunu göstermektedir. 1845 yılında Bursa da 40 ipek iplik fabrikası varken 1860 yılında iplik iplik üreten imalathane sayısı 85’e yükselmiştir. Ancak 1856 yılında Fransa’da ortaya çıkan (Karataban) hastalığının 1860 yılında Bursa7da yayımlanması ile ipek üretiminde gerileme olmuş. Pastör üretimi adı verilen yöntemle tohum üretiminin başlaması ile 1888 yılında Torkomyan Efendi tarafından Darülharir adlı ilk İpekböcekçiliği okulu Bursa da hazırlanmış ve hastalıksız tohum üretimine başlanmıştır.
Bursa’da ipekçiliğin merkezi durumunda bulunan Kozahan ipek kozalarının satıldığı ve dokunan ipekli kumaşların satıldığı yer olma özelliğini günümüze kadar korumuştur. İpek böceğinin temel gıdası olan dut ağaçlarının zamanla azalması ve ipek böcekçiliği üretiminin maliyetinin artması nedeniyle Bursa da ipek böceği üretimi azalmıştır. İpek ve farklı sentetik kumaşların bulunmasında Bursa ipekçiliğini etkileyin faktörlerdendir. Tarihinde Bursa Atlasları ipeklileri ve kadifeleri ile Dünyada ün yapmış olan Bursa son yıllarda araştırmacı ve uzmanların bu konuya dikkat çekmeleri ile gündeme gelmiştir. Gün geçtikçe azalan ipek böceği üretimi ile yok olmak üzere olan Bursa ipeklileri tarihteki tozlu raflarda yerini almadan önce bu konuda çalışmalar yapılmaktadır.
Çarıkçılık
Anadolu insanının tarlada, bahçede giydiği çarık kullanım alanın daralmasıyla günümüzde artık Halk Oyunlarında ve evlerin şark köşelerinde bir süs eşyası olarak kullanılmaktadır.
Çarık 1960’lı yıllara kadar tarlada çalışan köylülerin yaygın olarak kullanıldığı, günlük yaşamında da giydiği temel bir ihtiyaçtır. Daha sonraki yıllarda tarımda makineleşmeyle birlikte insan gücünün ve karasabanın yerini tarım makinelerinin almasıyla birlikte çarığın kullanımı da yok olmaya yüz tutmuştur. Bununu yanında köyden kente göç sonucunda insanların şehirleşmesi, ayakkabı sanayinin gelişmesi de çarıkçılığın yok olması nedenlerindendir.
Bursa’da çarıkçılığın son durumu ise bu mesleğin yok olmak üzere olduğunu göstermektedir. Bursa Merkezde çarıkçılık mesleği ile uğraşan bir tane çarık ustası kalmıştır. Çarıkçılık mesleğinin bu duruma düşmesinde kazancının az olması ve buna bağlı olarak da çırak yetiştirilmemesi bu mesleğin bitmesine neden olmuştur. Çarık yapımı: Çarık yapımında şaplı manda derisi kullanılıyor. Deriler Tabakhaneden elde ediliyor. Derinin kalınlığı çarığın kullanım alanına göre değişiyor. Tarlada kullanılacaksa kalın deri, Halk oyunlarında kullanılacaksa ince deri kullanılmaktadır. Manda derisi öncelikle boy boy kesiliyor. Çarıkçılıkta bu kesme işine Davlum deniliyor. Bayanlar için 15 cm. eninde , erkeler içinse 16.5 cm. eninde çift çift boylar kesiliyor. Ortaya çıkan dikdörtgen şeklindeki deriler keskilerle burun kısmı delinerek ince sırımla dikiliyor. Çarığın dili olan parçası sonradan ilave ediliyor. Bu kısma takılan boncuk ise süs amacıyla konulmaktadır. Daha sonra çarığın yan tarafları bir dar bir geniş alarak kesiliyor. Bu deliklerden sırım geçiriliyor. Sırım geçiriliyor. Sırım geçirildikten sonra gürgen veya meşeden yapılmış ahşap kalıplara çarıklar giydiriliyor. Kalıbın şeklini alan çarıklar kurumaya bırakılıyor. Kalıp çıkarıldıktan sonra hemen kurumaması ve yumuşak kalması için içine motor yağı sürülüyor. Çarık kullanıma hazır hale geliyor. | |
| | | | BURSA-16 | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|